Gurur birçok şeyin sebebiydi. Çoğu insan ise gururuna oldukça değer verirdi. Gururundan özür dileyemezdi, gururundan istediği şeyleri söyleyemez ve sonucunda ise gururundan dolayı yaşayabileceği birbirinden farklı gelecekler hiç var olmazdı belki de. Gurur kibirdi, kibir ise insanı yok ederdi.
Jongdae’ye sorsalar gurur onun için tamamen anlamsızdı. Bir insan elbette kendini sevmeliydi ya da geçmişi ve başarılarıyla övünebilmeliydi ama her şeyde olduğu gibi bu da abartıldığında insan sadece kendini tüketirdi. Jongdae insanlara iltifat etmeyi severdi, ilk özürleri her zaman o diler ve sevdiği birinin ona zararı dokunduğunda ise gülümseyip hiçbir şey olmamış gibi davranabilirdi. Jongdae almaktan çok vermeyi severdi.
Mevsimin normaline göre sıcak bir gecede şehre kurulmuş olan festivale gelmişlerdi. Her yer ışıl ışıldı, çocukların cıvıldayan sesi neşeli bir atmosferin oluşmasına neden oluyordu. Herkes arkadaşlarıyla ya da ailesiyle beraber bu ruhu canlandıran etkinliğe katılmışken sıcacık bir ortam oluşmuştu şehrin kalbinde.
Baekhyun’un elinde pembe bir pamuk şeker vardı. Kolu Jongdae’nin omzuna dolanmış onu peşinden süreklerken yüksek sesle bir şarkı söylüyordu. Her bir oyun standının önünde duruyorlardı itinayla. Bakehyun çoktan parasının çoğunu vermişti bu stantlara. Bazılarında başarılı olup istediği pelüşa ya da anahtarlığa kavuşurken bazılarında ise defalarca denemesi işe yaramıyordu.
Yine bir standın önünde durmuşlardı ve Jongdae bir av tüfeğiyle hareket eden ördekleri vurmaya çalışıyordu. Neden bunu yaptığını sorgulamayı çoktan bırakmıştı. Onun yerine gözünü kısmışken dikkatle nişan alıyordu. Baekhyun yanında cesaretlendirici sözler söyleyip yerinde zıplarken Jongdae iki ördeği daha vurmuştu. Baekhyun onun koluna sarılıp yanağına bir öpücük kondururken satıcıya istediği oyuncağı gösteriyordu.
Jongdae’nin gözleri oyuncaklar arasında dolaşırken gözüne çarpan sincap pelüşü ile Baekhyun’u susturmuş ve adamdan sincabı vermesini rica etmişti. Sevimli sincap eline ulaştığında Baekhyun bağırarak sormuştu.
“Neden onu aldın Jongdae? Benim istediğim o değildi ki.”
Jongdae terden alnına yapışmış sarı tutamları geriye atarken oyuncağı kolunun altına almış ve ona somurtarak bakan Baekhyun’a dönmüştü.
“Senin için çoktan iki tane oyuncak kazandım. Bu seferki de benim istediğim olsun Baek.”
Baekhyun onun gülen siyah gözlerine baktıktan sonra gülümsemiş ve daha fazla üstelemeden diğerlerini bulmak için ortamda gezinmeye başlamıştı. Birkaç dakika etrafta başıboş dolandıktan sonra az ötede bir bankta dalgınca oturan Luhan’ı görmüştü. Adımlarını hızlandırıp onun yanına doğru giderlerken bankın yanında ayakta duran Yifan ve Junmyeon’un da sesi yükseliyordu.“Sana yükseklik korkum var diyorum Yifan, sen ise bana gelmiş dönme dolaba binelim diyorsun.”
“Bir şey olmaz Jun. Korkarsan elimi tutarsın.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
april, and a flower
FanfictionBaharın gelmesini bekleyen yalnız bir ruh ve sevgiyi hissetmek isteyen umutsuz bir ruhun hikayesi.