Burç'un Gözünden
Medya: Barut
Okula gitmek için fazla yorgun ve fazla depresyondaydım. Tüm günü çikolatalı pasta yiyerek ve Riverdale izleyerek geçirmek mükemmel bir fikirken, çalan telefonum kendimle olan randevumu iptal etmeme sebep oldu. İnanç aramıştı. Titreyen sesi bana korkunç şeyler anlatırken tek yapabildiğim elimle ağzımı kapayıp gözyaşlarımı tutmaya çalışmaktı.
"Burç çok kötüyüm. Ne olur yardım et. Ne olur biri bana yardım etsin. Babam bana yine vurdu. Ben hastaymışım, iğrençmişim. Yardım et"
Ağladığı için daha fazla anlatamadı. Onun bu sözlerini dinlerken kalbime bir acı saplandı. Ona cevap dahi veremezken ellerimin deli gibi titrediğini fark ettim. Burnumu çektim.
"Tamam. Geliyorum. Ağlama"
Her kelimemden sonra, ağladığım belli olmasın, sesim titremesin diye duraksayıp nefes aldım.
Telefonu kapattıktan sonra hemen pijamalarımı çıkarmaya koyuldum. Üzerimdeki pembe unicorn desenli pijamayı çıkarıp yatağın üstüne fırlatınca dolaba yöneldim ve ilk elime geçen şeyleri aldım. Siyah şortumu ve renkli, çizgili, yarım kollu tişörtümü giydikten sonra sadece telefonum ve cüzdanımdan aldığım yol paramla evden çıkıp koşmaya başladım.~♡~
Yumruklarımla kapıya vururken, aniden kapı açılınca bir an elim bir kızın göğsüne çarptı. Şaşkınlıkla elimi çekmeyi unutmuş, kızın yüzüne bakıyordum. Benden biraz daha uzun olduğundan bunu yapabilmek için başımı kaldırmam gerekmişti. Kızın saçları beyazdı. Sivri çeneli yüzü, minicik bir miskete benzeyen burnu, mükemmel şekilde alınmış kaşlarıyla ünlü bir model gibiydi. Ben öylece durmuş suratını incelerken, gözleriyle hala göğsünün üzerinde duran yumruk yapılmış elimi işaret ederek "Göğüslerimi sevdin sanırım" dedi imayla.
Şok olmuş şekilde geri çekilirken kız kıkırdadı. "İnanç'ın arkadaşısın değil mi ? İçeri gel hadi. Sana çok ihtiyacı var". Son söylediği söz kalbimin teklemesine neden oldu. En yakın arkadaşımın bana ihtiyacı vardı, önümdeki kızın uzun bacaklarını süzmeyi hemen bırakmalıydım.
İçeri girdim. İnanç'ın odasına doğru ilerlerken arkamı döndüğümde deminki kızın mutfağa doğru gittiğini gördüm. Gitmek istediğim yere vardığımda, odanın kapısını hafifçe ittim. Kapı aralandığında İnanç'ın yatağın üzerine uzanmış yorgun bedeni görünür oldu. Odaya tamamen girdiğimde bile beni fark edemeyecek kadar halsizdi. Dünyaya kendini kapatmıştı. Yatağın kenarına oturup koluna dokunduğumda kendine geldi ve en sonunda beni fark etti. Yatakta doğruldu.
İşte o an morarmış gözünü gördüm. İçime, kalbime yakın bir yerime, bir ateş düştü. Benim biricik arkadaşıma bunu yapan o insanı bulup öldürmek istedim. Çıplak ellerimle onu oracıkta boğmak...
Ama ne olursa olsun, o İnanç'ın babasıydı. Her zaman sevdiği babası. Şimdi o babanın, kendi oğluna bunu yapmasının tek sebebi; onun aşık olmasıydı.
O an her şeyden nefret ettim. Aşktan nefret ettim. İnsanlardan nefret ettim. Asla aşık olmayacaktım. Bu acıları çekmeyecektim. İçimde alev alev yanan bu aşkı söküp atacak, unutacaktım.İnanç'ın güçsüz bedeni benimkine yaslanıyordu. Ona sarıldım. "Geçecek" diye mırıldandım. Geçmeyeceğini bilsem de. Başka teselli cümlesi bilmiyordum.
~♡~
İnanç'la hiç konuşmadan öylece duvara yaslanmış oturuyorduk. Başımı omzuma yaslamıştım. Onun bana sığındığı kadar, ben de ona sığınıyordum.
İnanç ve Burç; her zaman neşeli, ışık saçan, sürekli mutlu olan insanlar. Ama evdeyken, yalnızken, biz mutlu değildik. Acı içindeydik. Kimseye göstermediğimiz acıların içinde, kendi odamızda, küçük dünyamızda, açık yaralarımızla, orada öylece oturuyorduk. Hiçbir şey yapmadan, usulca.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rainbow
Подростковая литератураMavi ve Burç ; İkisi de asla aşık olmaması gereken insanlara aşık olmuş iki kız. En yakın arkadaşlar. İkisi de, asla karşılık alamayacaklarına eminlerdir. Bu aşklarından vazgeçmeye çalıştıkça ikisi de aşka daha fazla çekilir. Peki bu iki farklı aş...