1. Bölüm - Azad Ali ve Mina

32 0 0
                                    

     Soğuk bir kış gecesiydi. Dışarıda yağan kar taneleri usul usul konduğu yerleri beyaz bir halıyla kaplıyordu. Tabiat ana bile geceye doğacak olanı karşılamak için pür dikkat kesilmiş müjdeli haberi bekliyordu. 

    Bugün her zamanki günlerden daha da özeldi. Gerçi Allah'ın her günü birbirinden güzeldi ya, ama bu gün bir başka idi... Bu güne doğacak olanın ileride kaç kişinin hayatını değiştireceğini, ve kaderinin nasıl bir son ile biteceğini, biterken de nelere mal olacağını sadece onu yaşayanlar görecekti... 

   Minik Ali  dedesiyle geldiği kahvede tek başına bir masa da oturmuş, okey taşlarını hizalayıp kendince bir oyun kuruyordu. Bu sırada dedesi Azad ağa ve can ciğer arkadaşı Recep ağanın sırtını sıvazlayarak biraz olsun dostunun telaşesini dindirmeye çalışıyordu. Recep'in yaşlı kalbi heyecanla gelecek olan haberi bekliyordu. Bu gece onun hem en mutlu günü hem de en üzgün olduğu geceydi... Mutluydu çünkü; birazdan o sabırsızlıkla beklediği an gelecek ve biricik torunu dünyaya gelecekti. Üzgündü çünkü; gelini şu an evde torununu dünyaya getirirken erken yaşta dul kalmış ve yetim bir bebeğin hayatı için can çekişiyordu.

     Evet... Talihsiz gelin Zübeyde biricik aşkı Halil'in ölümünü daha tam olarak hazmedemeden, onun yadigarı olan bebeğine ömrünü vermek için zor bir doğum gerçekleştiriyordu. Kayın pederi bu yüzden eve sığamamış kendini zar zor kahveye atmıştı. Gelininin haykırışları Recep ağanın kalbine balyoz gibi iniyor, eli kolu çaresizlikle bir şey yapamamanın acizliğiyle yüreği yanıyordu.

     Azad ağa kardeş bildiği bu koca yürekli adamın yanında olarak aynı hüznü ve mutluluğu paylaşıyordu. Bunca zamandır ikisi de çocuklarını ayırmadan sevmiş, birbirlerinin mutluluğuna da üzüntüsüne de ortak olmuşlardı. Halil'in kötü haberi geldiğinde de Recep'in yanındaydı. Halil askerdi. Doğuda üst teğmen olarak görev yapıyordu. Zübeydeyi de görev sırasında bulunduğu köyde görüp aşık olmuştu. Kızında ona karşı boş olmadığını anlayınca ailesini çağırıp, genç kızı bir an önce istetmişti. Genç adam karısına olan aşkından ve ona bir şey olacak korkusuyla eşini babasına emanet ederek İstanbul'a taşınmasını sağlamıştı. Zübeyde başlarda bu duruma itiraz etmiş Halil'inden ayrı kalmamak için epeyce bir diretmişti.Fakat hamile kalınca kocasına hak vererek sağlıklı bir ortamda çocuğunun dünyaya gelmesi faktörünü göz önüne alarak kayın pederinin yanına  taşınmıştı.  

      Vatan sevdası her şeyin üstündeydi genç adam için. Burası yöre halkı için tam bir cehenneme dönüşmüştü. İnsanlar rahatça sokaklarda dolaşamıyor, çocuklar okullarına devam edemiyor halk terör örgütlerinin gölgesi altında hayatlarını devam ettirmeye çalışıyorlardı. Halil'in üstleri durumdan oldukça mutluydu ve genç adamı hizmetlerinden dolayı madalya yağmuruna tutuyorlardı. Halil düşmanlarca sevilmeyen ve mimlenmiş bir adam olmuştu. Ünü dağdaki alçaklara kadar gelmiş, yaptığı operasyonlar sayesinde köy halkı az da olsa rahat nefes almaya başlamıştı. Kötü haber geldiğinde Recep ağanın evinin önü mahşer yerine dönmüş sadece aile değil tüm mahalle üzüntüden kahrolmuşlardı. Ailenin gurur kaynağı, babasının biricik yavrusunu hain bir pusuda kaybetmişlerdi. Halil vatanı için can vermiş. şehitlik mertebesine erişmişti.

      Recep ağa tek evladını kaybetmenin kalbinde açtığı yarayla savaşırken gelinin karşısında dik durmaya özen gösteriyordu. Zübeyde onun kızı evladının emaneti idi. Onu çok seviyor bir gün bile saygıda kusur göstermeyen gelinini el üstünde tutuyor, Halil'in yokluğunu hissettirmemeye çalışarak tüm odağı yeni doğacak torunu üzerinde toplamaya uğraş veriyordu. Genç kadının kendini toparlayıp hayata çocuğu için sarılmasına en büyük destek kayın pederinden geliyordu. 

      Gelecek olan torunu hem anasına hem de kendisine ilaç olacak, neşe kaynakları haline gelecekti. Yaşlı adam kahve de bir o başa bir o başa volta atıp duruyordu. Azad ağa ise; göz bebeği Azad Ali'sini kucağına almış elindeki iskambil kartlarındaki sayıları saydırıp torununu oyalamaya çalışıyordu. Çök şükür Azad Ağa'nın oğlu Kürşat'ta, gelini Nazlı da hayattaydı. Yaşlı adam en azından evlat acısı yaşamadığı için Allah'a şükrediyordu. Hayattaki en büyük zevki kendisinin küçük bir kopyası olan torunu ve kardeş dediği Receple vakit geçirmekti. Recep torun özlemini Azad Ali ile gideriyordu lakin kendi canından can olacak, koynunda uyutup hikayeler anlatacağı ona dünyaları sunacağı bir torun için yanıp tutuşuyordu. Can arkadaşı ve Azad Ali'ye bakıp hep iç çekiyordu. Allah'a hep minik Ali gibi bir torun için dua ediyordu. 

Azad-ı  AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin