1K 56 44
                                    

"Hoşgeldin sevgili sevgilim.
Bizde seni bekliyorduk." Jimin Jungkook'un kapıda ki konuşan -çıplak bedenine- şaşkınlıkla bakarken mırıldandı. "Hangi.. Siz? Başka kim var ki?" Jungkook herhangi bir şey söylemeden kafasıyla içeriyi işaret etmiş ve Jimin'in ardından o da kapıyı kapatarak arkasından geçmişti.
"Jeon, hangi siz? Ben kimseyi göremiyorum burada?" Jimin'in sona doğru ciddileşen ve yükselen sesi Jungkook'u nedense mutlu etmişti. Her zaman da ederdi. Onu çıldırtmayı çok seviyordu çünkü.
"Küçük Jeon ve ben~" Jimin Jungkook'un söylediği bel altı cümleyle yüzüne iğrendiğini belli eden bir ifade kondurduktan sonra konuşmuştu. "İğrençsin, Jeon Jungkook. Sen son zamanlarda çok fesat olmaya başladın ve ben sinir oluyorum. Ben o kadar fesat bir insan değilim, biliyorsun. Gayet masum bir yapım vardır. Ayrıca senden korkmaya başlıyorum. En azından, şu anlık." Jungkook Jimin'in sözlerinden sonra boş evde yankılanacak derecede sesli kahkahasını sunmuştu ona.
"Şaka yapıyorum şaka, merak etme. Hem biz kendi aramızda da konuşamayacaksak bunları başka ne zaman konuşacağız Tanrı aşkına Jimin söylesene?" "Hey, sakin ol. Ne bileyim, sanırım bel altı şeyler pek hoşuma gitmiyor. Ama.." Jimin sözlerini söylerken bir anda duraksadığında Jungkook meraklı gözlerle ona bakmıştı. "Ne ama? Söylesene çabuk." Jimin tekrar bir süre daha duraksayıp utancını gizlemek adına gözlerini kapatarak arkasına dönmüş ve konuşmasını tek nefeste, hızlı bir şekilde devam ettirmişti. "Ama küçük ve masum bir öpücükten kimseye zarar gelmez bence."
Jungkook duyduğu sözler karşısında kıkırdamasını gizleyerek ağzını kapatmış ve ardından kendine çeki düzen vererek adımlarını Jimin'e doğru yönlendirmişti.
Tam da onun küçük omuzları arkasında Jungkook geniş omuzlarını hizaladığında Jimin adeta kaybolmuştu.
"Seni böyle koruyabilir miyim dersin?" Jimin ensesinde hissettiği nefesle gözlerini kocaman açmış ve bir anda ürkekçe irkilmiş olsa da bu sıcaklık onu nedense oldukça güvende hissettirmişti. Yalnızca yavaşça başını sallamış ve arkasına döndüğünde Jungkook'la nefeslerinin birbirlerinin suratlarını yalayıp geçmelerine izin vermişti.
"Evet, koruyabilirsin. Peki, sevebilir misin?" "Ben zaten seni çok seviyorum, o kadar çok seviyorum ki sana şu zamana kadar yaptığım şeylerden dolayı deli gibi pişmanlık duyuyorum. Ve bu yüzden de kendimi asla affetmeyeceğim."
Jimin kaşlarını çatarak konuşmaya başlamıştı. "Ne gibi şeyler için mesela?" "Mesela.." Jungkook nefes almak adına bir süre duraksamış ve dudaklarını yalayarak devam etmişti. "Taehyung ile o gün evde olup da sana gelmediğim için. Saatlerimi saatlerin, dakikalarını dakikalarım, saniyelerini saniyelerim yapmadığım için kendimi affetmeyeceğim."
"Jeon.. Şu anda bütün saatim senin, bütün dakikalarım, bütün saniyelerim. Hatta başka ne senin biliyor musun?" Jungkook başını iki yana sallayarak konuştu. "Bilmem, ne?"
Jimin yere sabitlenmiş gözlerini yukarı kaldırarak bu defa da Jungkook'un gözlerine sabitlemişti. "Ben, Jeon. Ben seninim." Jungkook gülümseyerek konuşmuştu. "Ve bende seninim."
Ardından dudaklarını Jimin'in dolgun ve yuvarlak dudaklarına bastırmıştı. Bir süre sonra ayrılıp devam etti.
"Yalnızca küçük ve masum bir öpücük, beni tamamen senin yapabilir, miniğim."

THE END

etoile polaire & jikook.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin