|Bölüm 1|

266 22 118
                                    

"Hiçbir şey tesadüf değildir."

Nedir iyi olan?

Bir sürü dost, sıcak bir aile, başını sokacağın bir yuva, bir sevgili? İyi olan hangisi?

Dostlarından yediğin kazık mı? Aileni kaybetmek mi? Yuvaya dönememek mi? Çok sevdiğin insan tarafından ihanete uğramak mı?

Peki hangisidir kötü olan?

Güvenmek mi? Güvenememek mi?
Affetmek mi? Yoksa hiç affedemeyecek olmak mı?

Hangisi kahreder insanı?
İhanete uğramak mı? İhanete susmak mı?

Kim daha çok sever?
Uğrunda ölen mi? Öldüren mi?

Elimdeki nereden bulduğumu dâhi hatırlamadığım bezi kurşun yarasının üzerine bastırdım. Gözlerim kararıyor, kan kaybetmeye devam ediyordum. Ayakta durmak için duvarlara tutunuyor, kapılara vurarak yavaşça ilerliyordum. Karın boşluğumdan oluk oluk kan akmaya devam ederken elimdeki bezi biraz daha bastırdım yaranın üstüne.

Ardından dizlerimin üzerine düştüm. Yaralı olduğum için değil, kalbimin yükünü taşıyamadığım içindi. İçimdeki kurşun değildi canımı acıtan; sırtımda ki bıçak darbeleriydi.

Belki de sorun bizizdir. İnsanlar, insanlara gereğinden fazla güvenirler. Beklenen şey, ihanet gerçekleşince de karşı tarafı suçlarlar. Oysa dönüp bir baksalar kendilerine, güvenirler mi kendi gibi insanlara? Eğer dönüpte önce bir kendilerine baksalar sever, isterler mi kendileri gibi birini? Öyle olmasa insan insana tutulur mu hiç?

Artık hareket edecek gücü kendimde bulamıyordum. Çöktüğüm yerde, dizlerimin üzerinde sürünerek bir duvara yaslandım. Gözlerim kararıyor, aldığım nefesler ciğerlerimi yakıyordu. Başımı yan tarafa çevirdiğimde lacivert demir bir kapıyla karşılaştım. Son gücümle kapıya vurduğumu hatırlıyorum. Gerisi yalnızca karanlık.

Elimdeki meyve tabağını komodinin üzerine koyup yatağa oturdum. Laptopu önüme koyup dizide kaldığım yerden itibaren izlemeye başladım. Meyve tabağını bağdaş kurduğum bacaklarımın üzerine koydum. Bir elime bıçağı bir elime elmayı almış soymaya başlayacakken çalan kapının sesiyle durdum.

"Haah! İki keyif yapalım dedik, aman rahat vermeyin!"

Kucağımdaki mevye tabağını önümdeki sehpaya bırakmamın ardından yerimden kalkıp kapıyı açtım. Kapıda kimseyi göremeyince kaşlarımın çatılmasına engel olamadım. Dışarı biraz bakındıktan sonra kapıyı tekrar örtecekken sağ tarafa çökmüş yaralı ve baygın birini bulmayı beklemiyordum.

Ağzımdan küçük çaplı bir çığlık kendini dışarı bırakırken telaşla adamın yanına eğilip yüzümü avuçlarımın arasına aldım.

Sonra zama geriye akmaya, kalbim sanki bir daha hiç atamayacakmış da son demlerini yaşıyormuş gibi atmaya, vücudumsa soğuktan değil yaşadığım şoktan dolayı titremeye başladı.

Ellerimi yüzünden çekip şoktan açılan ağzıma kapattım. "S-Savaş!" Elimi dudaklarıma koyduğum için sesim boğuk çıkmıştı. Sonra aslında ne kadar uzun zamandır bu ismi söylemediğimi fark ettim. Tam sekiz yıl. Sekiz yıl sonra onu ilk görüşümdü bu. Tesadüf müydü bu, yoksa bir mucize mi?

~Sekiz yıl önce.

Elimde tuttuğum özenle paketlenmiş kutuya bir kez daha baktım. Yüzümdeki gülümseme yine boy gösterirken kafamı kutudan kaldırıp yola bakmaya başladım. İçime huzurlu bir nefes çekmemin ardından sağa dönüp okul yoluna saptım. Bugün Savaşla tam ikinci yılımızdı. Dün sabah erkenden kalkıp ona hediye almıştım. Hoşuna gideceğine öyle emindim ki...

Uzun yolun ardından okula ulaşmıştım. Her sabah önce kim gelirse kapıda bekler diğerimiz geldiğinde okula birlikte girerdik. Kapıda onu göremeyince bekçi kulubesinin yanında beklemeye başladım. Aradan geçen 10 dakikanın sonunda karşı kaldırımda ki Savaş'ı fark ettim. Yavaşça anayola yürüyordu. Üstgeçit varken neden oradan geçiyordu? Kaşlarımı çatıp kutuyu oturduğum banka bıraktım ve kaldırım kenarına çıktım. Yavaş yavaş yürüyüp E5'in ortasında durdu. Ne yapmaya çalışıyordu Allah aşkına arabalar çok hızlıydı. "Ne yapıyorsun sen? Geri dön!" Bir adım daha atıp mimik oynamayan yüzüyle baktı bana. Yavaş yavaş gülümsedi, özür diler gibi. Sonra açtı kollarını iki yana. Omuzlarını silkti ağır ağır.

Sonra acı bir korna sesi.

Etrafta çığlıklar. Sağa sola koşuşturanlar. Bir ambulans sireni. Hastane koridorları. Bir doktor. Eğik bir baş. Dudaktan fırlayan ateş gibi bir kelime.

"Üzgünüm."

Başlama tarihiniz burayaa

İyi ki'lere ...

SILAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin