trivia: fear

589 95 31
                                    


Asker Joon ellerini sedyenin kenarında uyuyan bedenin saçlarına doğru uzattı. Parmak uçlarını usulca gezdirdi o saç diplerinde. Yumuşacıktı. Burada her gün duş alamıyorlar hatta şampuan bile kullanmıyorlardı. Ama onun saçları mis gibi kokuyordu ve yumuşacıktı.
Tekrar lanet etti içinden Joon, o bu kadar güzel olmamalıydı, bir çiçek gibiydi, asla solmayan yüzü hep parlayan hakkında efsaneler yazılan bir çiçek.

Doktor Seokjin yerinde biraz kıpırdanınca ellerini saçında gezdirmeye devam etti asker. İlgisini ondan saklamayacaktı, çünkü doktorun da ona ilgili olduğunu biliyordu. Ölüm ile burun burunalardı. Niye kaçmalıydı ki bu aşktan?

Doktor kafasını yerinde biraz uyanıp nerede olduğunu kavrayınca hızlıca kaldırdı kafasını. Ellerini gözüne götürüp ovuşturdu. Onu izleyen gözlere bakıp büyüttü gözlerini.

"Ben özür dilerim asker, yorgun düşmüş olmalıyım bir kaç gündür uyumuyorum, canını mı acıttım? İyi misin? Ah cidden bu aralar neler yapıyorum böyle." Uykudan yeni uyanmış boğuk sesi ile sıraladı doktor sayısız sorularını.

Asker Joon güldü onun bu haline tam ağzını açıp bir şeyler diyecekti ki çadırın fermuarı sertçe indirildi aşağıya. Joon hemen elini doktorun omuzlarına koydu ve onu bedeninin arkasına çekti -o halde nasıl çekebilirse o kadar çekti-.

İçeriye giren aksine düşman değil baş komutandı. Joon'u görünce gülümseyip ona doğru adımladı.
Seokjin komutanı görünce hemen yerinden kalkıp selam verdi. Joon'da oturur pozisyonda oldukça selam vermeye çalıştı.

"Joon'un durumu nasıl doktor Kim?" Seokjin tekrar komutana selam verip konuştu.

"Şanslıyız ki kurşun kalbine denk gelmemiş. Vücut değerleri normal ama en az 3-4 gün dinlenmeli efendim." Komutan sıkıntı ile bir 'of' sesi çıkardı dışarıya.

"Sana ihtiyacımız var Joon, kısa sürede iyileşmeye bak." Joon gülümseyip onayladı komutanı.
"Tabiki efendim."

Komutan gözlerini tekrar doktorda gezdirip konuştu.
"Biraz çadırdan çıkalım mı doktor Kim?" Seokjin komutanın onu neden çağırdığını bildiği için yerinde rahatsızca kıpırdanıp istemeden de olsa onayladı komutanı.

Beraber çadırın dışına çıkıp tam kapının önünde durdular.
Komutan yine yılmadan ellerini doktorun bileğine sardı sertçe.

"Teklifim hala geçerli doktor Kim." Seokjin bileğini onun silah tutmaktan nasır tutmuş ellerinden kurtarıp tükürürcesine konuştu.
"Size defalarca hayır dedim. Beni sıkıştırıp durmayı kesin artık, efendim." Efendim kelimesini öyle soğuk söylemişti ki doktor, komutan bir adım gerilemek zorunda kaldı.

"Yatağımı ısıtırdık, oraya çok yakışırdın doktor." Seokjin dişlerini sıktı sertçe.
Göğsünden itti komutanı.
"Soğuktan ölsem bile girip ısınmam o yatakta."

Hızlıca çadıra girip fermuarını kapattı doktor. Korkuyordu aslında, onu işinden edip daha kötü bir savaş alanına sürebilirdi o komutan. Ama asla kendini kullandırtmazdı. Sık sık nefes alıyor ve sinirini yatıştırmaya çalışıyordu. Kafasını çağırdaki tek dolu sedyeye çevirdi usulca.

Uyuyordu. Huzursuz gibi gözükse de sonunda uykuya dalmış olduğu için mutlu olmuştu. Kalbi bir anda yavaşlamıştı, onun bu halini görünce içine huzur dolmuştu resmen.

Sessiz adımlarla onun tam yanındaki, yüzünü en net görebileceği sedyeye uzandı. Üstünde 3 gündür aynı kıyafetler vardı. İlk buraya geldiğinde bu duş ve kıyafet olayını çok takıyordu. Çünkü gerçek hayatında titiz biriydi. Ama bir savaşın ortasında kimseye sarayda gibi imkanlar sunulmazdı. Yemek bulduğuna bile şükretmeliydi.

Yerinde biraz kıpırdanıp karşısındaki bedeni izlemeye devam etti.

Onu ilk gördüğü günü hatırladı. Kolunda yaralı bir asker vardı ve ağlayarak yalvardı Seokjin'e.
"Nolur dedi, nolur onu iyileştir ben Jiminsiz yaşayamam. Nolur doktor nolur iyi olsun." Hıçkırıkları hala kulaklarında yankı yapıyordu.

Sedyedeki güzel çocuğun suratını asla unutmuyordu. Neyse ki şimdi dim dik ayaktaydı. Tek ayağı biraz topaldı ama iyiydi. Silah işlerinde görev yapmaya devam etmişti. Onu her gördüğünde hatırlıyordu o anları.

Sevgili diye düşünmüştü hep onları. Yoksa bir insan neden böyle ağlasın ki savaşın ortasında biri için. O yüzden hep mesafelerle aşık oldu ona. Askerlerin rutin kontrollerini yaparken Namjoon'a o hiç bakmazdı.

Ona bakmaya kıyamazdı. Yemek yerken hep aynı yere otururlardı. Ama seokjin sesini çıkarmaz yemeğini usulca yer -ki onun usulca yemesi sizin hunharca yemeniz olur- ve oradan kalkıp giderdi.

Ama hiç eksik etmediği bir şey vardı, her gün Joon fark etmeden onun yatağının yanına gider bir paket ilaç ve bir kaç vitamin bırakırdı. Zinde kalması ve savaş anında gözleri kararmasın diye diğer askerlere verilmeyen sadece komutanlara verilen o ilaçları hep ona gizlice bırakır ve not yazardı.

"Bu sadece komutanlara vermemize izin verilen bir kaç vitamin aksatmadan iç asker, ölmeni istemiyorum." Biraz karışık el yazısı vardı.

Joon biliyordu onu yazanın doktor Seokjin olduğunu ama hiç onun yanına gidip neden yaptığını sormazdı.

Seokjin Joon'u düşünüp onu izlerken duyduğu konuşma sesiyle yerinden sıçradı.

"Yine beni izliyorsun doktor, nedense hiç şaşırmadım." Joon onun yerinden sıçramasına istemsizce gülerken Seokjin'in yanakları kırmızı olmakla meşguldü.

"Ben..." Seokjin heyecanın getirdiği hıçkırıkla konuşamadı. Zaten konuşsa da ne derdi bilmiyordu ki.

Joon kıkırdayıp ona tam bir şey söylecekti ki çadırın kapısı sertçe açıldı. Seokjin yine komutanlardan biri geldi sanıp ayağa kalkmıştı ki yüzüne doğrudan soğuk metal onun yanıldığının bir göstergesi oldu.

Vote verip yorum yapmayı unutmayın lütfen yorumlarınız istekleriniz benim için çok önemli!


Doktor Kim Seokjin;

Doktor Kim Seokjin;

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
War of love || NamjinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin