3.Bölüm (İlk Bakış)

280 47 67
                                    

GRAY

"Bundan hiç hoşlanmadım."

Zamanı geldiğinde tüm neşesi sönmüştü Lyon'un. Rakibimiz olacağını düşündüğümüz adamlar tecrübeliydi ve bakışları bile bizi öldürmek için yeterliydi sanki.

Yine de korkularımıza rağmen tedbiri elden bırakmamamız gerektiğini biliyorduk, bilsek de içimizde inkar edilemez bir korku vardı içinde bulunduğumuz duruma karşı.

En azından birlikteyiz diye düşünmeden edemediğim gibi aklımda da sürekli 'şimdilik' kelimesi vardı, ne ölmeyi ne de içimizden birinin ölmesini göze alamazdım. Ne olursa olsun bu durumdan kurtulmanın bir yolunu bulmam gerekiyordu.

Alanı izlemek için zar zor kurulduğumuz köşeden etrafa göz gezdirmeye başlamıştım, her şey gözüme o kadar bulanık ve katlanılmaz geliyor ki öfkeme yenik düşmemek için kendimi zorlamam gerekiyordu.

Ama bu sakin kalma planım burda olmama sebep olan adamı görünce suya düşmüştü. İmparatorun yüzünü görmek bile midemin bulanması için yetmişti çünkü.

"Tsch" Kendimi bir türlü sinirlenmekten alıkoyamıyordum. "O herifin fazladan toprak sevdası yüzünden bu haldeyiz." Biraz durduktan sonraysa omuz silkip "Şey..." dedim rahatmışım gibi. "Teknik olarak bir de babamın ihaneti var tabii."

Lyon "Bunu düşünmenin pek sırası olduğunu sanmıyorum." dedikten sonra bana arenayı işaret etmişti gözüyle. Aslanlara yem olan savaş arkadaşlarımı izlemek yumruklarımı sıkmama neden olmuştu.

Böyle bir caniliği izlemeye katlanamıyordum ama o caniliğin bir parçası olmama da çok az kalmıştı. İki türlü de bir çıkmazdaydım ve kötü olan bunu bir an önce aşmam gerekiyor olmasıydı.

Gözlerimi bu caniliği zevkle izleyen insanlara çevirdim, gerçekten o kadar kendilerinden geçmişlerdi ki izlemek için arkada kalanlar birbirlerinin üstüne çıkıyorlardı adeta.

Yerdeki cesetlerden sonra imparatorun oturduğu yere baktım tekrar öfkeyle, halinden o kadar memnun görünüyordu ki gülümsemesi neredeyse ağzını yırtacaktı ve bu benim midemi bulandırmıştı, kusmak isteyecek kadar hemde.

Bakışlarımı o heriften kaçırmak için kafamı biraz yana çevirdiğimdeyse kusmak isteyenin bir tek kendim olmadığını gördüm. Ordaki yabancı bir yüz bana yalnız olmadığımı hissettirip herkesten daha tanıdık gelmişti.

İmparatorun yanında gerçekten ışıl ışıl çok güzel bir kadın oturuyordu, sarı saçları ortamdaki tüm havayı aydınlatıyor gibiydi ve diğer herkesin aksine suratındaki ifade bana fazla tanıdık gelmişti. Kendi hissettiklerimi bu genç kadının yüzündeki ifadede görebiliyordum, o da tıpkı benim gibiydi. Onun da bu olanlar karşısında kanı donmuştu adeta.

Bulunduğumuz yer arenanın iç bölmelerinden biriydi ve imparatorun olduğu yere çok yakındık, bu yüzden her şey anlaşılıyordu genç kadının yüzünden. Bu güzel kadın kaçıp gitmek istiyordu burdan, tıpkı benim gibi...

Gözlerimi bana tanıdık gelen bu yüzden alamadım uzun bir süre. Kadın kendini o kadar zorlamıştı ki arenaya bakmak için, elleriyle oturduğu koltuğun kenarını sıkıp sıkıp duruyordu.

Lyon "Böyle büyülenmiş bir şekilde imparatora bakmıyorsundur umarım." dediğinde kendime zar zor gelebilmiştim. Kafamı ona çevirip "Bir şeye baktığım yok." diyebildim biraz kekemece.

Gladyatör'ün KarısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin