Top ve silah seslerini net bir şekilde duyabiliyordu.
Yüzünü ovaladıktan sonra gözlerini açtı yavaşça. Ne olduğunu anlamaya çalışır gibi bir hâli vardı. Etrafa bakıyor ve nerede olduğunu kestirmeye çalışıyordu. Anlaşılan iki binanın arasında kalmış dar ve çıkmaz bir sokaktaydı. Baskışlarını yerde gezdirdiğinde birkaç adım ilerisinde kalan gazeteyi görebilmişti. İlerledi ve kirli sayfayı aldı. Sağ üst köşesine baktığında şaşırmadan edememişti.
"5 Mart 1985 mi?" Tarih fazla eskiydi ve bu onu oldukça şaşırtmıştı. Kafası karışmış bir şekilde sokaktan çıktı ve silah seslerinden uzaklaşmaya başladı.
Etrafını inceleyerek ilerliyordu görmesi bir daha mümkün olmayacak olan eski binaları ve giyim tarzı farklı olan insanları. İnsanlar da onu inceliyor olacak ki bazen ürkmüş, bazen de yargılar bakışlarla yanından geçenlerin sayısının haddi hesabı yoktu. Bununla birlikte bakışlarını yavaşça üzerine indirdi ve haklı olduklarını düşündü. Üstündeki altları hafifçe yırtılmış olan beyaz gömlek ve altındaki bej renkli pantolon toprakta yuvarlanmış gibi kirliydi ki yer yer olan kan lekelerini de atlamamak lazım. Bunun yanı sıra ellerinin de kan içinde olduğunu görmüştü.
Ay parlıyordu ve o neden yürüdüğünü bile bilmeden yürümeye devam ediyordu. Nereye gideceğini de bilmemesine karşın silah sesleri hızla yaklaşmaya başlamıştı. Derken bir kadın çığlık atarak ona doğru koşmaya başladı. Korku ve dehşet içinde kanlar içindeki kadına bakarken kadın dar omuzlarını sıkıca kavradı ve gözlerinin içine baktı.
"Kaç buradan. Kurtar kendini." Kadın ağlıyordu. Ne olduğunu anlamadan nereden geldiği belli olmayan bir mermi kadına isabet etmiş ve kadın bir anda kaybolmuştu. Korkuyla bakışlarını merminin geldiği yöne çevirdiğinde ise ona da isabet edecek olandan kaçamadı. Sonrası ise tamamen karanlıktı.
*
Hızlı soluklarıyla birlikte kan ter içinde uyandı. Yattığı yerden hızla doğrulmuş olması havanın karanlığı yetmiyormuş gibi gözlerinin anlık olarak kararmasına sebep olmuştu. Rüyanın etkisiyle bilinçaltında yankılanmaya devam eden top, silah ve kadının kulağını delip geçen çığlık sesiyle birlikte hızlı soluk sesleriyle oda, tahminince gecenin yarısında olmalarına rağmen oldukça gürültülü geliyordu ona. Yutkunarak alnında birikmiş ter damlalarını elinin tersiyle sildi ve komodinde duran bardağı kavrayarak birkaç yudum içti. Nefesleri yavaşlamış olsa da elleri hâlâ titriyordu. Yavaşça ayağa kalktı ve odasından çıkarak banyoya ilerledi.
Yüzüne soğuk suyu çarpıyor ve ardından hafifçe ovuyordu. Yeterince kendine geldikten sonra ellerini lavabonun kenarlarına yasladı ve aynaya doğru hafifçe eğilerek yüzünü incelemeye başladı. Bunu şu günlerde sık yapar olmuştu fakat neden yaptığına dair hiçbir fikti yoktu. İçinden bir şey onu dürtüyor ve yapmasını söylüyordu sadece. O da nedeni bilinmez, o sesi dinliyordu ve yapıyordu. Bir süre aynaya bakıyor ve sanki yüzünde bir şey varmış gibi dikkatlice inceliyordu. İçine doğacak bir şeyi bekliyordu fakat cevap kocaman bir boşluktu.
Havluya uzandı ve yüzüyle birlikte ıslanmış kahküllerinin uçlarını kuruttu. Ayaklarını yavaşça sürüyerek tekrar odasına girdi. Arasına perde sıkışarak kapanan camı geri açtı ve odaya serin gece havası doldu. Rahat ve derin bir nefes çekerek yatağına ilerledi ve yüzüstü uzandı ve bir süre öyle bekledikten sonra yüzünü hafifçe yana çevirdi. Rahat bir şekilde nefes almaya başladığı an göz kapakları da ağırlaşarak kapanmıştı.
*
Sokaktan geçen satıcıların sesleri ve yüzüne düşen güneş ışıklarıyla burnunu kırıştırmış ve esnemişti. Gözlerini açtı ve bir süre daha yatağında kalarak etrafı inceledi. Kapının üstünde yer alan saate tırmanırken gözleri kolunu kaşıdı. Neredeyse öğlen olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
phosphenes // mark.hyuck
Fanfiction→Askıda. "Seni kurtarmak zorundayım." * Yıllardır ülkesinden ayrı yaşamış ve kendini stajına vermiş bir öğrencinin çalıştığı, dondurulmuş ve uyandırılmayı bekleyen insanlarla dolu laboratuvarda ona başka şeyleri anımsatan biri vardı. Tek sorun onun...