ℙ𝕒𝕣𝕥 𝕗𝕚𝕧𝕖

122 29 40
                                    

"We are the champions,my friends
And we'll keep on fighting 'til the end
We are the champions, we are the champions
No time for losers
'Cause we are the champions of the world."

Evet, 1977 çıkışlı News of the World albümünün parçası We are the Champions'un sözleriydi bunlar. Queen grubu gerçek bir şaheser yaratmış desek abartmış olmayız. Bu şaheser şimdi de Hollanda da Mernado'nun odasında neredeyse son ses, saat sabah 8'e gelirken çalıyordu. Öylesine çalıyordu ki sokaktan geçerken bu şarkıyı duyupda eşlik etmeyip kayıtsız kalmak imkansız sayılırdı. Bu muhteşem şarkıyla muhteşem bir güne uyandığını düşünüyordu Mernado ve öyle de görünüyordu.

Neredeyse son birkaç yıldır böyle uyanmamıştı. Sanki mutluluğa ulaşmış, hayatın sırlarına erişmiş bir Yogi gibiydi. Belki bir Yogi değildi ama bu sabah gerçekten farklıydı. En önemlisi de uzun zaman sonra delice şarkı söylüyordu.

Annesi Jucia da bunu anlamıştı. Onun da yüzü gülüyordu. Bir annenin gülmesi için evlatlarının gülmesi yeterliydi. Mutfakta kahvesini almış, fısıldar şekilde şarkıya eşlik ediyordu. Neredeyse ağlayacaktı. Belki bu durum başkaları için çok normal görünebilir ancak annesinin bu ânı çok ender yaşayan şanssız insanlardandı.

O, derin düşüncelere dalmışken şarkı devam ediyordu. Bu şekilde 5 kez daha çaldı aynı şarkı. Sonrasında Mernado annesinin yanına geldi. Neşeli bir ses tonuyla;

"Günaydın" dedi annesine.

Yüzü parlıyordu. Gözlerinde RayBan gözlükler, üstünde Hawaii tarzı çiçekli bir gömlek ve altında da geçen doğum gününde babasının ona hediye ettiği mavi şortu vardı. Çok şık görünüyor ve güzel bir lavanta kokusu saçıyordu etrafa.
Annesi O'na hayranlıkla karşılık verdi;

"Günaydın Merny, çok iyisin." dedi
Hâlâ yüzünden hayranlık akıyordu.
"Nasıl yâni anne ne olmuş ki?"

diye sordu Mernado ancak bu soruyu bilmediği bir cevap almak için değil mükemmel görüntüsünün annesinin kelimelerinde nasıl duracağını öğrenmek için soruyordu. Annesi;

"Aha! bu ses tonunu biliyorum. Yani küçük adam seni övmeyeceğim kusura bakma."

Annesi gerçekten de tam on ikiden vurmuştu hedefi. Mernado buna bozulur gibi oldu ama annesi düzeltti;

"Ama çok tatlı görünüyorsun benim küçük Merny'm. Acaba bu yakışıklı beyefendiden minik bir öpücük koparabilir miyim?" dedi neşeyle.
"Asıl böyle asil ve güzel bir hanımefendi bana layık görürler mi?"
"Tamam utandırma gel buraya haha"

Anne-oğul neşe içinde sarılıp birbirlerini yanaklarından öptüler. Bu muhteşem aile tablosunda yine de bir şey eksikti. Mernado bunu farketti ama üstünde durmadı. Babası yoktu.

Mernado, sokağa yine aynı enerjiyle attı kendini. Yapraklara dokunuyor, temiz havayı içine çekiyor adeta küçük şeylerden mutluluk buluyordu. Bu muhteşem bir şeydi. Küçük şeyleri büyük mutluluklara dönüştürebilmek harikaydı.

Onderoya uğramak, o'na ne kadar mutlu olduğunu anlatmak ve onun anlatacağını küçücük bir şey bile olsa dinlemek istiyordu. Mernado için Ondero, sadece sokakta kalan biri değildi. O'nda bundan fazlası vardı.

Hayatın Cilveleri (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin