"Evet Bay Kim her şey istediğimiz gibi ilerliyor. Jungkook hiçbir şey hatırlamıyor, ona bir dövüşçü olduğunu ve bir dövüşte ağır yaralanarak hafızasını kaybettiğini söyledik."
Kim Taehyung karşı hattan duyduğu şeylerden memnun olurken, villasının geniş bahçesinde takım elbisesi ile oturuyor ve pahalı sigarası ile kendisini biraz daha zehirlemeye devam ediyordu.
"Güzel. Gelişmelerden haberim olsun."
"Tabii efendim."
Telefonu kapatmasının ardından başka bir numarayı daha tuşlarken elindeki sigarayı hemen yanındaki kül tablasında söndürmüştü. Kısa bir bekleyişin ardından ise karşı hattan o ince tanıdık ses duyuldu.
"Buyrun Bay Kim."
******
"Neden ilk zamanlarda da bu kadar hırslı değildin ki sanki?"
Hoseok, önündeki kum torbasına yumruklarını geçiren Jungkook'u izlerken şaşkınlık ve hayranlık ile konuşmuştu. Üzerindeki sıfır kol tişörtü ve saçları terden dolayı yer yer ıslaktı ve sabahın köründe uyanmış, spor yapıyordu.
"İlk zamanlar?"
Jungkook önündeki kum torbasına bir tekme atmadan önce sorduğunda diğeri söylediği şeyin yeni farkına varmıştı.
"Yani, dövüşçü olduğun ilk zamanlar."
"Kaç yıldır dövüşçüyüm ki?"
Yumruklarını geçirmeye devam ediyordu.
Kahverengi saçların sahibi nasıl bir cevap vermesi gerektiğini düşünürken birkaç saniye sonra içeriye giren Namjoon onun kurtarıcısı olmuştu.
"Ah Namjoon! Hoşgeldin!"
Hoseok heyecanla arkadaşının yanına giderken, Jungkook da yerdeki suyunu eline almış ve spor salonundaki aletlerden birisine yaslanarak içmişti.
"Erkencisin."
"Evet, dün sabah saçım yolunarak uyandırıldığım için bu sabah alarm kurarak uyandım. Kel kalmak istemiyorum."
Jungkook'un dedikleri ikiliyi güldürürken Namjoon yüzündeki gülümseme ile konuştu.
"Yoongi kahvaltı hazırlıyor, duş alıp kahvaltıya gelin."
Dün yaptıkları konuşmanın ardından Namjoon herkesi Jungkook'a tanıtmıştı ve Hoseok ise tamamen sert bir spor hocası gibi davranarak ona günlük spor saatlerini söylemişti.
Üçü de spor salonundan çıkarak Namjoon mutfağa, diğer ikili ise duş almak için kendi odalarındaki banyoya yönelmişti.
"Sence de Jungkook çok değişmedi mi?"
Namjoon oturduğu yemek masasından hâlâ mutfakta bir şeyler hazırlamaya devam eden Yoongi'ye seslenmişti.
"Eğer senin de beynine elektrik verilseydi sen de değişirdin."
Yoongi'nin sert sesiyle verdiği cevabın ardından, içeriye girerek yemek masasına oturan Jimin konuşmalarını bölmüştü.
"Günaydın millet!"
"Günaydın Jimin."
Namjoon Jimin'e karşılık verirken Yoongi ise tepkisiz kalmayı tercih etmişti.
"Ne oluyor? Neden ortamda bir gerginlik varmış gibi hissediyorum?"
Jimin elindeki salatalıktan bir ısırık alarak konuşmuş, şaşkın yüz ifadesi ile ikiliyi izliyordu.
Yoongi masaya koyduğu son tabağın ardından üzerindeki önlüğü çıkartarak yemek masasına otururken yine Jimin'i cevapsız bırakmayı tercih etmişti.
"Günaydın Jiminie! Günaydın Namjoon hyung! Günaydın Bay Min!"
Neşeli bir şekilde mutfağa giren Jungkook herkese sırayla günaydın derken Jimin ise ona sahte bir sinirle kaşılık vermişti.
"Senden büyüğüm Jungkook."
O sırada yemek masasına oturan genç ise sadece omuz silkmiş ve gülümsemişti.
"Neden bana Bay Min diyorsun?"
Kısa bir süre sonra Yoongi, yemeğini yemeye devam ederken konuştuğunda Jungkook başını tabağından kaldırarak büyük gözleri ile karşısındaki doktoruna bakmış ve ağzındakileri yutmuştu.
"Çünkü öyle demem gerekiyormuş gibi hissediyorum. Ne demem gerekiyor?"
Siyah saçlı doktor elindekileri bırakarak arkasına yaslandı ve karşısındaki gencin gözlerine hafıza kaybından sonra ilk kez uzun süre baktı.
"Ne demek istersin?"
Karşısındakinin sorusu ile duraksayan Jungkook da bakışlarını onun gözlerine dikmiş ve sorusunu cevaplamıştı.
"Yoongi hyung?"
Jungkook Yoongi'ye hiçbir zaman hyung dememişti.
Aldığı cevap karşısında buruk bir gülümseme sunan siyah saçlı doktor başını sallayarak onu onayladı.
"Diyebilirsin."
*******
Kahvaltının ardından herkes salonda otururken Yoongi elindeki, Jungkook için hazırladığı beslenme programı ile salona girmişti. Elindeki programı uzun kahverengi saçların sahibi gence vererek onun hemen karşısındaki koltuğa oturdu.
O sırada ise Namjoon laptopundan bir şeyler okuyor, Hoseok da televizyondan bir şeyler izliyordu. Jimin ise bir telefon konuşması için mutfağa gitmişti.
"Senin için bir beslenme programı hazırladım. Zaten burda yazan şeyleri her gün yemek için hazırlıyorum sayılır. Sen sadece ek olarak yemen gereken şeyleri takip etmelisin. Burda yazan her şey mutfakta mevcut olacak, özellikle yanında ünlem işareti olanları yemeye özen göster."
Jungkook elindeki programı incelerken bir yandan da doktorunu dinliyordu ve merakla sordu.
"Neden özellikle ünlem işaretliler?"
"Çünkü kan değerlerin düşük ve bu seni güçsüzleştirebilir, kan değerlerini yükseltmeliyiz."
"Anladım."
Kısa bir sessizliğin ardından Yoongi gitmek için ayağa kalktığı sırada koltuktaki gencin sesi onu durdurmuştu.
"Hyung, bir şey sormak istiyorum."
Yoongi, kendisine hyung demesini ne kadar garipsese de kısa bir süre sonra tekrar yerine oturarak cevap verdi.
"Sorabilirsin."
Jungkook böyle bir soruyu nasıl sorması gerektiğini düşünürken diğeri ise merakla onu izliyordu.
"Hyung..."
Kısa bir süre başını bir şeyler ile meşgul olan ikiliye çevirerek daha sonra da karşısındaki doktora doğru eğilmiş ve fısıldayarak Yoongi'nin hiç beklemediği bir soru sormuştu.
"Neden ben konuşurken sürekli dudaklarımı izliyorsun?"
---
Aklımda bazı çılgınlıklar var durduramıyorum kendimi :)