#6 imkansız şeyler

31 4 10
                                    

Evet inanamayacaksınız ama bölüm ekledim. Hadi okuyup yorum yapın:):)

  Herkes korku dolu bakışlarla Nergis'e bakıyordu. Bu olamazdı. Ona inanmayan Derin yanına gidip baktı ve yerdeki kanları görünce korkusu dahada arttı. Bir açıklaması olmalıydı. Ama şu an için bu korkunç bir şeydi.
  Aradan en fazla on dakika geçmişti. Eylül ve Nergis teori kuruyordu. Derin ağlıyordu. Kardelen ve Azra kapıyı zorluyordu. Bir anda kapıdan bir ses geldi. Bu ses beden hocası olan Yalçın hocaya aitti. Gürültülerini duymuş olmalıydı. Ama bu saatte okulda ne yapıyordu? Bu pek de önemli değildi aslında.
Ağlamaktan gözleri kan çanağına dönmüş olan Derin mutlulukla kapıya koştu.
-Hocam bizi burdan çıkarın! Kitli kaldık!
Hoca boğuk bir sesle konuşuyordu
-Tamam kızlar ama bu saatte burda ne yapıyorsunuz?
Kardelen:
-Eeeeeee, onu sonra açıklarız. Şimdi burdan çıkarın bizi!
Yalçın hoca anahtarı almaya inmişti. Bu , gittikçe azalan ayak seslerinden belli oluyordu. Herkes konuşmaya devam etti. Ama bu umursamazlığa Derin daha fazla dayanamadı:
-Yeteeeeeeer! Bi susun artık. Bilmem farkında mısınız ama az önce sude bir anda ortadan kayboldu. Ve şu anda hiçbir şey olmamış gibi davranıyorsunuz.
Eylül atıldı:
-Haklısın ama Burada kitliyken kaybolup gidişini anlamlandırmaya çalışmaktan başka yapabilecek bir şeyimiz yok.
Nergis:
-Bilmem fark ettiniz mi ama şu an tartışmanın sırası değil. Saçma sapan bir şey oldu ve biz bunu açıklayamayız. Yani susalım ve burdan çıkmayı bekleyelim.
Kardelen işin şakasındaydı:
-O değil de kilitli kala kala tuvalette kilitli kalmamız.
Ardından seslice güldü. O gülerken anahtar sesi duyuldu. Yalçın hoca gelmişti ve kapıyı açıyordu. Ve evet , kapı açıldı. Herkes bir hışımla kapıya koştu ve Yalçın hocaya teşekkür etti.
Ama Yalçın hoca bir açıklama bekler gibi bakıyordu. Bu bakışı hisseden Eylül konuşmaya başladı:
-Hocam şimdi şöyle oldu. Biz buraya Sude'yle geldik. O tuvalete girdi. O girdikten sonra kapı bir anda kapandı ve kitlendi. Bir süre sonra da o hala çıkmadığı için endişelendiğimiz için kapısını açtık ve o orda yoktu. Sonraa-
Yalçın hocanın inanmamış bakışlarını hissettiğinde sustu. Ve o an ne kadar saçma sapan cümleler kurduğunu fark etti. O sırada Nergis lafa atıldı:
-Arkadaş biraz korkmuş da ondan saçmalıyor. Biz gidicez şimdi.
Yalçın hoca:
- Ve ayrıca ben Sude'nin saatler önce çıktığını gördüm.
Herkes bir anda "NEEEE?!" dedi. Derin:
- Saatler önce mi? Sa-saat kaç ki?
Yalçın hoca bileğindeki pahalı saatine baktı ve cevap verdi:
- Saat neredeyse altı oluyor.
İkinci bir şok daha yaşandı. Halbuki içeride en fazla on beş dakika kalmışlardı. Bu imkansızdı. Ayrıca bu konuyu uzatırlarsa daha fazla imkansız şeye şahit olacaklarından eminlerdi. Bu yüzden gitmelilerdi. Ama Kardelen'in soracakları var gibiydi:
- Hocam peki siz bu saatte burada ne yapıyorsunuz?
Azra "sus artık" der gibi onu dürtüyordu. Hoca hazırcevap:
- Spor salonuna yeni aletler alındı. Onları denetliyor ve yerleştiriyorum.
Kardelen ağzını açıp bir şey söyleyecekti ki Nergis eliyle onun ağzını kapattı.
- Biz gidelim artık. Dimi Kardeleeeeeen!
Kardelen başını onaylar bir biçimde salladı. Ve sınıfa dönüp çantalarını aldılar. Okulu terk etmek üzere aşağı indiler. Kimse konuşmuyordu. Derin bu sessizliğe dayanamadı.
- Kızlar neden yine hiçbir şey olmamış gibi davranıyorsunuz? Sude ortadan kayboldu. On beş dakikada bir buçuk saat geçti. Ve şimdi de...
Eylül lafını kesti:
- Kapı açılmıyor.
Kardelen derin bir iç çekti:
- Buyur burdan yak. Yine kitli kaldık.
Derin:
- Belki de Yalçın hocaya söylemeliyiz.
Nergis:
- Bunu o bile çözemez.
Azra:
- Ne alaka?
Nergis:
- Çünkü kapı kitli değil. Dışarıdan bir şey onu engelliyor.
Kardelen:
- Sisten gözükmüyor ki.
Eylül:
- Bu sis değil....Kar.
Derin:
- Sen de iyi salladın. Bu kadar kısa zamanda bırak üç metre olmayı, tutmaz bile.
Nergis:
- Şunu da unutmayın ki, insanlar ortadan kaybolamaz(!)
O sırada bodrum katından bir ses geldi. Bu ses inleme gibi bir sesti.
Eylül bodruma inen merdivenlere yöneldi. Ve diğerlerine dönüp sordu:
- Gelmiyor musunuz.
Derin ve Nergis peşinden geliyordu. Eylül içinden "siz bilirsiniz" diye geçirdi. O sırada aklına annesi ve babası geldi. Onu merak etmiş olmalılardı. Burdan bir an önce çıkmaları için bir sebep daha.
Ağır adımlarla aşağı indiler. Aşağısı karanlıktı. Eylül fısıltıyla:
- Birbirimize yakın durmalıyız.
Derin:
- Kızlar omzuma dokunmayın.
İkisi birden:
- Biz omzuna dokunmadık!!!
Derin o anda çığlığı bastı. Ve omzuna değen şeye iyi bir tekme attı. Ardından herkes geri geri gitmeye başladı. Gözleri karanlığa gitgide daha çok alışıyordu. Ve evet. Karanlıkta üç silüet vardı. Bunu da gördükten sonra kaçmanın sırası gelmişti. Arkalarına bakmadan koşmaya başladılar. Merdivenlere geldiklerinde Derin'in ayağı takıldı ve düştü. Aslında acıyordu ama bunu düşünmenin sırası değildi. Ayağa kalkmaya çalıştı ama olmadı. Önüne baktığında ise Eylül ve Nergis'in çoktan gitmiş olduğunu gördü. Nasıl kaçabileceğini düşünürken arkadan bir el ona uzandı. Kalbi o kadar hızlı atıyordu ki neredeyse çıkacaktı. Galiba bu onun sonuydu. İçinden elveda dünya diye geçiriyordu. O kadar korkmuştu ki bir anda bayıldı.

Biraz daha uzun oldu bu bölüm. Ama okuyun. Yorum falan yapın. Bir de sizce sonra ne olacak onu yazın. Meryem ve kardelen siz yazmayın çünkü siz biliyonuz. Saygılar tşkler. Hskaksndkdkdk

Son 3 günHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin