tatillerinin son günüydü bugün. büyükler son kez yüzmek için denize indi. çocuklar ise otelde takılacaklarını söylemiş ve onlarla gelmek istememişti.
doyoung boş olan bir şezlongu kapmış ve plaj havlusunu sermişti. başka boş şezlong olmadığını gören ten, jaehyun ve taeyong da onun yanına, yere oturmak zorunda kalmışlardı. doyoung tek boş şezlongu kaptığı için kendini şanslı hissediyordu. normalde boş bulamazdı, bugün başına bir şeyler gelecek gibi duruyordu. bunu çok düşünmeyip yanında getirdiği çantadan güneş kremini çıkardı ve bütün vücuduna sürmeye başladı.
kremi sürmeyi bitirdiğinde diğerlerinin yüzmeye gittiğini gördü. kendisi ise güneş gözlüklerini taktı ve güneşlenmeye başladı. birkaç dakika sonra yanından hışırtılı sesler geldi. gözlerini açtığında jaehyun'un havlusuyla saçlarını kuruladığını gördü. gülümsedi. hayatında görebileceği en güzel görüntülerden biri karşısındaydı. telefonunu çıkardı ve birkaç fotoğraf çekti. her gün, her zaman yanında olmasına rağmen jaehyun'u sürekli fotoğraflamak istiyordu. güzel pozlardan sonra telefonunu indirdi ve memnun bir gülümsemeyle çektiği karelere baktı.
jaehyun biraz önce çektiği resimlere bakarak mırıldanan eşini görünce ve aklına gelen fikirle sırıttı. elindeki ıslak havluyu yere bıraktı ve doyoung'un elinden telefonunu hızla kaptı. telefonunun elinden çekilmesiyle şaşıran doyoung kafasını kaldırdığı anda jaehyun da onun fotoğraflarını çekmişti, şaşkınlıktan açılan ağzı ve gözleriyle gerçekten sevimli bir kareydi. jaehyun çektiği fotoğrafı hemen kendi telefonuna gönderdi. en kısa zamanda bunu duvar kağıdı yapacaktı.
ikili telefonu bıraktıktan sonra doyoung içecek almak için en yakındaki kafeye gitmişti. bu sırada taeyong da ten'le beraber denizden çıkmış, jaehyun'la sohbet etmeye başlamışlardı. kısa süre sonra doyoung aldığı dört içecekle gelmiş ve sohbete o da dahil olmuştu.
güneş tepeye yükselmişti, rüzgar esmiyordu ve doyoung sıcak havadan dolayı bunalmıştı. akşam tekrar evlerine dönmek için yola çıkacaklarından otel odalarına geri dönüp valizlerini toplamaya karar verdi. eşine ve arkadaşlarına haber verip odaya doğru yola çıktı.
çok değil, doyoung yanlarından ayrıldıktan yaklaşık yirmi dakika sonra jaehyun'un telefonu çaldı. donghyuck arıyordu. yine dışarı çıkmak için izin isteyeceğini düşündü, birkaç gün önce gece geç saatlere kadar gelmediğinden dolayı cezalıydı. sadece kardeşiyle ya da mark denen yeni tanıştığı çocukla otelin restoranına kadar inebiliyordu. oğlunu daha fazla geciktirmeden telefonu açtı.
"hayır donghyuck dışarı çıkamayacaksın, cezan bitmedi."
"izin istemek için için aramadım, babam bayıldı."
"ne, ne oldu dedin?!" jaehyun telaşla ayağa kalktı. taeyong'a acil bir şey olduğunu, kalan eşyaları onların toplayıp gelmesini söyledi.
"bence bu konu onları da ilgilendirir, hep beraber gelmelisiniz," diyerek kahkaha attı donghyuck ve devam etti.
"babam jaemin ve jeno'yu öpüşürken yakaladı." diyerek daha şiddetli gülmeye başladı.
görünüşe göre yola bu akşam çıkamayacaklardı.