doyoung alnındaki ıslak bezle beraber yatakta yatıyordu. daha uyanamamıştı.
babası bayılmış yatarken jaehyun ve ten oğullarıyla hiç konuşmamış, doyoung'un uyanmasını beklemişlerdi. jaemin ve jeno koltukta, dudak dudağa yakalanmanın vermiş olduğu utançla kıpkırmızı olmuş şekilde oturuyorlardı. donghyuck ise babasının uyanmalarını bekledikleri son on üç dakikada kahkahalarını durduramamıştı, kardeşinin ve en iyi arkadaşının böyle yakalanması hayatı boyunca dalga geçeceği bir şeydi.
doyoung uyandıktan sonra bir bardak su içti ve iyice kendine gelmeye çalıştı. oğlunun küçük yaşlardan beri sahip olduğu sevgisine karşılık bulması doyoung'u mutlu etmişti, ama bunu bu şekilde öğrenmek istemezdi. yine de onları azarlamadı. sadece neden daha önce söylemediğini sorduktan sonra konu şimdilik kapandı.
ne de olsa akşam dönüş yolculukları için çantalarını hazırlamaları gerekiyordu.
altı saatlik uzun bir yolculuğun ardından iki aile de sağlam bir şekilde evlerine ulaşmıştı. valizlerini hemen arabalarından indirip evlerine çıkardılar, arada mola verseler bile bu kadar saat oturarak yolculuk etmek hepsinin bacaklarını ağrıtmıştı. tabii, ten hariç. oğlunu ön koltuğa, eşinin yanına oturtmuştu ve kendisi arka koltukta yol boyunca uyumuştu. boyunun ona verdiği avantajla geniş koltukta rahatça uyuyabilmişti.
evlerine ulaştıklarında bütün yol boyunca arabayı süren taeyong, yorulduğunu söyleyerek direkt odalarına çıkmıştı. jaemin ise oturma odasının yumuşak halısına yatmış, bacaklarını da havaya kaldırarak koltuğa yaslamıştı. ön koltukta hareketsiz oturmak onun da bacaklarını uyuşturmuştu.
ten ise ailesinin acıktığını düşünerek mutfağa giderek yemek hazırlamak istemişti. fakat malzemeleri almak için buzdolabını açtığında birkaç kutu gazoz, su şişesi, reçel kavanozu ve ketçap kutusundan başka bir şey görememişti. birkaç haftalığına tatile gidiyorlardı ve yiyeceklerin bozulmaması için onları arkadaşı yuta'ya bıraktıkları aklına geldi. markete giderek alışveriş yapmak gözüne zor geldiği için dışarıdan yemek sipariş etmeye karar verdi.
ilk önce yukarı kata, yatak odalarına çıkarak taeyong'a ne yemek istediğini soracaktı. telefonunu eline aldı ve ahşap basamaklardan yavaşça çıkmaya başladı. kapısı aralık olan odalarına girdiğinde yeşil pijamaları içinde yastığına sarılarak uyuyan taeyong'u gördü. onu uyandırmadı ve gülümseyerek yavaşça kapıyı kapatarak odadan çıktı. sevgili eşinin uykusunun derin olduğunu biliyordu, şu an istese bile bu yorgunlukla onun kolay kolay kalkmayacağını iyi biliyordu.
ten geldiği gibi merdivenlerden geri indi ve oturma odasına yöneldi. bu sefer de küçük çiçek desenli halılarının üzerinde kıvrılarak uyuyan jaemin'i gördü. ama bu sefer, eşine davrandığı kadar kibar olmadı ve jaemin'i yattığı yerden kaldırdı. jaemin her ne kadar uykusu olduğunu söylese de ten kalkmazsa yemek yiyemeyeceğini söyleyerek onu tamamen uyandırmıştı.
ikili birer hamburger ve tatlı sipariş ettikten sonra beraber koltuğa oturmuştu. jaemin'in başı babasının dizlerindeydi, ten televizyondaki belgeseli izlerken bir yandan da oğlunun uzun, açık kahve saçlarıyla oynuyordu. saçlarının arasındaki el jaemin'in mayışmasını sağlasa da, yemek yiyeceği için uyanık kalmaya çalışıyordu. biraz daha bu şekilde durduktan sonra kapı zili çaldı.
ten, yemek masasının üzerinde hazır bekleyen cüzdanını aldı ve kapıyı açmaya gitti. hızlıca kuryenin elinden paketleri alarak parayı ödedi ve tekrar içeri geldi. bir an önce karınlarını doyurup eşine sarılarak uyumak ve günün bütün yorgunluğunu atmak istiyordu.