3. Bölüm

41 1 0
                                    


Atakan

  Telefonum çaldı. Sersemlemiş gözlerle zar zor ekrandaki yazıyı okudum. Arayan Hülyaydı. Yeni bir göreve hazır değildim. Telefon ısrarla çaldı. Ve ben de ısrarla bakmadım. Tam sarhoş değildim fakat işte şimdi olacaktım. Koca şişeyi tekrar ağzına götürüp dikledim. Ağzımı uyuşturan alkolün zevkiyle gözlerimi kapattım.

  Etrafım iyice bulanıklaşana kadar içtim. 1+0 fakirhaneme baktım. Bir tane büyük yatak, ince renksiz halı, duvardaki anlamsız tablolar, sesinden rahatsız olduğum için camını kırdığım duvar saati, bar tezgahı ve sandalyeleri... Bir an ayağa kalktığımı farketmediğimde gözlerim kararmıştı etraf dönüyordu. Gerisini hatırlamıyorum.

*

Rüya

  Tamamen bilincim yerine geldi doğruldum. Tek başımaydım. Koskoca dağlar ve ben tek başıma. Ya açlıktan ya susuzluktan ölecektim. Bu bir oyun muydu açlık oyunları falan. Ya da pubg.  Ya da her ne derseniz. Ağlaya ağlaya ayağa kalktım boynum dışında bir sıkıntı yok gibiydi. Yürüsem ne yazardı en ilerde bile dağ vardı. Çaresizce ağlamaya devam ettim. Biri beni direk öldürmek yerine daha acılı bir şekilde aç ve susuz bırakmayı mı tercih etmişti? Kim vardı bunu yapabilecek. Bizim ne düşmanımız vardı ki. Kimimiz vardı. Babam yoktu annem de bir evde yatılı hizmetçilik yapıyordu. Başka ne, başka kim vardı? Üstümdekilere baktım. En son giydiğim mavi kot ve beyaz demeye artık bin şahit isteyen gömleğim vardı.

  Geç de olsa sırtımdaki çantanın varlığını farkettim. Hemen çıkarıp içine baktım. Bu şaka mıydı? İçi yiyecek içecek doluydu. Evet bu bir oyun ve ben kaçırıldım. Bir oyunun içindeyim. Peki diğer oyuncular nerde. Lanet filmlerde hep ne olurdu düşünmeye çalıştım. En sona her zaman bir kişi kurtulurdu. "Birbirimizi öldürmeye mi çalışacağız yani?" diye sesli mırıldandım.

  Kendi kendime düşünürken birden gök gürüldedi. Yerimden sıçramama neden oldu. Çantadaki atıştırmalıkları yemeye koyulacaktım ama herhangi bir düşman beni görür ve öldürür diye için için korkuyordum. Gizleneceğim bir yer olmalıydı. Yürümeye hatta koşmaya  başladım. Bir sürü kaya vardı yukarılara doğru birinin arkasına saklanmayı düşündüm. Hedefime ulaştım çantayı açıp içindekileri yemeye başladım. Yağmur damlaları ellerime düşmeye başladı daha sonra her yerime. Yağmur hızını artırdı. Altına sığınacağım hiçbir yer yoktu. Çantayı kucağıma alıp korudum. Hızlı hızlı yürümeye devam ettim. Yağmur şiddetlendi. Kuru hiçbir yerim kalmadı. Bir müddet sonra ağlaya ağlaya  koşmaya başladım.

*


Atakan

  Gözlerimi zar zor açabildiğimde başımdan itibaren  tüm bedenime bir ağrı yayıldı. Yana döndüm. Komidinin üzerinden telefonumu almaya çalıştım. Ellerimdeki gücü toparlayamamıştım henüz. Ve bir ses, telefon yere düştü. Sinirlendim ama kalkmaya mecalim yoktu. Tekrar bir telefon çalma sesi. O çaldıkça daha da uyku beni alıp götürüyordu. Etrafa karanlık çöktü. Tekrar uykunun kollarına düşmüştüm.

*


Hülya

  "Ah bu aptal ah bu aptal!" diye söyleniyordum ona. "Başka kim başka kim olabilir? Başka kimden yardım isteyebilirim? Yiyecekler bu sabaha kadar dayanır herhalde. Nerde uyudu acaba? Sert kayaların üzerinde mi? Ne yapacağım, kahretsin ne yapacağım!"

  Arkadan boğaz temizleme sesi geldi. Telaşımın farkına mı varmıştı? Ne zamandan beri odadaydı? Tedirgin oldum ve ona döndüm. Dünden beri  kızgındım ve bana bulaşmamıştı. "Konuşmayacak mısın benimle?" dedi. Devam etti "Ajanına küçük bir ceza verdik o kadar. Başka ajanlar-" sözünü yarıda kestim. Atakan'ı biliyor muydu? Yoksa telefonlarıma bakmamasının sebebi Tuğrul muydu? Beynimden vurulmuşa dönmüştüm.

  "Kapa çeneni!" Diyebildim sadece.

Kızgınlıkla "Çık odamdan!" diye bağırmaya çalıştım cırlayan sesimle.

Kaşlarını çattı bana yaklaştı. Burnumun dibine girdi. Bir adım gerilememe izin vermeden gözleri etkisi altına aldı beni.  Kaşları hala çatıktı. Yakından nasıl da yorgun gözüküyordu.

"Odana geçip dinlen." diyebildim fısıltıyla karışık.

Bu kadar yakınımdayken yüksek sesle konuşmaya cesaret edemedim. Ancak o öyle yapmadı gür sesiyle "Uyumaya geldim zaten." dedi.

Dolabıma koydurttuğu pijama takımlarından birini çıkarttı. Gömleğinin düğmelerini yavaş yavaş çıkardı. Kapının açık olduğunun farkına vardım. Evde kimse yoktu ama hizmetçilerden biri görür diye hızlıca gidip kapattım. Bana baktı gülümsedi. O çok güzel gülerdi hep.

  Kemerini çıkardı daha sonra. Düğmesini açtı fermuarını çekti. Bir anda oda çayır çayır yanıyordu sanki. Sıcak bastı yanaklarımdan ateş püskürüyordu. Saçlarımla kapatmaya çalıştım alelacele. Bana doğru baktı. Telaşa kapılmış gibi mi gözüktüm acaba? Normal bir şekilde dolaba yaklaştım. Gayet normal tepkiler vermeye çalıştım. Geceliklerime baktım, en güzellerinden birini seçtim. Lacivert mini bir gecelikti. Onun pijamasının rengindeydi. Üstümü çıkarmaya yeltenmeden yanımda bitti birden. Üstümü çıkarmaya yardım etmeye başladı.

  "Ben hallederim" dedim normal davranmaya çalışıyordum.

  Elbisemi çıkardı. Yatağın üzerinde oturttu. Dizlerimin önüne çöktü. Dikkatlice onu izlediğimi farkedip gözlerimin içine baktı. Gülümsedi. Karşılık vermemek için direndim. Çünkü ona kızgındım. Annesi ondan gizlediğim istihbaratımdan biriydi diye kızını bu şekilde öldürüp ondan intikam alamazdı. Üstelik bunu bana yaptırması benden de intikam aldığı anlamına geliyordu. Bana kendince ders verdiğini mi sanıyordu. Bir insanın hayatı bu kadar kolay bir sebepten ötürü bitmemeliydi. Üstelik benim yüzümden. Bu gülümseyen yüzün ardında bir canavar vardı. Korkunç bir canavar. Bileklerimi yavaşça tutarak ayakkabılarımı çıkardı.

  Seçtiğim geceliği aldı uzaktan bir bakıp sırrıttı. Bu sırıtışın içinde fesatlık açıkça görülüyordu.

"Vazgeçtim onu giymeyeceğim." dedim bir çırpıda.

İlk çamaşırlarımla odanın ortasında ayağa kalktım. Başını bana çevirdi südyenime baktı daha sonra kiloduma.

"Peki öyleyse böyle de uyuyabilirsin." dedi.

Geceliği rastgele koyup dolabı kapattı.

"Ne!"

Bağırmaya çalıştım olmadı. Ancak cırlayabildim yine.

  Lambayı söndürdü. Oda karanlığa büründü.

"Saçmalamayı kes! Aç su ışığı!" dedim.

Gece lambasını el yordamıyla bulmaya çalışırken. Fakat yanımda bir sıcaklık hissettim.  Kollarıyla beni sarmaladı. Ve yatağa yatırdı yavaşça. Üzerimde olan bu sıcaklık tarifsizdi. Saçlarımı koklamaya başladı. Daha sonra boynumu.

"Çekil." dedim ama sesimi kendim bile duyamadım. Onun bu mükemmel kokusuna kendimi bıraktım. 

K A Y I PHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin