Sabahın köründe çalınan kapısı ile yastığını kıvararak, başını arasına sokan Jungkook kaşlarını çatmış bir şekilde uyanmamak için direniyordu. Hadi ama, 22 yıl boyunca okul için bile erken kalkamayan bir insandı ve şu an kulağı sikiliyordu.
"Jungkook sabah koşusuna çıkmalıyız!"
Kapının ardından bağıran Hoseok'un sesi ile ağlamaklı bir ses çıkarırken 'Neden spor hocam Yoongi değil ki?' diye düşünmeden edemiyordu. Dünki gözlemlerine göre spor yapmak için fazla tembeldi. Sadece birkaç kez ağırlık kaldırma ile bile kolunu kaldırmanın yorucu olduğunu söylemişti. Hoseok ise... O fazla enerjikti. Kendisi de spor yapıyordu ve Jungkook'a ise kendisinin on katı kadar spor yaptıracağını tahmin etmek zor değildi.
"Akşam koşusu yapsak olmuyor mu?"
Jungkook uykulu ve boğuk sesi ile bağırdığında Hoseok pes etmemeye kararlıydı.
"Akşam da koşacaksın. Kalk artık, içeri geliyorum!"
Kapı gürültülü bir şekilde açılarak içeriye Hoseok girdiğinde yataktaki Jungkook hâlâ uyanmamakta ısrarcıydı. Aniden üzerinden çekilen yorganı ile huzursuzlanarak cenin pozisyonu almış ve uyumaya devam etmişti.
"Ben her gün bir saat boyunca seni uyandırmak için mi uğraşacağım? Nasıl bir dövüşçüsün sen?"
"Erken kalkmayı sevmeyen bir dövüşçüyüm. Lütfen biraz daha uyuyayım ya."
"Su dökerim."
"Dök."
Jungkook'un net cevabı ile daha fazla dayanamayacağını düşünen Hoseok kollarını göğsünde bağlamış ve karşısındaki gence umutsuz vakaymışcasına bakmıştı.
"Ne diye sabahtan beri gürültü yapıyorsunuz?"
Duyduğu ses ile arkasına dönen Hoseok, dağılmış saçları ve şiş yüzü ile yeni uyandığı her halinden belli olan arkadaşını görmüştü.
"Sabah koşusuna çıkmalıyız ama Jungkook uyanmıyor. Delireceğim!"
Yoongi bakışlarını yatakta ağzı açık bir şekilde uyumaya devam eden bedene çevirdiğinde yüzünün komikliğine karşı gülmeden edememişti.
"Bana bırak."
Yatağa yaklaşarak kahverengi saçlarından birkaç teli tutarak sertçe çektiğinde Jungkook acı ile tıslayarak yatakta doğrulmuş ve elini saçlarına götürerek karşısındaki Yoongi'nin elindeki kopmuş saçlarına bakmıştı.
"Lanet olsun!"
Hoseok Jungkook'un uyanmasına karşı ona şaşkınlıkla bakıyordu ve bundan sonra her gün onu uyandırmak için bu yöntemi uygulamayı aklına yazmıştı.
"10 dakika içerisinde üzerini giyin ve aşağıda ol."
Hoseok odadan çıkarak ikiliyi yalnız bıraktığında, Jungkook eli hala saçlarında ve kaşları çatık bir şekilde karşısındakine bakıyordu.
"Bana benim de senin saçlarını koparmamam için bir sebep söyle Min Yoongi."
"Koparamazsın."
"Neden?"
"Çünkü şimdi kaçacağım."
Dediği gibi kaçmak için kapıya doğru koşacağı sırada beline sarılan kol onu engelleyerek yatağa düşmesini sağlamıştı ve sırtı yatakla buluştuğunda Jungkook kendisine yukardan bakıyordu.
"Vayy atiksin, bu dövüşlerde çok işine yarar bak."
Yoongi'nin dediğine karşı diğeri gülümseyerek tek kaşını kaldırmıştı.
"Başka ne için işe yarar biliyor musun?"
Jungkook, konuşmasının ardından karşısındaki yüze yaklaşmaya başladığında siyah saçlı şaşkınlıkla onu izliyordu.
Ve Jungkook, yüzleri arasında santimler kala başını sağ tarafa doğru çevirerek onun kulağına yaklaşmış, siyah saçlardan birkaç tel koparmadan önce fısıldamıştı.
"Senin gibi bir yaramazla uğraşmak için."
*****
"Sonuçların çıktı ve Tanrı aşkına neden bu kadar kansızsın? Sağlıklı beslenmen gerekiyor."
Jungkook nefes nefese bir şekilde kendisini koltuklardan birisine attığında, Namjoon elindeki dosyalar ile onu takip etmişti ve çarprazındaki koltuğa oturdu.
Jungkook, hızlı nefesleri arasında onu onaylayarak elindeki sudan bir yudum daha aldı. Yaklaşık iki saat koşmuştu ve verdiği tek mola ise su içmek içindi. Eve girer girmez ise onu Namjoon karşılamış ve sonuçları hakkında bilgi vermeye başlamıştı.
"Kansızlığın dışında büyük bir sorun görünmüyor."
"Bu da bugün elektrik yiyebilirsin demek oluyor."
Jimin, karşıdaki kanepeye yayılmış bir şekilde telefonu ile ilgileniyordu ve gelen ikili ile dikkati onlara çevrilmişti. Araya girerek Jungkook'a açıklama yaptığında Namjoon da onu onaylayarak devam etti.
"Yoongi ile konuşacağım, birkaç saat içerisinde her şey hazır olur. Uygulama sıklığı ilk zamanlarda haftada 2 veya 3 kez olsa da sıklıklarını azaltacağız."
Derin bir nefes almış ve devam etmişti.
"Korkuyor musun Jungkook?"
Küçük bir kahkaha atan Jungkook, ardından bakışlarını karşısındaki doktora çevirmişti.
"Korkmam mı gerekiyor?"
Namjoon da gülümsemişti.
"Hayır."
"Ama Yoongi'den korkmalısın. Geçen gün bana sinirlenip yemeğime şeker eklemişti, onun yüzünden aç kaldım!"
Jimin'in yakınmalarına gülen Jungkook başını iki yana sallayarak öne eğdi. Yoongi, ilk geldiği gün Namjoon'un söylediği 'huysuz ama sevimli' ismine kesinlikle uyuyordu. Huysuz birisiydi fakat yaptığı sevimli hareketler sevimli yüzü ile birleştiğinde, Jungkook'un gözünde fazlasıyla sevimli bir insan oluyordu.
"Her neyse, hadi kahvaltı yapalım. Çok açım."
Jimin ve Jungkook da Namjoon'a katılarak, mutfakta kahvaltı hazırlayan Yoongi'nin yanına gitmek için ayağa kalkmışlardı fakat Jimin, çalan telefonu ile onlardan ayrılmak zorunda kalmıştı.
Namjoon ile mutfağa girdiklerinde, Jungkook'un bakışları ocağın önünde krem rengi önlüğü ile yemek hazırlayan Yoongi'ye kaymıştı. Elindeki tavayı ustalıkla kontrol ediyor ve kollarını sıyırdığı sweati ile havalı görünüyordu.
Namjoon hazır olan kahvaltı masasından bir şeyler atıştırmaya başladığında, Jungkook da ona eşlik ederek sandalyelerden birisine oturdu. Son eksikleri de tamamlayan Yoongi de önlüğünü çıkararak masaya oturduğunda, karşısındaki Jungkook yüzündeki gülümseme ile onu izliyordu ve Yoongi bunu fark ettiğinde ona kaşlarını çatarak bakmıştı.
Sabah olanların ardından Yoongi hiçbir şey söylemeden odadan çıkmıştı ve Jungkook, onun yüz ifadesi aklına geldikçe yüzünde oluşan piç gülüşe engel olamıyordu.
"Neden sırıtıyorsun?"
Mutfağa giren Hoseok'un sorusu ile ikisinin de bakışları ona çevrilmişti ve Hoseok da sandalyelerden birisine oturdu.
"Hiiiç, bir şeye sırıtmyorum."