Yutkundum. Fakat boğazımda kaldı: sevgim, geleceğim, hayallerim ve en çokta mutluluğum. Savaş'ın gözlerine baktım. İfadesizdi. Her şeyi kabullenir gibi. "Sen nasıl?" Derin bir nefes aldı ve yavaş bir adım atarak koluma dokundu. "Sıla, bak dinle beni." Sesi çabalar gibi değildi, kendini aklamak ister gibi değildi. Önce kolumda ki eline sonra dudaklarına ardından ifadesiz gözlerine kaydı bakışlarım. Gözlerine bakınca kendi gözlerimde ki hayal kırıklığını gördüm. Peki o görmüyor muydu? Neden bu kadar sakindi?
"B-bunun ne gibi bir açıklaması olabilir?" kalbim, sıkışıyordu.
"Sandığın gibi değil bak. Beni dinle!" Sesi yumuşak fakat bir o kadar da öfkeliydi. Fakat tedirgin değildi. Sonra anladım ki, o beni kaybetmekten korkmuyordu, yanlış anlaşılmaktan korkuyordu.
"Anladım." Elimle kolumu tuttuğu elini tutup kolumdan çektim. Ellerimize baktım. Belki de yıllar sonra elini ilk ve son tutuşumdu bu. Gözlerine baktım yeniden. Belki de yıllar sonra gözlerine son bakışımdı bu. Başımı dikleştirdim. Önce elini bıraktım. Daha sonra sırtımı döndüm ona hayatımda ilk kez. Ağır adımlarla çıktım o kapıdan. Seslenmedi, beni durdurmaya çalışmadı, arkamdan gelmedi.
"Sıla!" Adımın seslenilmesiyle hıçkırıklara boğuldum. Adımı sesince duymak istediğim ses Savaş'a aitti, Aktan'a değil. "Valizlerimi Eylüllere getirir misin?" Ona dönmedim, belki de bir adam uğruna yıkılacak kadar zayıf olduğumu bilmesini istemedim.
"Sen?" burnumu çektim. "Ben biraz yalnız kalmak istiyorum." Devam edeceğim sırada kolumu tuttu. "Bende geleceğim." Başımı hayır anlamında salladığımda otoriter bir sesle "Bende geleceğim." Dedi.
"Aksi takdirde Levent Bey'i ararım." Kaşlarımı çatıp gözlerimi kısarak ona baktım. "Sen... sen ne adi biri oldun ya?" Omuzlarını silkti. "İyi gel." Başını sallayıp valizlerimi alarak arkamdan gelmeye başladı. Arabanın yanına geldiğimizde ön koltuğa binip valizleri yerleştirmesini bekledim. İşi bitince direksiyona geçip arabayı çalıştırdı ve hastaneden çıktık.
Yaklaşık 10 dakikalık yolculuğun ardından sahilin ıssız tarafında ki bir balıkçıya geldik. Siparişlerimizi verip beklemeye başladık. Aktan kollarını masanın üzerinde birleştirip beklercesine bana baktı. Kafamı ne var dercesine salladım. "Anlat." Elimi boş ver der gibi salladım. "Önemsiz bir konu."
"Sıla!" Sesi ikaz eder gibiydi. Derin bir nefes aldım. "Bunu sana neden anlatacağım bilmiyorum. Muhtemelen bunu gidip Barış Bey'ine öteceksin. Sanırım artık bir şeyleri içimde tutmak istemediğim için anlatmak istiyorum. " Ağlamamak için dolan gözlerimi tavana çevirdim. "O gün 2. yılımızdı. "Hediye almıştım ona. Koyu bir Galatasaraylıdır Savaş. İstediği formayı almıştım. Nasıl heyecanlıyım ama evden çıkıp okula nasıl geldiğimi hatırlamıyorum. " Aklıma üşüşen anılarla burukça gülümsedim. Sahi ne güzel günlerdi. "Okula geldim, göremeyince bahçede bekledim onu. Aradan ne kadar süre geçti bilmiyorum yolun karşısında gördüm onu. Heyecanla ayaklandım. Yolun karşısından kocaman gülümsedi bana. " Gözlerimden süzülen yaşları elimin tersiyle sildim. "Öyle güzel gülümsüyordu ki Aktan. Çiçekler kıskanırdı. " Sözüm bana uzattığı peçeteyle bölündü. Peçeteyi almamın ardından devam ettim. "Sonra caddenin ortasına doğru ilerlemeye başladı yavaş yavaş. Üstgeçit varken neden oradan geçtiğini sorguladım. Ama yemin ederim bir kere bile geçmedi aklımdan intihar edebileceği. Yolun ortasına yürüdü, Aktan. Arabalar çok hızlıydı. Özür diler gibi baktı bana. "
"Sıla, tamam! Sakin ol. Kötü oluyorsan anlatma." Başımı hayır anlamında salladım.
"Herkes toplandı oraya. Ben gidemedim. Olduğum yere çöküverdim Aktan hareket dahi edemedim. Ağlayamadım. Konuşamadım. Yanına gidemedim. Şoktan çıktığımda Savaş'ı ambulansa bindirdiklerini gördüm. Bende gittim onunla birlikte. Ameliyathanenin önünde kaç saat bekledik bilmiyorum. Levent, Başak, ben, Savaş'ın annesi, amcası... hepimiz içeriden gelecek en ufak olumlu bir haberi bekledik. O haber hiç gelmedi Aktan." Uzattığı yeni peçeteyi de alıp gözyaşlarımı ve burnumu sildim. "Yıllar sonra çıktı karşıma. Dünyalar benim oldu, Aktan. Ne oldu, beni neden bırakıp böyle bir şeye kalkıştı sormadım bile. Alacağım cevaptan korktum, Aktan. Çok korktum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SILA
Teen Fiction"Tüm insanlar katildir aslında." dedi. Cebinden çıkardığı sigara paketinden bir dal çıkarıp ince dudakları arasında sıkıştırdı. Çakmağıyla sigarasının ucunu yakıp içine çektiği nefesle sigara yavaş yavaş küle dönmeye başladı. Tıpkı hayatımız gibi...