4.Bölüm (İlk Tanışma)

288 43 76
                                    

LUCY

Hayvanların kaçan savunmasız insanları parçalara ayırmasının insanlara bu kadar zevk vermesi hastalıklıydı, herkes hastaydı burda, hemde herkes!

Baktıkça midem bulanıyordu, tıp eğitimi almış biri olarak bir çok defa kan görmeme rağmen bu durum midemi bulandırıyordu. Olayın kanla veya cesetlerle bir alakası yoktu, olayın kendisi mide bulandırıcı olan şeydi.

Derin derin nefes almaya çalıştım, dayanamayacağımı düşünüyordum. Daha fazla bunu seyredemezdim. Yutkunarak "İzninizle." dedim ve ayağa kalktım içeri geçmeyi hedefleyerek.

Ama hedefim koluma yapışan Natsu ile paramparça olmuştu. "Nereye gidiyorsun?" Boğazımda düğümlenen bu soru işaretine karşılık sadece "İçeri..." diyebilmiştim.

"Oyunlar daha başlamadı bile." Kaşlarını çatmıştı. "Bu sadece ön gösterim." Yüzüne tükürme isteğimden kendimi zar zor soyutlayarak "Neyin ön gösterimi?" diye sordum. "Caniliğin mi?"

Yürek yemiş olmalıydım ama umrumda değildi, istemediğim bir şeyi yapmaya zorlanmaktan hiç hoşlanmıyordum. İmparator olduğu için her şeyi yapabileceğini düşünmesinden de öyle.

"Eğer şimdi oturursan kendine has bir espiri anlayışın olduğunu varsayarsak söylediğin şeyi ciddiye almam." Kolumu ondan kurtardıktan sonra "Bunun üzerinde espiri yapılabilecek bir konu olduğunu düşünmüyorum" demiştim kendimi tutamayarak.

"Şimdi..." Sinirlenmiş yüzüne aldırmadan "İzninizle." diyerek arka kapıdan iç bölgeye geçiverdim, kalp atışlarımının kontrolden çıktığını saklamaya çalışıyordum bir yandan da.

Anın adrenalini geçinceyse içimde oluşan korku neredeyse bayılmama neden olacaktı. Duvara tutuna tutuna ilerlerken Laxus'un bana doğru gelmek için bir adım atıp sonra vazgeçtiğini gördüm, bu daha da kaçma isteği uyandırmıştı bende.

Hızlı adımlarla sadece yürüyordum ve nereye gittiğimden kesinlikle bir haberdim, tek istediğim midemdeki inanılmaz yanma hissini durdurmaktı. Kaçmak istiyordum bu yerden, başka bir şey değil sadece bu dayanılmaz ölüm kokusundan uzaklaşmak...

Daha önce hiç kolezyuma gelmediğim için çıkışın nerede olduğunu kestiremiyordum ama ayaklarım durmak bilmiyordu bir türlü, içimdeki korkuyla o kadar sıkı beslenmişlerdi ki asla da durmayacak gibiydiler.

En sonunda bir kaç askerin tartıştığını gördüğümde durmak zorunda kaldım. Önlerinde yaralı bir adam yatıyordu ve yardıma ihtiyacı vardı. Buna rağmen yaptıkları konuşmalar tüylerimi diken diken etmişti.

"Şimdi ölmese bile kolezyonda ölecek zaten, onunla vakit kaybedemeyiz."

Kaşlarımı çatarak "Dalga geçiyorsunuz, öyle değil mi?" diye sordum. "Bir insanın hayatından bu kadar kolay mı vazgeçiyorsunuz?! Siz gerçekten de hastalıklısınız!"

Hızlı adımlarla yerde yatan adamın yanına gidip nabzını kontrol ettim, her tarafı kanlar içinde olmasına rağmen nabzında bir sorun görünmüyordu.

Garip olduğunu düşünürken "Onu nerde buldunuz?" diye sordum endişeyle. "Kaçmaya çalışan bir gladyatör, kaçmaya çalıştığı için onu imparatora götürüyorduk ama yaralı..."

Diğer adam omuz silkip "Burda hayatta kalsa bile imparator onu sağ bırakmayacaktır." demişti. "İşkence bile görebilir, hiçbir anlamı yok."

"Gerçekten ruh hastası embesillersiniz."

Göz devirdikten sonra yaralarını incelemek istedim yerde yatan gladyatörün. Herhangi bir yara izine rastlamadığım için endişelenmeye başlıyordum ki birden elimi tutmuştu bu genç adam. "Gerçekten farklısın, öyle değil mi?"

Gladyatör'ün KarısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin