Saniyelerin, saatlerin geçip gitmesini engelleyemeden, sıkılmadan izledi yağan yağmuru. Hava kararmaya başlamış. Çalan müzikler ne kadar çok olsa da tükenmiş. Küçük sayılabilecek evde sadece yağmurun, şimşeklerin sesine yer açmıştı.
Kısa kahverengi saçları seçilmiyordu kadının. Nitekim saçların doğal güzelliğine bakacak kimsesi de yoktu. Bazen evin yan tarafından geçen arabaların farları aydınlatıyordu gözlerini. Bu kısa anlarda ise kendini kabuğundan çıkmak zorundaymış gibi hissediyor, rahatsız oluyordu.
Sofia Lusera böyle olmadığı günleri hatırlayamadı. Yalnız, kırık, bir zamanlar romantik olmasına rağmen ince bir ustalıkta yerinde bırakılmış acının öldürücü varlığı olmadan önce ki halini hatırlayamadı. Biliyordu eski resimlere baksa anımsayacağını, mutlu hissedebilmeyi, korkmayı, huzuru...
Ya da sadece biraz sarhoş olmuş ve aklını depresif düşüncelere infaz ettirmeye hazırlanmıştı.
Zehirlerin etkisine girmemekte ustalaşmıştı. Dayanıklıydı, öyle ki sarhoşluğu içtiği bir iki kadeh kan kırmızısı içecekten değildi.
Masanın başına, yazılmayı bekleyen satırların önüne geçtiğinde ofladı. Aynı günde belki milyonuncu kere fark edilmeden yaklaşıp alışkanlık halini alan bu davranışını tekrarlıyordu ve ekrana devam edildiği takdirde kurtarıcı olma potansiyeli taşıyan birkaç cümle yazdı.
Çok geçmeden dolan sayfa yine çok geçmeden sıkıntıyla verilen bir nefesle bembeyaz olmuştu.
Yeniden.
Bazen, resim çizerken, kitap okurken ya da geceleri kabus gördüğünde aynı apartmanda oturduğu insanların, ona bel bağladığının farkında olan insanların yanına gelip ona dayanak olmasını beklerdi, ancak bu hayatının geçmişine çok ters ve çok gerçek dışı bir istekti. Onu tanıyan bu insanların çökmüş olduğunu ve zaman zaman gereksiz bir soğukluk tasladığını biliyordu. Bu yüzden içinden geçip kırıntılarını bırakan bu duygusal istekler yine de gerçekleşmiyordu.
Kendini toparladı ve zorlamadı. Daha önce bir çok kez izlediği bir kaseti açtı, bu sefer içeriğine dahi dikkat etmeden, dinlemeden sadece görüntülerin geçişini izledi. Bu eylemden de sıkıldığında tek çaresi uyumakmış gibi gelmişti. Ama başarılı olamayacağını biliyordu.
Bu yüzden kıyafetlerini daha rahat ve iyi görünümlü birkaç parçayla değiştirdi. Pek sık kullanamadığı müzik çalarını ve kulaklığını aldıktan sonra kapıyı kilitleme amacı gütmeden anahtarını sehpanın üzerine bıraktı. Rastgele bir şarkı açılıp boş düşüncelerini kısmen olsa da durdurduğunda apartmandan çıktığı an koşmaya başladı.
Gecenin onu yutmasını isteyerek koştu, müziğin aklında ki her şeyi silmesini isteyerek son sesi açtı ve devam etti. Fakat ne gece yuttu onu ne de aklında ki yoğunluk yok oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Mercy Of War | Marvel AU
Science Fictionİç savaş bir çok kişiyi darmadağın edecekti. Ama nasıl? *** Marvel Çizgi Romanları ile bağlantılıdır. *** ~Savaşın Merhameti~ Sinematik Evrenle oyuncu seçimleri dışında bir alakası yoktur. -Bazı bölümlerde -özellikle ilk bölümde- ağır bir anlatım o...