𝙚

956 54 28
                                    

Kairos:
Hey, Jeon
Nasılsın?

Phantaso:
İyiyim J,
Ya sen? Daha iyi misin?

Kairos:
Sen iyiyim dediğin için,
sanırım daha iyi oldum. :"

Phantaso:
Sanıyor musun?
Yani değil misin?

Kairos:
Hayır hayır!
İyiyim, hatta çok iyiyim.
Yalnızca,
Seni görmek istiyorum.

Phantaso:
Görüşelim o zaman,
Neden görüşmüyoruz ki?

Kairos:
Bende tam bunun için yazmıştım sana.
Seokjin hyung seni yemeğe davet ediyor,
Söylediğine göre bir misafiri varmış.

Phantaso:
Kim peki?
Biliyor musun kimin geleceğini?

Kairos:
Biliyorum fakat,
Seokjin hyung bunu söylememem için beni tembihledi.
Hem de fazlasıyla.
Eğer söylersem, beni yakar.
Biliyorsun.

Phantaso:
Ah, o zaman..
Söylemediğine göre önemli bir misafir olmalı.
Ben hemen hazırlanıp geleceğim.
Bekle beni minik bebeeeğğiiimmm

Kairos:
Hey!
Kes şunu Jeon!
Ben ne miniğim, ne de bebeğim.

Phantaso:
Evet, haklısın.
Bebek değilsin, her ne kadar kısa olduğunu kabul etmesen de,
uzun da değilsin ama...
Yine de benim MİNİK BEBEĞİMSİN!

Kairos:
JEON ÇOK BİLEN JUNGKOOK!
O SESİNİ SEN Mİ KESERSİN
YOKSA GELDİĞİN ZAMAN SES TELLERİNİ BEN Mİ KESEYİM?
AMA ŞUNU SÖYLEMELİYİM Kİ BENİM YÖNTEMLERİM CANINI ÇOK ACITABİLİR!

Phantaso:
J..
Seni üzmek istemem,
hayta hiç istemem ama bunu sana söylemem gerek..

Kairos:
Ne?
Ne oldu?
Bir şeyin mi var fındıklı kurabiyem?

Phantaso:
Jimin..

Kairos:
Söyle şunu artık Jeon!
Beni korkutuyorsun!

Phantaso:
JIMIN SEN UKESİN!
YANİ BU DA DEMEK OLUYOR Kİ CANIMI NE KADAR ACITABİLİRSİN Kİ!

Kairos:
SİKTİR GİT JEON!
SİKTİR.
OL.
VE.
GİT.

Phantaso:
Canımı acıtmak istiyordun değil mi?
Bu bir fırsat işte!
Fındıklı kurabiyen seni bekliyor!

Jungkook elinde ki telefonu gülerek yanında ki konsola bıraktıktan sonra dolabına doğru yönelmişti.
Dolabından çıkardığı kot şortunu ve beyaz kısa kollu t-shirt'ünü üzerine geçirdikten sonra sıra aksesuarlarına gelmişti.
Parmağına yüzüklerini geçirdikten sonra zaten temiz olan saçlarını eliyle gelişi güzel düzelttikten sonra aynada ki son görüntüsüne de bakarak ayakkabı dolabına yönelmişti.
Beyaz süperstarlarını giydikten sonra artık tamamen hazır olduğunu hissettiğinde akşam eve dönerken havanın soğuk olabilmesini göz önüne getirerek siyah kapüşonlusunu da alarak evden çıkmıştı.
Seokjin'in evinin önüne geldiğinde  meraklı bakışları eşliğinde kapıyı çalmıştı.
Zili çaldığı anda açan kişi Jimin'di.
"Geç kaldın."
"Geç mi kaldım? Nasıl geç kaldım? Telefonu bırakır bırakmaz hazırlandım ve geldim. Ve bir de ikramım var."
Jimin elini uzatarak ver işareti yapmış ve konuşmuştu.
"İkramın?"
"İlk önce bir içeri geçeyim."
"İkramın!"
Jimin sözlerini tekrar ve şiddetle yinelediğinde Jungkook bıkkınlıkla elinde ki şarabı Jimin'in eline tutuşturmuştu.
"İşte, ikramım. Oldu mu? Şimdi çekilir misin şuradan.." Biraz duraksadıktan sonra bastırarak devam etti.
"Minik bebeğim?"
"JEON SENİ S-"
"Beni ne?"
"Seni.."
"Beni ne J?"
Jungkook tekrar sorduğunda bu defa Jimin gözlerini yere indirip, ayakları ve elleriyle ritim tutar gibi senkronize hareketler yaparken söylemişti:
"Seni seviyorum."
Jungkook şaşkınlıkla Jimin'e bakarken kendini bir anda Jimin'in kollarında bulmuştu.
Ondan kolay kolay seni seviyorum gibi laflar duymadığı için bu ona kutsal bir şey gibi gelmişti, ve bir anda sarılıvermişti.
"Bu güzel, mükemmel aşık hallerinizi bozmak istemem çifte kumrular ama, sanırım misafiriniz benim ve beni içeriye davet etmeniz gerekiyor."
"Namjoon hyung!"
"Jungkook?"
"Gerçekten sen misin?"
"Değil gibi miyim? Ah her neyse, ben içeriye geçiyorum. Sanırım bu da benim içindi."
Namjoon Jimin'in elinde ki şarap şişesini alarak içeriye geçtiğinde arkasında meraklı gözlerle ona bakan Jimin ve Taehyung bırakmıştı.
"Kimdi bu? Neydi bu şimdi?"
Jimin soru dolu bakışlarını Jungkook'a yönlendirirken Jungkook'da şaşkınca yanıtlamıştı.
"Muhtemelen Seokjin hyungun misafirim olarak bahsettiği kişi."
"Hayır ama bana kim olduğunu söylemişti. Hiç Namjoon ismini hatırlamıyorum."
"Sana söylediği isim kimdi?"
"Sanırım ona benden bahsetmiş."
Bahçe kapısından doğru gelen sese her iki benden de döndüğünde Jungkook birkaç adım gerileyerek Jimin'i de bileğinden kavramıştı.
"Sen.. Senin burada ne işin var? Burayı nereden biliyorsun?"
"Jungkook, bir saniye."
Jimin bileğini Jungkook'un elinden kurtarmaya çalıştıkça Jungkook daha da sıkı tutuyordu.
"Hayır Jimin olmaz. O.. O çok tehlikeli birisi."
"Kim olduğunu öğrenirsem belki misafirin o olup olmadığını anlayabiliriz."
Karşılarında ki beden daha da yakınlaşmaya başladıkça Jungkook bir o kadar daha geriliyordu.
"Uzak dur, yaklaşma bize. Özellikle de ona, Yoongi."
"Hadi ama Jungkook. Ben senin abinim, bana hyung de."
"Abilik yaptın bir de hyung demesi kaldı değil mi? İstemez."
"Evet evet. Sen Seokjin hyungun bahsettiği misafirsin. Yoongi.."
Jimin bir süre düşündükten sonra tekrar devam etti.
"Min Yoongi, öyle değil mi? Siz tanışıyor musunuz?"
"Hayır, tanışmıyoruz."
"Evet, tanışıyoruz."
"Hayır, dedim. Tanışmıyoruz."
"Evet-"
"Bu böyle gidecekse keşke tanışmasaydınız çocuklar."
Kapıdan gelen Namjoon ve Seokjin ikilisi konuştuğunda 3 beden de o yöne dönmüştü.
"Hyung, bunun burada ne işi var? En önemlisi biz neden bununla buradayız? Namjoon hyungun burada ne işi var?"
"Anlatacağım Jungkook, yalnızca içeri geç."
"Bu gelecekse ben gelmiyorum."
"Çok kalmayacağım zaten."
"Ne kadar kalıp kalmaman umrumda değil, inan. Hiç kalmamanı tercih ederim."
"Bir şey konuşmak istediğim için, Seokjin'den bu geceyi planlamasını ben istedim Jungkook."
"Bak Yoongi. İnan bana ne söyleyeceğin gram si- gram umrumda değil tamam mı? Yüzünü görmek bile istemiyorum senin. Başkalarına da zarar vermeden defol git buradan."
"Tamam. O zaman söyleyeceğim şeyi söyleyip hemen gideyim."
"Seni dinlemeyeceğim."
"Hayır Yoongi içeriye geç. Sizde aynı şekilde, Jungkook ve Jimin."
Seokjin araya girdiğinde Jungkook istemsizce kaşlarını çatmış bir şekilde ona doğru bakıyordu.
"Ama hyung?!"
"Jungkook, beni kırma, rica ediyorum."

-

"Neden geldiğini anlatacak mı bu hyung?"
"Yoongi, konuşmak ister misin?"
Seokjin Yoongi'ye sorusunu yönelttiğinde Yoongi bir süre duraksamış olsa da cümlelerini toparlayarak konuşmaya başlamıştı.
"Ben, hepinizden özür dilerim çocuklar."
"Hah! Ha-ha-ha-ha! Ne kadar da komik bir şaka, ama yemezler. Eğer bu yalanı söylemek için bacaklarını yorduysan yazık olmuş, çünkü burada sana inanabilecek tek bir insan bile görmüyorum."
"Yalan değil Kook, tüm duygularımda içten ve samimiyim. Gerçekten. Size yaptığım şeylerden dolayı o kadar pişman oldum ki, anlatamam."
"Pişman olmalısın da, zaten. Babamla arama girdin, ki o yetmemiş gibi annem ve babamın arasına girdin. Nasıl bu kadar iğrenç olabildin? Ben bana yardım edeceğini söylediğinde sana zaten bir kere inandım. Bir daha inanır mıyım sanıyorsun?"
"Senin babanda benim ailemi elimden almıştı Kook. Ondan almam gereken bir intikamım vardı, özür dilerim."
"Yeter. Sürekli şunu söyleyip durma. Özür dilerim, özür dilerim. Hangi birisi için!"
"Her şey için. Ama en önemlisi de, kalbini yaraladığım için, çok özür dilerim."
"Yeter bu kadar ben daha fazla konuşmak istemiyorum."
Jungkook ayaklanıp gidecekken Seokjin bir kolundan tutmuş ve gitmesini engellemişti.
Ardından Yoongi devam etti.
"Baban anneme tecavüz etmişti Kook. Kardeşlerimi öldürttü. Baban sandığın kadar iyi birisi değildi. Seni ondan kurtarmış olduğum için bana teşekkür etmelisin."
"Ne?"
"Beni duydun. Ve daha da planları vardı. Sana zarar verecekti."
"Ama ondan önce bana zararı sen verdin, Yoongi. Annemle birlikte olarak-"
"Annenle hiçbir zaman birlikte olmadım, Kook. Annende babanın planlarını biliyordu. O da benimle bu şeyin bir parçasıydı. Kurtulmak istiyordu."
"Peki ya babam? Sana ondan sonra hiçbir zararı vermedi mi?"
"Kaçtım."
"Hadi ama, babam herkesin peşinden gider ve iki eli kanda olsa bile mutlaka onu bulur. Nasıl kaçmak bu?"
"Senin baban mafyaysa benim de tanıdığım kişiler var."
"Kim?"
"Söylesem tanıyabilecek misin?"
"Belki. Kim?"
"Jung Hoseok."
"Ben ben! Ben tanıyorum! Jungkook seninle iletişimimi kestikten sonra karşılaşmıştım onunla. Çok iyi birisi. Mafya demeye bin şahit ister. Bir gülüyor, mafya demezsin."
Jimin konuştuğunda herkes onda dikkat kesilmişti.
Yoongi Jungkook'la arasında ki olan bütün sorunu halletmeye başlamıştı.
Namjoon ve Seokjin eskisi gibi tekrar bir aradaydılar.
Her şey, düzelmeye başlamıştı.
Tam da Jungkook'un istediği gibi.

etoile polaire & jikook.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin