Keyifli okumalar 🍷
♧
Yalnızlık, belki de en güzel şeydir fakat arkanda bıraktığın bir insan yoksa güzeldir. Arkandaki insanı düşünmemek bencillik olurdu değil mi? Bencil olan bir insanı kim sever ki?
Yavaşca evin kapısını açıp sırt çantamı tek omzuma astım. İki saatlik uykudan sonra gözlerimi rahatlatıcı bir havaya açmıştım, ama güzel bir gün olmayacağını şimdiden anlamıştım. Uykusuzluk başımı ağrıtıyordu.
Elmacık kemiğimdeki kızarıklık da, sızlamayla kendini belli ediyordu. Bana yumruk atan kızın boksörcü olduğunu düşünmemiş değildim, baya sert bir yumruktu. Dün akşamı düşünmeyi bırakıp okulda beni nelerin bekleyeceğini düşünmeye çalıştım. Dün geceyi düşünmenin bir manası yoktu.
Gıcık insanlar olmasa yeterdi herhalde, benim için. Acaba basket takımı var mıdır ki? Eğer varsa girmeyi düşünüyordum. Spor yapmayı pek sevmesemde baskette oldukça iyiydim. Yeteneğim olan bir şeyi kullanmamak da aptallık olurdu.
Ayaklarımı sürte sürte okula yol aldım. Hiç gitmek istemesemde, zorunluluk bu isteğimin üstünü tozla kapatıyordu. Çalışmadan, çabalamadan bir şey olmayacağını bildiğim için kendimi zorluyordum.
Bazen kendi sorunlarımı, başkalarının sorunlarıyla kıyasladığımda çok bencil hissediyordum kendimi. Benim sorunlarım başa çıkabilecek en kolay sorunlardan biriydi belki de. Şikayet etmektense halime şükretmeyi seçiyordum.
Önünden geçtiğim kafeye bir bakış atıp önüme döndüm. Bir anlık gördüğüm şeyle duraksayıp geriye doğru iteledim ayaklarımı. Gördüğüm beyazlığın bir iş ilanı olduğunu anlamam uzun sürmemişti. Bu kadar kolay iş ilanı bulacağımı sanmıyordum. Erkende olmuştu.
Kafenin büyük camından içeriye baktım. Bir kaç kişi temizlik yapmakla uğraşıyordu. Kimse yokken girip şartları öğrenmeyi düşünmüştüm ki, aklıma okula gitmemim gerektiği geldi. Bakışların kolumdaki siyah , ince saate gitti. Fazla zamanım yoktu, saat gelmişti.
Okuldan sonra ilk işim, buraya gelmek olacaktı. Aklımın bir köşesine yazıp tekrar okula doğru yürümeye başladım.
Kısa süre içinde okula vardığımda güzelce bir inceledim. İlk gelişimdi. Okula yazılmama gerek bile kalmadan eski okulumda ki müdür, beni direk buraya yönlendirmişti. Benden o kadar bıkmıştı demekki ki, kendi bütün işlemleri halletmişti.
Girişi, fazla büyük sayılmasa da siyah renkte, uzun ve alçak bir demir kapı duruyordu. 'Klasik okul girişi işte' diye geçirdim içimden. Yavaşca demir kapıyı itikleyip okulun içine giriş yaptım.
Arkamdan kapıyı kapatma girişiminde bulunmamıştım. Kısaca etrafıma baktım; sıra sıra kahverengi banklar vardı, her bir ağacın altında bir tane de olsa vardı. Çimenlik alana baktığımda birkaç kişinin, canlı ve taze gözüken çimenlerin üstünde duran renkli minderlerde oturup aralarında konuştuklarını gördüm. İki kız ve üç erkek vardı.
Gözlerimi onlardan çekip kapıya yönelmiştim ki, Omzuma sert bir şekilde çarpılmasıyla biraz yalpalasamda dengede durmayı başardım. Çarpan kişiye baktığımda sırıtarak, bir özür bile dilemeden okulun içinde girdiğini gördüm. Sinirlenmemek elde değildi ki, özür dilese... Derin bir nefes verip ellerimi yumruk yaptım. Olay çıkartsam okuldan atılacağımı bildiğimden, sinirimi es geçerek okulun içine girdim. Daha okula başlamadan atılmak... Baya bir komik olurdu herhalde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON ŞANS! • Min Yoongi
Fanfiction'Kim bilebilirdi ki, bu son şansın aslında ikinci şans olduğunu?' Senin aşkına inanmak benim için zor olabilir. Ama bunu bana inandırmak senin için kolay olacaktır... ~"Hey! Orada ben oturuyordum." "Burası halka açık bir alan, farkındasın değil mi?"...