3.Ne ölün ölüme, Ne dirin dirime!

38 0 0
                                    

   -"Sana aç şu pencereyi dedim Mina! Beni delirtme...Bak Zübeyde anneye hürmeten sesimi olabildiğince kısık tutmaya çalışıyorum ama benim sabrımı zorlama!" dedi sinir harpleri içerisinde dişlerini sıkmaktan kırma derecesine gelen adam.

   Mina dışarıda hem suçlu hem güçlü bağırıp ortalığı ayağa kaldıran Azad'a kesinlikle cevap vermiyordu. Onu güzel sesinden mahrum bırakıyor, kendisini asla penceresinin dibinde uluyan kurda göstermiyordu. Normalde en şiddetli kavgalarında bile o pencere kesinlikle kilitli olmazdı çünkü Azad bilirdi ki; günün sonunda Mina onu o pencerenin önünde özür dilemesi için beklerdi. 

      Ama nedense bugün o istenilen sonuca ulaşılamamıştı. Mina şahit olduğu görüntüden sonra, Azad'a sonuna kadar açmış olduğu kapılarını bir bir kapatmış yaptıklarının karşılığı olarak onu hayatından sonsuza kadar çıkarmayı planlamıştı. Bu genç kız için aldığı en zor karar olmasına rağmen, Azad Ali'nin kendisini aldatmış olmasını asla yediremiyor gözünün önüne gelen görüntülerden dolayı midesi bulanıyordu. Aralarında resmi olarak bir şey olmasa da hem Azad'ın tavırları hem de Mina'nın sıcacık bakışları mahallelilerce bilinir, o ikisine o şekilde yaklaşılırdı. Genç kız Azad Ali'nin ki; Azad ise; Mina'nın ki olarak adlandırılırdı. 

    Düğünde Arzu'yla yakınlaşan Azad herkes tarafından görülmüş ve artık bir taraf seçilmişti. Azad bir anlık verdiği kararla aslında geleceklerini inşa ettiğini henüz anlamasa da onun kanaatinde gerçek amacına ulaşmanın mutluluğuyla gözü kapıya dayanmış olan kara günleri görmüyordu.

      -"Aç dedim sana şu lanet camı açççç... Bırakta gözlerine bakarak konuşabileyim! Her şeyin bir amacı olduğunu ve bu amaç uğruna seni şuan görememenin verdiği azabı sana anlatayım!" dedi acılı adam. Yaptıklarının neye mahal verdiği daha yeni yeni kafasına dank eden Azad, Mina'nın bu derin sessizliğinden gelen soğuk havaya kapılıp ürpermişti. 

    Mina perdenin arkasına gizlenmiş Azad'ın içli soluklarının kalbini dağlamasını izliyordu. Elini ağzının üstüne kapayıp hıçkırık seslerinin ona ulaşmamasını sağlıyordu. Çünkü Azad, genç kızın onun yüzünden ağladığını duyarsa kahrolur kendisine bir şey yapardı. Küçükken Mina'nın ağlamalarına dayanamayıp söz vermişti biricik aşkına küçücük avuçlarının içine aldığı minik pamuk parmaklar üzerine yemin etmişti. -Mina bu hayatta seni kimsenin ağlatmasına izin vermeyeceğim... Sana söz! demişti. O günler geride kalmıştı artık ve Azad Ali sözünü tutamayıp Mina'sını ağlatmıştı.

(...)

1 hafta sonra...

     Birkan ve diğer arkadaşlarının Mina'nın kapısının önünden Azadı sürükleyerek götürmesinden sonra tamı tamına bir hafta geçmişti. Azad yemeden içmeden kesilmiş, odasındaki penceresinin önüne koyduğu sandalyeden kalkmadan 7/24 Minaların kapısını gözetler olmuştu. 

     Günlerdir olur da Mina kapıya çıkarda onu görür diye oturduğu yerden asla kalkmıyordu. Ev halkı Azadın bu haline çok üzülüyor ama ellerinden de bir şey gelmemenin çaresizliğiyle genç adamın halini uzaktan izliyordu. Azad da biliyordu yapılacak hiç bir şey yoktu. Kimse ona yardım edemezdi. Yıllar önce hayattaki tek aşkına açılamamanın nedenini öğrenmişti dedesinden. Ucunda dedesi kadar çok sevdiği ve artık hayatta olmayan Recep dedenin sözünü çiğnemek vardı ve bunu yapmak Azada yakışmazdı. O yüzden Mina'yı uzaktan sevmeyi seçmişti, kalbi cayır cayır yansa da bu hayatta ona kavuşmak yoktu.

      Cevriye Hanım biricik torununun odasına girip masaya bıraktığı yemeğin yenilip yenilmediğini kontrol etti, tahmin ettiği gibi yemek olduğu gibi tabakta duruyordu ne sudan bir damla içmiş nede bir lokma bir şey yenmişti. Camın karşısında istifini hiç bozmadan oturan yavrusunun yavrusuna uzun uzun baktı yaşlı kadın.       

Azad-ı  AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin