3. BÖLÜM

112 43 4
                                    


Merhabalar.

Yeni bölümü sizlere sunuyorum. Lütfen beğenin ve bol bol yorum atın ki diğer okuyucular da hikayeyi görebilsin. Ve daha çok okunabilsin. Emeklerimi karşılıksız bırakmayın lütfen...

*****

Çabucak akşam olmuş, antrenman sahasının yarısı boşalmıştı. Liderlerin çoğu burada olsa bile daha az insan vardı ortalıkta. Çocukların eğitim saati de bitmişti. Yalnızca bir kaç genç ve koç antrenman sahalarındaydı.

Hanna hala kılıç sallarken yorulduğunu düşünüp dinlenmek için bir süre dizleri üstünde oturdu. Etrafına bakındı Sara'yı görebilmek için. Bir yerde oturup uyuyakaldığını düşündü sonra.

Terle yapışmış saçlarını geri itti. Bir süre daha oturup saçlarını topuz yaptığında kararan gökyüzüne baktı. Alan'ın ışıkları açık olsa da etrafta puslu bir karanlık vardı.

Ayak kasları acımaya başlayınca ayağa kalktı. Karşısında ki kıza mola işareti yapıp sahadan atladı. Mola istemişti fakat daha çalışmak istemiyordu.

"Hey. Hanna. Buradayım arkana bak."

Sesin geldiği yöne doğru baktı. Sara, elinde tuttuğu küçük dikenli şeyle Hanna'nın yanına doğru yürüdü. Biraz uzakta bulmuştu bu küçük kirpiyi. Yaprakların arasından ses çıkarınca Sara biraz ürksede oraya gittiğinde ters dönmüş kirpinin çırpınışları ve yardım edin dercesine kısık sesler çıkarmasını komik bulmuştu.

Hanna avucundakinin ne olduğunu ilk anlayamasa da yakınlaştıkça yavru bir kirpi görünce gülümsedi.

"Nereden buldun bunu. Ya bu ne, surata bak." diyerek elini yavaşça kirpiye uzattı. Ne tepki vereceğini kestiremedi. Dikenleri oldukça acıtmalıydı.

"Hanna köpek yavrusu değil bu, dikkatli ol." dedi gülerek Sara.

Küçük kirpiyi Hanna'nın avuçları arasına bıraktı.

"Hadi gel aldığın yere geri götürelim belki annesi vardır yavrusunu bulamazsa üzülür."

"Etrafa baktım ama bizimle kalamayacağına göre, evet götürelim."

İsteksiz biçimde ağaçların arasından geçerek sola yöneldiler. Biraz daha yürüdükten sonra büyük yosunlaşmış bir ağacın dibine bıraktılar.

"Hava karardı. Benim gitmem lazım Hanna. Yarın görüşsek olur mu?"

Tekrardan sahaların olduğu yere geldiklerinde Hanna suyunu ve havlusunu aldıktan sonra kabinlerin olduğu yere yürüdü.

"Bir saatten bir şey kaybetmeyiz bence. Bekle beni geliyorum on dakikaya."

Sara bir şey diyemeden Hanna çoktan gitmişti bile. Kabinlerin dışarısında kalan banklardan birinde oturdu.

Neredeyse yirmi dakika olmuştu ve Hanna hala gelmemişti. Bu sürede Sara banka sırtüstü uzanmış, ellerini karnının üstünde bağlamış gökyüzünde ki yıldızları inceliyordu.

Kimileri korkak, cılız bir ışıkla titrerken kimileri parlak ve gümbür gümbür ben buradayım diye bağırıyordu.

Yıldızları sevmezdi, ne zaman gökyüzüne baksa yıldız kayarken yakalardı ama gökyüzü sadece yıldızları gösterdiği için kibirli bulurdu yıldızları. Belki daha fazlasını görebilseydi aşık olacaktı. Bir çok gezegeni mesela, samanyolunu, güneşi, ayı, göktaşlarını... Yıldızlardan çok bunları merak etmişti hep.

"Hadi kalk, Oli ile Mick ileride bizi bekliyorlar. Yarım saatte olsa biraz oturalım." dedi sabırsızca.

Islak saçlarında ki su damlaları yeni giydiği tişörtüne damlıyordu. Duş aldığı belliydi. Tabi ki terli terli oturamazdı. Altında ki taytın üstünde sağlı sollu belli düzen içinde olmayan çizgiler vardı. Lila renkli tişörtüyle tamamlamıştı.

Zümrüd-ü AnkaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin