dört

13 5 0
                                    

🌴🌴🌴

Bölüm şarkısı: Alec Benjamin-let me  down Slowly

Ekin

Omzumda duran hareketsiz beden beni endişelendirmişti,  birde üstüne beni saran kolları da düşünde direk omzundan tutup kendimden uzaklaştırdım.  Uzaklaştırdığım an başı öne düşünde panikle bağırdım.

 Yanıma gelen doktor ve hemşireler Ay'ı benden alıp sedyeye yatırdı ve en yakın boş olan odaya götürmeye başladılar.  Bende hemen peşlerinden gittim beni çıkarmak yerine işlerini yapmaya başladılar. Sanırım doktor olan kişi stateskopu çıkartıp göğsüne koydu dinledikten sonra kafasını diğer kişiye çevirip salladı.  Hemşire Ay'ın yanına gelip  elindeki iğneyi koluna batırdı ona da serum taktı,  hemşire ve diğeri çıkınca bu doktorun az önce gelip Aya kağıt veren kişi olduğunu gördüm,  yanıma gelip.

"Dışarda biraz konuşalım mı? "

Kafamı salladığımda o önden ben arkadan dışarı çıktık. Önümde durup derin bir nefes verdi.

"Hastanın nesi Oluyorsunuz? "

Ne diyeceğimi bilemediğim için." Arkadaşıyım. " Kafasını salladı.

"Bu dönemler biraz hassasiyet ister. Hastalığı gereken çok yük-"

Sözünü kesip. "Hastalık? "
"Malesef bu hastalığın bir adı yok..."
Sonradan ekledi, "ve tedavisi de. "
Boğazımı temizleyip. "Nasıl bir hastalık? "

"Bir virüs gibi ama büyüyen bir virüs,  vücutta bulunan hücreleri harekete geçirip yeni bir hücre oluşturmaya çalışıyor.  Bir nevi varlık diyebiliriz. Ama bu hücreleri bir araya getirmek için vücudu kullanıyor,  vücudunun bazı yerlerinde morarmalar,  çürümeler belli oluyor bunlarda direnci  düşürüp bayılmalar,  halsizlik gibi bir sonuçlar doğuruyor.  Tabi bu sırada hücrelerin oluşturduğu yerde hücre  büyümeye devam ediyor.  Embriyo,  zigot ve bebek..."

Ben daha duyduklarımı sindirememişken devam etti. "Yani bu hastalığa kolayca  hamile kalma hastalığı diye biliriz. "

Aşı için geldiğim şu hastanede nelerle karşılaşmıştım.  Kekelememe engel olamayarak. "Y-yani şimdi karnında bir bebek var. "

"Bebek 4 aylık ama hastalığı kayıtlara baktığıma göre nerdeyse 3 yıldır var ve kanser olarak biliniyor. "

İçerden gelen hıçkırık sesiyle doktora gitmem gerek anlamında baktım,  başını sallayınca kapıyı açıp içeri girdim.  Yatakta yüzünü kapatıp ağlayan Ay beni görünce  yeniden ağlamaya başladı,  yanına ileryip ilerdeki sandalyeyi yatağın nerdeyse dibine çektim.  Kendine çekip sarılınca utanmadan edememiştim,  hiç bir kızla ilişkim olmadığı için nasıl davranılır  bilmiyordum.  Oda bana sarılınca göz yaşları omzuma akmaya başladı,  nasıl derdim ki az önce öğrendiğim şeyi. Onu kendimden uzaklaştırıp.

"Hasta olduğunu muhtemelen biliyorsundur."

Gözlerini silip kafasını salladı. "Evet kanser hastasıyım da sen nerden biliyorsun? "

Dedi kaşlarını çatıp. "Doktordan öğrendim. " Deyince çatılmış kaşları düzeldi. Boğazımı temizleyip." Ben şey bir şey öğrendim. "

Tek kaşını kaldırınca. "Kanser değilmişsin. " gülümseyince bende burukça gülümsedim. "Ama... "

Gülümseyen suratı gidip çatık kaşları gelince konuştu.

"Ama? "

"Hamilesin."

Yeşil İrisleri şok ile büyürken ağzı aralanmıştı.  Şoktan çok çıkınca  ağzını aralıyıp. " A-ama ben be- "

Ellerimi sakin ol dercesine sallayıp.
"Biliyorum,  biliyorum.  Sakin ol. Bak bu bir hastalık. Her şey bu yüzden,  bir tedavisi yok ve adı da. "

Yeniden burukça gülümseyip. " Ve 4 aylık hamilesin. "

Yeniden ellerini yüzüne koyup ağlamaya başladığında kaşlarımı çattım. Hıçkırıklarının arasında.

"B-ben nasıl y-yaparım."

Bileğinde bulunan siyah tokayı alıp uzaktan bile yumuşak görünen saçlarını tokadan geçirdim,  saçlarını hep kızlardan gördüğüm dağınık topuzu yaptım.  Tokayı bir kaç defa daha etrafından geçirince olmuştu.  Ensesi terlediği için bir kaç tutam oraya yapışmıştı onlarıda alıp yukarıya doğru ittirdim.  Yatağın yanında bulunan komidinin içinden peçete alıp yüzünü silmeye başladım,  yüzünde olan kurumuş kanlarda peçeteye geçerken yüzünde hafif bir kırmızılık bırakmıştı. Ağladığından dolayı muhtemelen boğazları ağrıyordu sanırım çünkü yutkununca yüzünü buruşturmuştu.

"Teşekkür ederim. "

Bu sessiz ortam bile onun kısık sesini duymama yetmişti. İltifatıyla yanaklarımın yandığını hissediyordum.

"Önemli değil. "

Yanaklarıma bakıp gülümsedi. Kendimi toparlayıp.

"Eee nelerden hoşlanırsın?"

Mırıltı çıkartıp ellerini çenesine koydu. Bir kaç dakika sonra. "Pasta yapmaktan ve futbol oynamaktan. Açıkçası kitap okumaktan da ama o kadar değil. Sen? "

Değişikti,  ama güzeldi. "Bende yemek yapmayı severim ama pasta konusunda beceriksizim,  futbolu da severim ama oynamayı değil seyirci olmak daha güzel. Bunun dışında uyumayı severim. "

Gülümsediğin de bende gülümsedim. O gülümserken yüzünü incelemeye başladım.  Onu zarif gösteren çilleri, beyaz teni ve küçük burcuyla uyumlu olan hafif dolgun toz pembe olan dudakları.  Koyu mu ,yoksa açık mı? Olduğunu bilemediğim yeşil gözleri yüzümde dolanmaya başlamıştı.  Ha birde söylemeyi unuttum,  şuan ona tatlı gelen dağınık topuğuzunu ben tam yapamamış olamama rağmen hala tatlıydı. Tebessüm edip sandalyeye yaslandım.

Mutlu hissediyordum,
Uzun zaman sonra.

••••

AyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin