bir

29 6 0
                                    

💫💫💫

Bölüm şarkısı: LP- Lost  On you

Ay

Kendimi yine ona bakarken bulmuştum. Kendi kendime silkelenip önümde duran telefonumu geri elime aldım,  rehbere girdiğimde zaten 1 kişi olduğu için Annemi bulmak kolay olmuştu.  Arama tuşuna tıklayıp kulağıma götürdüm,  birkaç saniye  dıt sesi gelsede sonradan Annemin sesini duymuştum,  telaşla.

"Noldu?  İyimisin?  Başına birşey mi geldi? "

Sorularını ard arda sıralarken yüzümde buruk bir gülümseme olmuştu,  en azından beni merak eden biri vardı. Onun aksine sakince.

"Sakin ol,  birşeyim yok.  Sadece cafeye uğrayacağımı haber vermek istemiştim. "

Derin bir nefes verdiğini telefondan bile duymuştum.  Durumum onu çok korkutuyordu,  bu yüzdendi bu telaş.

"Geç kalma. "

Onun  göremeceğini bile bile başımı salladım. Karşıya bakarken.

"Tamam"

"Kendine iyi bak,  bay bay"

"Bay bay"

Diyerek konuşmayı sonlandırdım. Yavaşça çantamı alıp ayağa kalktım.  Cafeye değil, ormana gidecektim.  Neden ormana derseniz,  en iyi kafamı orda dinliyordum.  Kurs daha başlamadığı için gidebilirim. Aslında o kadarda önemli değildi kurs,  sadece Annem istediği için kurs almıştım. Okulun dışına çıkınca  taxsi aramaya başladım.  Taxsi gördüğümde elimi kaldırdım ama muhtemelen içinde müşteri olduğu için geçip gitmişti.  Birkaç taxsi daha aynı şekilde geçince artık elimi kaldırmaktan bıkmıştım.  Bir tane daha gönder bir umut elimi kaldırdım,  taxsi yavaşlayıp tam önümde durdu.  Kapısını açıp arkaya bindim. Dikiz aynasından bakan şöföre.

"......  Ormanı"

Başını sallayıp önüne döndü.  Bende  etrafa bakmaya başladım.  Dikiz aynasına bakınca yüzümün haline baktım,  beyaz olan tenim dahada beyazlamış,  büyük koyu yeşil olan gözlerim dahada koyulaşmıştı. Çillerim beyaz tenimden belli oluyor, güzel bir görüntü sağlıyordu. Kahverengi olan saçlarımım uçları bukle bukle olmuş doğal olarak yukarı çekilmişti.  Kendimi beğeniyordum ki beğenmemem için bir sebep yoktu. Geldiğimizi fark edince tutan parayı verip aşşa indim.  Biraz ilerleyince 1 yıl önce yaptığım bankı gördüm.  Boş zamanımda yapmıştım ve açıkçası bitince çok beğenmiştim.  Çantamı banka koyup oturdum, böyle durmaktan sıkılınca çantamı bankın sonuna kadar ilerletip yatma pozisyonunu aldım.

Gökyüzüne bakıp durdum onca saat
Anca telefonum çalınca kendime geldim.  Ekrana baktığımda annem'in aradığını gördüm. Açıp kulağıma götürdüm

"Nerde kaldın? "

"Kahve içerken dalmışım, Geliyorum şimdi. "

"Dikkatli gel, hadi bay bay."

"Bay bay."

Toparlanıp çantamı omzuma attım.  Anayola doğru yürümeye başladım çünkü durduğum yerden pek taxsi geçmezdi.  Anayola çıkınca bu sefer beklemeden taxsi geldi.  Ona binip evin adresini verdim. 

Eve gelince tutan parayı verip taxsiden indim.  Pantolonumun arka cebinden anahtarımı alıp kapı deliğine soktum.  Birkaç çevirmeden sonra kapı ses çıkarınca kapıyı ittirdim,  ama beklenenin aksine kapı açılmayınca kaşlarımı çatıp biraz daha ittirdim ama yine açılmayınca omzumla biraz daha ittirdim. Tuttuğum nefesimi dışarı bırakıp zile basmaya başladım,  elimi çekmeden zile basmaya devam ediyordum,  içimi endişe kaplamışken ve kapı hayla açılmazken zile basmayı bırakmış cebimden okul kartımı çıkarmıştım.  Kapının arasına koyup bir süre yukarı aşşa yaptıktan sonra ses gelip kapı açıldı. Kapıyı açtığımdan itibaren kötü bir koku gelip beni tiksindirmişti,  içiren doğru yürürken kötü koku artmış beni kapıdan çıkıp gitmeye itiyordu. 

İçeriye-yani salona- gelince dizlerimin bağları çözülmüş diz üstü yere düşmemi sağlamıştı, bir koluma taktığım çantam kolumdan düşmüş, kollarımı serbest bırakmıştım. Ellerimle yüzümü kapatıp bağıra bağıra ağlamaya başladım.  Bir yandan ağlıyır bir yandan annemin yanına gitmeye çalışıyordum.  Bağırmamı duyanlar gelmemişti sanırım, çünkü.  'Aman Allahım' gibi sesler geliyordu.  Annemin yanına ulaşınca ne yapacağımı bilemedim.  Ağlayarak masanın üstünde duran peçeteyi aldım.  Bir yandan eline bastırıyor bir yandan fısıldıyordum.

"Hiç bir şey olmayacak,  merak etme.  Hiç bir şey olmayacak. "

Peçete'nin  tümünün kan olduğunu görünce onu bir kenara atıp yeni bir peçete aldım.  Bazen ağlamaktan nefesim kesiliyor bazen başım dönüyordu.  Kafamı göğsüne yaslayıp kalp atışını duymaya çalıştım.  Hiç bir ses duyamayınca elimdeki birliğine bastırdığım peçeteyi de atıp ellerimi yere vurarak daha çok ağlamaya başladım.  Arada bir hıçkırıyordum ama yine ağlamaya devam ediyordum.  Odada olanların bana acıyan gözlerle baktıklarını hissediyordum.  Ambulans sesi geliyordu bir yerden,  kulaklarım çınlıyor sesler boğuk geliyordu.  Yeni sesler ile yaşlı gözlerimi açtım,  hayla ağlıyor aynı zamanda titreyerek olanları izliyordum.  Ambulans görevlilerinin biri elini  annemin boynuna yaslayıp beklemeye başladı.  Kafasını kaldırıp elinde makinaya bekleyen kadına  baktı ve kafasını olumsuz anlamda salladı,  ikiside kalkıp bir yere gittiler.  Gelince ellerinde siyah bir torba vardı.  Ona annemi koyup fermuarını çekince bu sefer bağırarak değil sessizce karşıya bakarak ağlamaya başladım.  Sicim sicim göz yaşlarım dökülüyor kan bulamış ellerime damlıyordu.  Kan olan ellerimi üstümdeki beyaz t-shirt'e silerek ayağa kalktım ve kadınların arkalarından gitmeye başladım,  onlarda bir şey demiyor yürümeye devam ediyorlardı.  Ambulansa gelince ilk onlar bindi, bende ilk binen kadının elinden yardım alarak ambulansa bindim.

Yolda giderken siyah torbaya bakıp daha da ağlıyordum.  Ellerimle göz yaşlarımı silince yeniden akmaya başladılar.  Şuan yüzümdeki ve t-shirt deki kan umrumda değildi,  Üstümdeki acıyan bakışlarda. Benim tek umrumda olan şuan o torbanın içindekiydi.  Bakışlarım ambulansın kenarında duran yazıya kaydı.

'Ölüm bir sonsuzluk değil,  uzun süreli derin bir uykudur. '

O yazıyı boş verip bakışlarımı yine ona diktim,  fermuarın azıcık açık kalan kısmından siyah saçları  çıkmış küçük bir tutam sarkıyordu.  Ambulans durduğunda görevliler ayağa kalktı. Bende yavaş adımlarla ayağa kalktım. Kalkarken son bir güçle aldığım evin anahtarıda cebimde sallanmış,  ses çıkarmıştı.

Onlar yavaş bir şekilde sedyeyi sürerken bende arkasından ilerliyorum.  Hastanedeki herkes yas ilan etmiş gibi sessizdi.  Hatta şuan yanımdan muhtemelen hasta bakıcısıyla çıkan tekerlikli sandalyedeki adamın bile verdiği hırıltılı nefesi duyabiliyorum.

Sanki her zamankinden daha da ürkütücü gözükmüştü hastane koridorları. Adım seslerim koridorda yankılanırken kulaklarım uğulduyordu. Bazen ayaklarım birbirine dolanıyor, sendeliyordum. Gözümün önüne siyah siyah benekler geliyor sedyeye tutunuyordum. Sonunda siyah benekler bir araya gelip dipsiz bir kuyuyu oluşturuyordu. Ayaklarım tekrar dolandığında artık siyahlık iyice artıp karanlığa doğru düşmemi sağladı. Elimden tuttuğum sedye kayarken,  kendimi soğuk zeminde buldum. Bağırışlar ve sıcak bir sıvı ile bilincim kayboldu.

•••••

AyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin