4. BÖLÜM

104 41 11
                                    

Hazırım ama bana bir daha dişi kartal dersen bu kılıç olmadık yerlerde can acıtır haberin olsun."

Gülümsedi kesinlikle ruhu çıkacak değildi. İçine seslendi Sara'nın gözlerine bakarak.

'Kimsin Sen?'

İşte o anda o gözündeki ateş bir anda fırlamıştı. Göz rengi koyulaşmış maviden eser kalmamıştı. Gözleri adeta yanan bir ateş gibiydi. Bakışları yanan ateş gibiydi. En önemlisi kendisi yanan bir ateş gibiydi. Kanlı canlı yanan bir ateş...

Elinde ki kılıç koluyla bütünleşmiş bir saldırı hamlesi bekliyordu. O an da güçlü bir rüzgar at kuyruğu yaptığı saçlarını savurdu. Terden dolayı çıkan bebek saçları ise gözlerinin önüne geliyordu fakat istifini bozmadı. Etrafta ki herkes suspus olmuş öylece bekliyorlardı.

Kılıcına iki elle sarılmıştı. Kılıcına baktı arkada ki oturan insanların yansımasını seçebiliyordu. Öyle ki herkes dört gözle bekliyordu.

Oli daha fazla beklemeyerek iki adım yanaşıp kılıcı kızın kılıcının tersine hamle de bulundu. Sara o kadar iyi karşılamıştı ki çınlama sesi, tiz bir kükreme ile hamle de bulunma sırası Sara'ya geçmişti.

Tüm gücüyle savuruyor, eğiliyor ve karşılık veriyordu. Etrafta toplanan kalabalık git gide artmış, insanların tek düşündüğü ise Saha'da ki iki gencin de birbirinden çok iyi olduğuydu. Sara Saha'da o kadar harika duruyordu ki sanki yıllarca kılıç sallayabilirdi. Bir kraliçe gibi zarif, bir o kadar savaşçı bir kadın gibi güçlü ve asil. Bu iki uyumsuz özellik onda aşırı uyumlu duruyordu.

Oli kızın git gide hırsla kavrulduğunu hissetti. Etrafında bir tur dönüp zıplayarak Sara'nın kafasına hamle yaptı. İki demirin tekrar çarpışma sesi ormanda yayılırken Sara karşılık verip sola doğru savurdu. Oli savrulmanın etkisiyle boşluğa düşmüş gibi oldu.

Sara'nın karşısında bir düşman olsa sağ ayağını çoktan kılıçtan geçirmişti. Fakat Oli'yi bekledi. Yorulmuştu bunu tüm iliklerinde hissetti. Tekrar bir çarpışma yaşandı fakat bu sefer ikisi de kılıçlarını indirmemişti. İşte şimdi birisi kaybedecekti.

Oli'nin kılıcı üstte olduğu için kazanma şansı vardı, bunu herkes görebiliyordu. Yenme duygusu ile yanıp tutuşan Sara gücünün son damlasını kullanarak Oli'nin kılıcını bir anda kükreyerek ittirip yerle buluşmasını sağladı.

Derin derin nefesler alıyorlardı. Kalbi kan pompalamakta, akciğerleri hava almakta zorlanıyordu.

Küçük sinsi bir tebessüm ile Oli'ye bakıp boğazına kılıcını dayadı. Sara gururluydu, orada ki diğer herkes şaşkın. Bazıları bilerek yenildiğini düşünse de Oli çok iyi biliyordu ki, bu kız çok güçlüydü ve kesinlikle onu orada öldürebilirdi.

Boğazından kılıcı çekip arkasına döndü ve tam ayağının dibine saplayıp onları izleyen insanlara baktı. Küçük bir gösteri iyi hissettirmişti. Saha da resmen bir Savaş Tanrısı Ares gibi korkusuz, Zafer Tanrısı Nike gibi gururlu, Bilge ve Strateji Tanrısı Athena gibi yıkılmaz duruyordu.

Küçük küçük alkışlamalar büyürken sıcacık bir gülümseme yolladı onu izleyen arkadaşı Hanna'ya. Arkadaşının yeneceğini çok iyi biliyordu tabi ki. İlk gördüğünde bir kaç saniye inme inmiş, olduğu yerde mıhlanmıştı. Antrenman sahasında arkadaşı, gerçek kılıç sallıyordu. Ama elinden bir şey gelemezdi çünkü arkadaşı çoktan o büyüyle kavrulmuştu.

Oli'ye baktı. O bile alkışlıyordu Sara'yı. Bu kız tehlikeliydi. Hem düşman için, hem de onlar için.

"Tebrik ederim, çok iyiydin. Umarım sana yardım edebilmişimdir."

Zümrüd-ü AnkaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin