“Kevseeeer”
Üzerime birden atlayan Hilal’le neye uğradığımı şaşırmışçasına ellerimi iki yana açmış duruyordum. Upuzun bir yaz tatili geçirmiştik. Sımsıkı sarıldık. Oturup konuşmaya başladık. Neler yaptığımızdan hangi bölümü seçeceğimizden bahsettik. Tören faslından sonra derse girdik. Okulda tek feraceli olduğum için dikkat çekiyordum. Kız sınıfı olarak oldukça memnundu herkes hâlinden. Benden kimsenin şikâyeti yoktu. Geçen senelerde bana aşağılayıcı konuşan öğrenci ve hocalar olsa da hepsi haddini bilmişti sonunda. Bana karışmamaya başlamışlardı. Bu senede öyle olacak diye daha huzurluydum.
“Ya midem kazındı bana tost alsana”
“Beş kat aşağı inip sana tost alıp geleceğim öyle mi?!”
Çıldırmışsın dercesine sırıtıyordum. Çok zayıf olduğu için yavaş gider yavaş gelirdi.
“Lütfen Kevser lütfen lütfen lütfen”
Benden bunu dersin başında daha hoca gelmemişken istemiş olması beni geriyordu.
“Paran var mı?”
Muzipce güldü. İş başa düşmüştü, Koridora çıkıp merdivenlerden inmeye başladım. Tam dört kat indim. Sonuncu katın ortasına ulaştığımda önümde bir erkek ayakkabısı görüp kenara çekildim. O da benimle aynı anda kenara çekildi. Yüzüne bile bakmamıştım. Köşe kapmaca oynadık adeta ve en sonunda yüzüne baktım.
“Hocam ders başlıyor müsaadenizle gidip gelebilir miyim ?”
Daha önce onu hiç görmemiştim. Haki gömleği beyaz tenine çok yakışmıştı. İki üç saniye göz göze geldik ve öldürücü bakışlar attığını farkedince gözlerimi hemen çektim. Bu tıpkı bir öğretmenin öğrencisine kızması gibi bir bakıştı. Hâlâ önümde duruyordu kafamı kaldırıp tekrar baktım ve hâlâ öldürücü bakışlar atıyordu. Tam kızdığını düşünüp arkamı dönüyordum.
“Buyrun geçin”
Anlam veremediğim bir resmiyet vardı. Sesinin güzelliği bedenimi ısıtmıştı. O an kendimi pamuklar üzerine yatırılmış kedi gibi hissettim. Gülümsedim ve koşa koşa aşağı indim. Hilal’in tostunu aldıktan sonra tekrar koşa koşa yukarı çıkıyordum. Kapıya yanaşınca duyduğum sesle Hilal’e olan öfkemi tostundan bir parça ısırarak yok etmeye çalışıyordum.
“Ben Serdar. Sizin sınıf öğretmeninizim. Aynı zamanda İngilizce derslerinize de gireceğim. Yoklama almadan önce kendinizi tanıtın. Sen başla küçük kız.”
Ağzımdaki lokmayı hızlı hızlı çiğneyip içeri girecektim. Kapıyı çalıp girdim.
“Kusura bakmayın hocam acıkmışım da o yüzden bir kantine iniv-”
Anlamsız ve delici bakışlarını üzerimde gezdiriyordu. Gözlerim haki gömleğine o kadar dalmıştı ki bir ara Hilal’in cimciklemesiyle kafamı sallayıp kendime geldim.
“Anlamadım ne kantini? Buyrun tabi birşey mi diyecektiniz?”
“Hocam bize de bu kadar kibar mı olacaksınız ? Yoksa bir bakışta okul birincisi arkadaşımızı tanıdınız mı?”
Birden bire geveze arkadaşlarımın gülüşlerine kinle baktım. O nasıl sözdü öyle. Belki de bu hocamız da böyle ince biriydi. Olamaz mıydı?
“Nasıl yani sen öğrenci misin?”
Ben dahil herkes kıkırdarken keskin bakışlarıyla birlikte üzerime doğru yürüdüğünü farkettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayata Dön (Gerçek Bir Aşk Hikâyesi)
RomanceO mu beni farketmiyordu? Yoksa ben mi onu görmezden geliyordum? Peki bu içimi eriten de neydi? O da benim gibi miydi? "Evet çocuklar, bazen istemediğiniz şeyler için kendinizi yapmaya zorlarsınız. Ama bazen de çok istediklerinizin bir yanlış olduğ...