''Yarayla alay eder, yaralanmamış olan.''
Romeo ve Juliet / William Shakespeare***
Bay Midnight'ı görmek istediğinizi ve sabırsızlandığınızı biliyorum ama dayanın, onu görmemize çok az kaldı!
Keyifli okumalar dilerim. ❤️
***
Geceyarısının gül yarası...
Aklımda dönüp duran, bugünden arta kalan ve diğer günlere de lanetli bir miras gibi kalacak olan tek cümleydi. Nefesimi kesen, kalp atışlarımı durduran ve beni ateşten bir denizin ortasına, hiç yüzme bilmediğim hâlde atan bir cümleydi. Daha sonra düşündüğüm şeyin ne kadar komik olduğunu fark ettim. Ateşten bir denize atılmışsam yüzme bilmek ne işime yarardı ki? Nasıl olsa yanacaktım, nasıl olsa kavrulacaktım, nasıl olsa bu yangında acımasızca can verecektim...
Bir cümle, üç kelime ve sonsuzluk kadar alması uzun süren tek bir nefes...
Bay Midnight'ın ruhuma işleyen zehrine karşılık bağışıklığım yoktu. Bu zehrin bir panzehri var mıydı, orası meçhuldü. Asıl soru ise bu zehirden gerçekten de kurtulmak istiyor muydum?
Kendime verecek bir yanıtım vardı ama onu dillendirmeye yetecek ne gücüm ne de cesaretim vardı.
İncecik ve yumuşacık ipek kumaş tenimi örtmüş, vücudumda açık olan her yeri mükemmel bir şekilde gizlemişti. Bana giydirdiği giysinin oldukça büyük bir erkek sabahlığı olduğunu düşünüyordum. Yorgun düşen bedenimi kollarıyla sıkıca sarıp sarmalayan Bay Midnight'ın boyun girintisine yüzümü yasladığımda tuhaf bir şekilde güvende olduğumu hissediyordum. Hiç görmediği ve tanımadığı bir adama ancak benim gibi tımarhane gülü güvenirdi. Konuşmadan geçip giden her dakika onun bir basamak daha inmesiyle son buluyordu. Nefes sesleri bile değişmeden kucağındaki kadını rahatlıkla taşıyan bir adamdı. Bu kadar güçlü olması normal miydi, emin olamıyordum. En azından solukları hızlanabilir ve arada nefes almak için beklebilirdi. Fakat Bay Midnight beni havaya kaldırıp kucağına aldığı anda bile zorlandığına dait hiçbir ses duymamış, hiçbir tepki hissetmemiştim. Bir kas kütlesinden ibaret olan bedeni fazla güçlüydü. Hayranlığım katlanarak artarken boynuna sarılı olan kollarımı sıkılaştırdım.
''Biraz daha boynumu sıkmaya devam edersen nefessizlikten ölebilirim, Rosa. Ölü bir bedenin ikimizin de işine gelmeyeceğinden eminim.''
Kollarımı hafifçe gevşetip, ''Üzgünüm,'' dedim. Pürüzsüz teninin erkeksi kokusunu uzun uzun solurken ipek kumaşın içindeki çıplak bedenim baştan aşağı ürperdi. ''Düşeceğim diye korkuyorum,'' Bir kez yalan konuşmaya başladığında insanların duramadığı ve bir daha eskisi gibi dürüst olamadığı söylenirdi. Hayatımla ilgili öyle çok yalan konuşuyordum ki bu duygularıma da yansıyordu. Doyumsuzca seviştiğim adama 'Sadece sarılmak istediğim için boynuna sıkı sıkı sarılıyorum.' diyemiyordum. Duygularımı açık etmektense saklayıp yalan söylemeyi tercih ediyordum. ''Merdivenleri inmek sence de çok uzun sürmüyor mu?'' Kalçalarımı bir anda hoplatıp bedenimi kucağında sabitlediğinde dişlerimi korkuyla dudaklarıma geçirdim. Çığlık atmaktan sesim eski gücünü yitirmişti. Daha çok bağırmaya devam edersem ertesi gün sesim hiç çıkmayabilirdi. Ayrıca kucağında hoplatılmayı yabancılamayı çoktan bırakmıştım. Beni heyecandan deliye çevirmesini seviyordum. Herhangi bir cevap alamayınca öfkesinin henüz geçmediğini fark ettim. ''Öfkeliyken çekilmez bir adam oluyorsun.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECEYARISI TANRISI: DIABLO (+18)
Fantasy| YETİŞKİN İÇERİKLİDİR. | Takıntı, bağlılık, tutku, şehvet, ihtiras ve aşk... Bay Midnight bunlardan fazlasıydı. Belki bir şeytan, belki de bir canavar... O; Rosa'yı yakıp kül etmeye yemin etmiş kör kütük âşığı, hayranı ve tek sevgilisiydi. Ancak g...