4. Ayrılan Yollar !

34 0 0
                                    

          -"Ne demek Almanya'ya gidiyor Birkan! Şaşırdınız mı siz?" dedi hiddetinden duvarları sallayan Azad. Birkan'ın, Buse den aldığı haberle soluğu kardeşi gibi gördüğü adamın yanında alması bir olmuştu. Haberler çok kötüydü. Mina, Azad Ali'yle yaptığı son konuşma sonrası hırsından limandaki tüm gemileri yakarak bir karara varmış ve bunu uygulamak için de teyzesinin yardımına ihtiyaç duymuştu. Verdiği kararın annesi tarafından onaylanması için teyzesiyle bir olup onu ikna etmeleri gerekiyordu.

         Verilen bu kararla Mina yuvasıyla yıllardır aşığı olduğu bu toprakla olan bağlarını koparacak ve arkasında bıraktığı hayal kırıklıklarından sonsuza dek kurtulacaktı. Evet... Buralardan kaçıp Azadını, biricik sevdiğini kendinden mahrum edecek, kalbinin üzerine aşkının son kırıntılarından kalan külleri örtüp başka diyarlara gidecekti. 

        Teyzesiyle uzun uzun yaptığı konuşmalarla izleyecekleri adımları kararlaştıran genç kız annesiyle konuşma kısmını Beril teyzesine bırakmıştı. Beril doktorasını yapmak için gittiği Almanya da iyi bir kariyer yaparak ünlü bir beyin cerrahı olmuştu. Eğitim hayatının vermiş olduğu haklardan yararlanıp orada bir yaşam süren genç kadın sık sık ailesinden kendine kalan tek kişi olan ablasını yanına çağırıyor, yeğenine de burada güzel bir gelecek kurmanın olanaklarını sunuyordu. Zübeyde hanım kardeşine olan hasretinin yanı sıra kızının mutluluğunu da düşündüğünden her seferinde kız kardeşinin teklifini geri çeviriyordu. Kardeşine olan özlemini de Beril'in senelik izinlerde yanlarına gelmesiyle gideriyordu. 

          Mina tam bir ülke sevdalısıydı. Milliyetçilik duyguları ona dedesi tarafından aşılanmıştı. Dört bir yanı tarihin güzellikleriyle donatılmış bu vatanı asla bırakmaz ve hiç bir şeye değişemezdi. Teyzesiyle sürekli geleceği ve ülkenin eğitim şartlarının iyi olmamasından dolayı tartışıyor, memleketinin her karışının her güzelliğinin ve hatta her olumsuz yönlerinin de onu bu sevdadan mahrum edemeyeceğini savunurdu. 

         Tabi ki; aklında yuvasının eşsizliğinin yanı sıra Azad Ali'sinin yokluğunun düşüncesi de peyda  olunca her şeyden  vazgeçiyordu. Azad kendisine her ne kadar da yakınlaşmasa da, içten içe ve genç adamın ona olan bakışlarında bir bağ olduğunu anlıyor ve bekliyordu. Ama artık beklemesinin hiç bir anlamının olmadığını anlamış ve kalp kırıklığıyla buralarda yaşayamayacağını düşünmüştü. 

(...)

       1 hafta sonra...

        -"Oğlum benim artık bırak kendini harap etmeyi.... Biliyorsun ki bu aşkın ne sana ne de Mina'ya bir yararı olmayacaktı. Böyle olması ikiniz için de en hayırlısı yavrum!" dedi içi yanan Sevim hanım. Biricik meleği yatağında tor top olmuş boş gözlerle duvara bakıyordu. 

        Mina'nın gideceğini duyar duymaz annesini onlara gönderip, duyduklarının doğru olup olmadığını soruşturmak için Zübeyde annesinin ağzını aratacaktı annesine. Uzun saatler süren bekleyişin ardından Sevim hanım gelmiş ve suratından düşen bin parçayla oğluna duyduklarının doğru olduğunu ve Zübeyde'nin de gitmeye olumlu baktığını söylemişti.

        Azad Ali bu olanlara artık inanamıyordu. Bir kaç gün içinde dünyası nasılda tepetaklak olmuştu anlamıyordu. Üzerlerinde dolaşan bu kara bulutun sebebinin, duygularını Mina'ya hissettirdik den sonra sanki Recep dedenin gölgesi aralarına girmişti. Ona verdiği sözü tutmadığı için araları bozulmuş ve şimdide onu tamamen kaybetmenin eşiğine gelmişti. 

          Genç adam yattığı yerden doğrularak donuk soğuk buzulları andıran bakışlarını annesine yöneltip -" Bunların böyle olması benim suçum değil anne! Ben yaşlı bir cadının suçunu neden kendi yürek yangınımla ödüyorum... Neden başkalarının yaşayamadıklarının bedelini ona ulaşamayarak, ona sahip olamayarak veriyorum anne!" diye bağırarak yatağının yanında duran vazoyu alıp duvara çarpmıştı. 

Azad-ı  AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin