|Bölüm 2|

155 15 105
                                    

Okuma saatinizi bırakabilirsiniz,

Keyifli okumalar

Hayatımızda sadece bir kez yaşadığımız anlar vardır. doğmak, ölmek gibi. Fakat öyle bir mucizeydi ki bu beni defalarca yoktan var ediyordu ve öyle bir ağırlıktı ki yüreğime çöken, ruhumu sızım sızım sızlatıyor, beni defalarca  öldürüyordu. 

Gözümden akan yaşı elimin tersi ile sildim. Hastanenin ince uzun koridorları sanki ameliyathane kapısının önüne yaklaşmaya çalıştıkta uzuyordu. Bir güç,  beni ayaklarımdan tutup yere çekiyormuş gibi hissettim. Sıkıca kavradığım sedyeyi yavaşça bıraktım önce. Sonra ağzımdan bir fısıltı yayıldı etrafa. "Savaş..."  Sanki tüm söyleyeceklerim, sekiz yılın içimde biriktirdiği özlem, beni bırakıp gitmesine duyduğum yoğun öfkeyi bir kelimeye sığdırmış gibiydi fısıltım. Öyle tertemiz ve bir o kadar da kirliydi. 

Ameliyathane kapısı yavaşça kapanırken Savaş gözlerimin önünde kayboldu. Hıçkırıklarımı bastırmak için avuç içimi sertçe dudaklarıma bastırdım. Olmaz, bu sefer  olmaz. Yine gözlerimin önünde ölmesine izin veremezdim. 

Ne yapacağımı bilmez halde hastane sandalyelerine kendimi attığımda aklıma birilerini aramak geldi. Cep telefonumu çıkarıp terleyen avuçlarımı hırkama silmemin ardından tuş kilidini girip Levent'i aradım. İlk arayışımda açmayınca bir kez daha aradım. İkinci aramamda hemen açtığında, Levent'in yorgun sesi kulaklarıma doldu.  "Alo?"

"L-levent!"

"Güzelim? Sen iyi misin?" tutamadığım bir hıçkırık dudaklarımdan firar ederken Levent telaşla konuştu.

"Sıla! Neler oluyor? Neyin var?"

"Levent, Savaş vuruldu. B-ben buldum onu. Hastaneye getirdim."   Bir kaç saniyelik bir sessizlik oluştu aramızda. 

"Tamam güzelim geçti, kabus görmüşsün yine. Neredesin sen ben gelip alayım seni?" 

Ayağa kalkıp elimle saç tellerimi çekiştirdim. "Bu sefer kabus değildi Levent, yemin ederim değildi. B-" sözümü kesmesinin ardından kızgın ses tonuyla konuştu. 

"Sıla, iyi değilsin. Doktorunu arayacağım. Bana konum at neredeysen gelip alacağım seni." 

"Levent yemin ederim, o burada. Yaşıyordu. Yemin ederim, dokundum ben ona." 

"Sıla bana konum at." telefon yüzüme kapandığında tekrar yerime oturup dağılmış saçlarımı elimle geriye doğru taradım. Ardından Levent'le olan sohpet kutusuna girip ona konum attım. 

Gönderilen: Levent 

konum*

"Geldiğinde göreceksin hayal görmediğimi!"

Telefonumu hırkamın cebine sokup ellerimi dizlerimin arasına aldım ve dizlerimi sımsıkı kapattım. Aradan geçen 1 saatin ardından ne içeriden biri çıkıp bir şey söylemiş ne de Levent gelmişti. Gözlerim ağlamaktan yorgun düştüğünden yavaş yavaş kapanıyordu. Fakat içeriden birinin çıkma ihtimaline karşı açık tutmaya çalışıyordum bu da beni hayli zorluyordu.  

"Hanımefendi iyi misiniz?" karşımda diz çökmüş bana endişeli gözlerle bakan bu adamı tanımıyordum. "Siz kimsiniz?" Adam çöktüğü yerden ayağa kalkıp yanıma oturdu. "Ben Barış Bey'in adamıyım. Barış Bey sizin yanınızda durmam için beni görevlendirdi." Kaşlarım iyice çatılırken bu yirmili yaşlarının ortalarında, muhtemelen benden bir iki yaş kadar küçük olan adama baktım. "Barış Bey?" Sorumu cevaplamak amacıyla bıyığının altında kalan dudaklarını aralayacakken adımın seslenilmesiyle ikimizde sustuk. Büyük adımlarla bize yaklaşan Levent'i görünce ayağa kalkıp yanına koştum. Kollarını açmasıyla boynuna sarılırken o da ellerini belime yerleştirip çenesinin altında kalan başıma bir öpücük bıraktı. Ondan ayrıldıktan sonra bakışları yanıma gelen adamı buldu fakat birbirlerine hiçbir şey söylemeden sadece baş selamı verdiler. Levent'in bu adamı tanıyıp tanımadığını soracakken şuan yeri ve zamanı olmadığı için vazgeçtim. 

SILAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin