Çıtırtılar

55 3 32
                                    

Ben içeri girer girmez üzerime dikilen gözleri fark etmiştim. Bütün gün bunlarla uğraşacak vaktim yoktu. Hiç yapmamış olmama rağmen bir an olsun okulu ekmeyi düşündüm. İlk iki saat İngilizceydi ve ben asla bunu kaldıramazdım. Okuldaki ikinci günümüz olmasına rağmen bunu gerçekten düşünmüştüm ve öyle de yaptım. Kulaklığımı kulağıma taktıktan sonra hızlı adımlarla yürümeye başladım. Birinin beni fark etmemesi için elimden geleni yapıyordum. Zehra ile her zaman geldiğimiz çay bahçesine doğru ilerledim.

“Kolay gelsin ablacığım ne yapıyorsun nasılsın?”

“Ooo kimleri görüyorum buralarda hayırsız kapımızı çalmaz oldun.”

Dükkanın sahibi Sema ablayı çok seviyordum. Her boş zamanımda onun yanında çalışırdım. O çok güzel bakımlı kendini yetiştirmiş ve özgüven sahibi bir insandı. O tam anlamıyla benim rol modelimdi. Zehra ile her konuştuğumuzda onun bizim için bir abladan çok bir anne gibi olduğunu düşünürdük.

“Ah ablacığım ne yapalım okula gidiyorum biliyorsun sınav yaklaşıyor üniversite kazanmak için harıl harıl çalışıyoruz. Araya yaz tatili de girdi malum. Asıl sen ne yapıyorsun nasılsın görüşmeyeli. Gözlerinin içi gülüyor anlam veremedim açıkçası ama aklımda bir şeyler var.”

Yüzüne muzip bir gülümseme yerleştirdikten sonra yanıma doğru geldi ve beni sandalyeye oturttu. Anladığım kadarıyla anlatacak bir şeyleri vardı. Bu her neyse benim de bilmemi istiyordu.

“Sana bir şey diyeceğim ama hiç kimse bilmesin lütfen olur mu?”

Başımı tamam anlamında salladım.

“Birisi var uzun zamandır. aslında hep görüşüyorduk ama bir türlü adını koyamıyorduk. Arkadaşız diye kendimize yalan söylüyorduk. Dün gece yine her zamanki gibi konuştuk. Allah'a emanet ol deyip kapattık. 5 dakika sonra mesaj geldi.”

“İnanmıyorum ya eeee”

“Anlatıyorum işte bir bekle sabret. İşte mesaj geldi. Tabii ben de heyecanla telefona koştum. Mesajda aynen şu yazıyordu. ‘5 dakika önce konuşmuş olmamıza rağmen, seni çok özledim desem inanır mısın’ “

Heyecanla kahkaha atıp yerimden fırladım.

“Eee peki sen ne dedin?”

Uzun bir müddet düşündü ve derin bir iç çekti.

“Ah Kevser evet onu çok seviyorum ve çok özlüyorum ama başımda bir bela var ki bunu nasıl atlatacağımı bilemiyorum.”

Gülen yüzüm birden soldu. Anlam veremediğim bir hüzün çökmüştü Sema ablanın yüzüne.

“Yani ne olmuş olabilir ki seni bu kadar üzen ve bela diyebileceğin..?”

Yine derin düşüncelere daldı. Ağlamaya başladı. Onu teselli etmek istercesine omzunu tuttum.

“Kevser hani sana anlatmıştım ya abimi. Çok delidir sevdiği insanı kimseyle paylaşamaz. Hele ki benim biriyle aylardır görüşüp adını koyamadığım bir ilişkide olduğumu bilse, sanırım psikopat tarafı tutar ve ya beni ya da onu öldürür.”

Ne diyeceğimi bilemiyordum. Sadece ona teselli vermek istedim.

“Ama sen bana abinin Ankara'da olduğunu söylemiştin.”

“Şu an burada ve benimle yaşıyor. Okulda öğretmenlik yapıyor. Galiba sizin okuldu”

“Bizim okul mu? Bizim okulda sadece bir tane yeni öğretmen var o da çok gıcık birisi zaten.”

Hayata Dön (Gerçek Bir Aşk Hikâyesi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin