İnsanlar ikiye ayrılır. Medyadaki şarkıyı bilenler vs bilmeyenler shhshsh
Bu bölüm darkgghost için ♥
Medya: Esat
*
@yeis: biiir sana yandım ben
@yeis: biiir sana kitapsız
@esateerbas:
(y.n: arkada deniz yokmuş gibi düşünün)
@esateerbas: sandığının aksine kitabım var
@yeis: shjasahahahs
@yeis: çok tatlısın ♥
@yeis: ama o kitabın Erdinç'e ait olduğunu biliyorum ;)))))
@esateerbas: her şeyi de bil anasını satayım
@yeis: ne sandın yiğidim? :')))
"Esatkuşum sen beni aldatıyor musun?"
Soruyu soran Erdinç ekrana bakmaya çalışınca telefonu kilitleyip cebime attım. Gevşek ağızlı. Önümdeki kitabı ona doğru itip söylendim. "Boş boş konuşma lan."
"Bir haftadır telefonu elinden düşünmüyorsun da," diye sorduktan sonra pipeti ağzına sokup çikolatalı sütünü içti. "Hani üstüme gül kokluyorsan falan, bileyim."
Gözlerimi sinirle kantinde gezdirip yeniden önüme döndüm. Filtre kahvemden bir yudum aldım. Sorsan aynı yaştaydık ama içeceklerimiz öyle söylemiyordu. "O saçma sütlü şeyden burada satıyorlar mı?"
Pişkin pişkin sırıttı. "Yo. Kaçak soktum içeri."
Kantincinin olduğu tarafa baktım. Görünürde yoktu. "Hasım görmesin. Seni buradan girişe kadar kovalar." Hasım abi kantinine oldukça bağlı bir çalışandı. Yemekhane olduğu için kantinde sınırlı ürün satılırdı ve Hasım abinin de dışardan getirilen ürünlere karşı garezi vardı. Çoğu kişi yemekhanede yediği için sorun etmiyordu ama karnı daima aç olan arkadaşım ona oldukça sıkıntı yaratıyordu. Her gün farklı bir şey getirerek.
Kutuyu iki avucunun içine iyice hapsetti, gizlice içmeye başladı. "Şş aramızda Ajan Simit."
Göz devirip ayaklandım. Çıkışa ilerlerken Erdinç de peşimden geliyordu. Ama gelmemeliydi. "Hop Hasım abi!" Seslenmemle bize dönen kantinciye Erdinç'i işaret ettim. "Arkadaş dışarıdan mal getirmiş."
"Lağğğn!" Bağırarak bize doğru gelen Hasım abiyi Erdinç'le baş başa bıraktım. "Kaçma gel buraya! Sarı hain seni!"
Onlar içeride koşuşturmaya başlarken ben kantinden çıktım.
Okuldan çıkacağım sırada duyduğum sesle durmak zorunda kalmıştım. Zira Ahu yanımdan geçerken arkadaşlarıyla anıra anıra gülüyordu. Bilerek yanımdan geçtiğinin, geçerken böyle güldüğünün farkındaydım. O günden beri benimle konuşmuyordu ve şu an yaptığı şey de barışmak istemesinden kaynaklanıyordu.
Fakat bugün ona uyacak havamda değildim.
Onu takmadan yürümeye devam ettiğimde arkamdan, "Ne o?!" diye seslendi. "Artık selamı sabahı da mı kestik?"
Olduğum yerde arkamı dönüp ona baktım. Az önceki kahkahasının aksine yüzü üzgündü. Üzgün olmasını istemiyordum ama her seferinde onu üzerken buluyordum kendimi.
"Çocuk gibi küsen sen değil miydin?"
Kızları gönderip yanıma geldi. Kızgın bakıyordu, sorumu es geçti. Sonuçta ikimiz de cevabı biliyorduk. Evet...
"Sözlerin bazen çok kırıcı olabiliyor Esat. Konuşurken en azından bize karşı sözlerini özenli seçmelisin."
"Aynen aynen," deyip önüme döndüm ve ardımdaki ona el salladım. "Arrivederci."
"Hiç bir yere gidemezsin, konuşacağız!" Bağırışına karşılık ellerimi iki yana açıp göreceği şekilde yürüyen ayaklarımı işaret ettim. "Gidiyorum ama."
"Esat!" Peşimden gelmiş olacak ki sonradan kısılan sesini netçe duyabilmiştim. "Seni seviyorum."
Durdum.
Söylediği şeye buradan Kars'a kadar gülerdim ama onun yerine tek bir soru döküldü ağzımdan...
"Kuzenin gibi mi?"
*
Ahu ve Esat barışsın diyenler?
Ne halt yerse yesinler diyenler?
Arrivederci: Güle güle demek.
Seviliyorsunuz ♥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEN GELDİM | Texting ✔
Short Story@yeis: yüksek müsaadenizle bayım, @yeis: sizi sevmeye geldim. *Kısa Hikaye #1 (10.02.2020) *Genel Kurgu #1 (21.05.2020) *Romantizm #1 (14.08.2020) *Mizah #1 (09.11.2020)