Yavaşça arkamı döndüm ama hiçbir şey görmedim. Yanıldığımı düşünüp önümü döndüm. Dönmekle birlikte yanımda oturan o kızı gördüm. Simsiyah gözlerini dikmiş bana bakıyordu. Ufak bir çığlık attım.
Üzgün bir biçimde bana bakıyordu. Sanki, sanki acı acı çekiliyordu.Neden bilmiyorum ama içim burkulmuştu. Gözlerimin içine baktı ve ellerimi tuttu"Ben... Ben çok üzgünüm Revenna. Seni koruyamadım." Sesi titriyordu, derin bir nefes aldı ve konuşmaya devam etti" Onlar seni seçtikler kardeşim." Bir dakika kardeşim mi? Ne!? Bu da nereden çıkmıştı şimdi?
Sakin olmaya çalışarak"Kardeşim mi?" Diye sordum. Hafifçe başıyla onayladı. Gözleri dolmaya başlamıştı. Tereddütle yaklaştı ve kollarını boynuma doladı. Birsüre öylece kaldık sonunda yavaşça doladığı kollarını çekti ve ellerini dizlerinde birleştirdi. Konuşmaya başladığında sesi bu sefer daha iyi geliyordu"Onlara olmaz dedim, yalvardım. Defalarca yalvardım. Ama beni dinlemediler. İnan bana elimden geleni yaptım ama seni seçtiler be..
B..." Cümlesini tamamlayamadan hıçkırıklara boğuldu.
Ne yapacağımı bilemiyordum. Ürkek bir şekilde"Hey sen iyi mısın?" Diye sordum. Cidden karşımdaki biri ağlarken ona böyle bir soru sormam çok saçmaydı. Ağlayan biri nasıl iyi olabilirdi ki? Sesimi duymuş olacak ki yavaşça başını kaldırdı, gözyaşları hala usul usul akıyordu.
Birden ortadan kayboldu. Bunu beklemedigimden birkaç saniyeliģine öylece kaldım. Kendime geldiğimde beni duymasını umarak "Hey! Orada mısın? diye bağırdım sadece onun hıçkırıklarını duyabildim.
Tam o esnada fark ettim. Yanımda bulunan koltuğun üstünde küllerde küçük bir tepecik vardı. Külleri silkelemek amacıyla elimi yavaşça koltuğa sürdüm. Ama bir gariplik vardı. Küllerin arasında bir sertlik hissettim. Külleri yavaşça kenara çekerek o sertliği ortaya çıkardım. Bu, siyah bir mektuptu. Başta mektubu açmayı düşünmedim ama sonra merakıma yenik düştüm. Mektubu yavaşça açtım ama içi boştu. Büyük bir hayal kırıklığı uhramıştım. tam mektubu kapatıyordum ki mektuptan yavaşça harfler belirmeye başladı. Başta hepsi silikti ama sonradan hepsi netleşti. Yazıların rengi kırmızı ve sanki elle yazılmış gibi duruyorlardı.
Mektubu yavaşça okumaya başladım.
"Ravenna, biliyorum şuan kafan çok karışık ama sana bilmen gerekeni anlatmak zorundayım. Ben Eudora senin ablanım. Babamız öldügünde ve annem yeni bir adamla evlendiğinde sen hala annemin karnındaydın. O adam seni istemiyordu çünkü sen onun tahtı için yeni bir rakip olacaktın ve o bu riske girmek istemiyordu. Annem buna karşı cıkınca onu öldürdü. Ben seni özle bir büyü ile dışarı çıkarttım ve seni bulamasız diye buraya Dünya'ya getirdim. Ama artık geri dönme vaktin geldi çünkü konsey seni seçti sevgili kardeşim. Onu sadece sen yenebilirsin. Sana güveniyorum."
" Sevgiler Eudora"
Bu da neydi şimdi benim annem de babam da hayattaydı ve bir kardeşim yoktu. Ben mi seçilmiştim? Konsey de neydi? Bunları umursamamaya karar verdim.
AMA BUNUN NE KADAR BÜYÜK BİR HATA OLDUĞUNU BİLMİYORDUM...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEÇİLMİŞ
FantasiOnun gelmesiyle hayatı değişir. O seçilmiştir, o özeldir ve bunu kimse değiştiremez. Karanlık, soğuk, dipsiz bir boşlukta kaybetmiştir o kişiyi fakat aradığı kendinden başkası değildir...