0.1 & 0.2 • Öldürmekten daha beter anlıyorsun insanı

58 13 2
                                    

Bölüm şarkısı: Let You Down - Three Days GraceJar Of Hearts - Christina Perri

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüm şarkısı: Let You Down - Three Days Grace
Jar Of Hearts - Christina Perri

Bölüm 1: Küçük Yazılar. "Öldürmekten daha beter anlıyorsun insanı. (1)

Küçük yazılar çıktı paltosunun ceplerinden. Peçeteler, yırtılmış sigara kutuları, bardak altlıkları, açılıp kendi şekillerini yitirmiş kibrit kutuları ve ilaç kutuları. Hepsi, hepsinin üstü küçücük, miniminnacık, okunması imkansız yazılarla doldurulmuş.

Paltosu, kaşe ve siyah olması sebebiyle - ayrıca alınmasının üzerinden üç yıl geçmişti- eskimiş ve üzerinde top top tüyler birikmişti. Eliyle silkeledikten sonra hardal rengi botlarını ayaklarına bir bir geçirdi. Fortmantonun aynasına kafasını uzatıp sanki çok umrundaymış gibi saçlarıni iki el hareketiyle düzeltmiş gibi yaptı. Kendi gözlerine baktı.

"Bugün o gün olacak." Her sabah bu cümleyi söylerdi fakat hiç bir gece eve geri döndüğünde o gün, o gün olmamıştı.

Hafifçe gülümseyerek aynanın önünden çekildi ve kapının kulpunu kavrayıp dışarı adım attı. Sokak sessizdi. Ki bu alışılmadık bir şey değildi. Oturduğu yer tekin bir yer değildi ama alışmıştı. Laf atılmasına, her gece duyduğu siren seslerine, bazı akıldan nasibini almamış insanların son sesle arabanın gazını kökleyerek evini titretmesine, hepsine alışmıştı. Hoş, başka çaresi de yoktu zaten.

Sırtındaki lacivert renkli çantayı kol sapından tutup önüne çekti ve otobüs kartını önündeki fermuarlı gözden çıkardı. Tekrar sırtına taktı ve her sabah otobüse bindiği otobüs durağına yürümeye başladı.

Üniversiteden mezun olmuştu. Hayali isminden dolayı olsa gerek Edebiyat öğretmeni olmaktı fakat bir türlü atanamamıştı. O da el mahkum 2 yıldır kendine uygun bir iş arıyordu.

Otobüs durağının hemen sağ çaprazında kalan küçük büfeye girdi. Büyük ihtimalle uzun zamandır konuştuğu tek insan olan Hüseyin Amcasının büfesiydi burası. Hüseyin, yetmiş yaşlarının başında eşiyle beraber işlettiği bu küçük büfenin sahibiydi. Çok tatlı ve yufka yürekli bir insandı. Eşine aşıktı. Eşi de ona aşıktı. Gerçek aşkın devrinin günümüzde sona erdiğini düşünürsek onlar o devrin son kırıntılarıydı, diye düşünürdü hep Lavinia.

Evet, adı Lavinia. Babası koymuştu bu ismi ona. Babası Edebiyat öğretmeniydi. Bu ismi koyma nedeni ise şuydu: Özdemir Asaf, bu şiiri okurken söylentilere göre Lavinia rumuzlu hanımefendi yani Mevhibe Beyat da o salonun içerisindeymiş. Mevhibe Beyat çok güzel bir kadınmış. Ona bakan bütün erkekler onun güzelliğine aşık olurmış. Ama etrafındakilere sorulduğunda hiç kimse güzel olduğu için bu kadar çok can yaktığını söylemezmiş. "Korkunç bir sezgi gücü vardı Mevhibe'nin. Yüzünüze bakar bakmaz, sizi tanır, anlar, ruhunuzun en derin köşelerine kadar kavrardı. Küçücük bir bakıştan, mimikten, jestten tüm karakter haritanızı çıkarabilirdi."derlermiş. Hatta Özdemir Asaf şöyle söylemiş. "Öldürmekten daha beter anlıyorsun insanı."

AyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin