Kafamı hissetmez bir halde sert zeminden kalktım. Hastane yataklarının sert olduğunu şimdiye kadar hiç keşfetmemiştim.
Yanıma döndüğümde, annemi, babamı, erkek kardeşimi gördüm.
Neler olmuştu böyle?
" Hey... Neden buradayım?" Sorduğum soruyla annemler afallamıştı. Yaşadığım şoku atlatamadığımı falan düşünüyorlardı. Ancak atlatmıştım. Her şeyin farkındaydım.
Kadını arabaya bırakmış ve Doğu'nun yanına giderken dengemi kaybedip düşerek bayılmıştım.
" Doğu dışarda mı?"
Umutla sorduğum soruya hiçbir cevap gelmeyince kaşlarımı çattım. Ayaklanmaya çalıştım ancak hareket etmek canımı çok yakıyordu.
" Melis, dikkat et! Nereye gitmeye çalışıyorsun?"
" Anne, Doğu dışarda. Onu göreceğim, ancak kalkamıyorum. Siz gidip alsanız onu?"
" Melis..."
Annemin söylediği şeyi kapı açılma sesi böldü. İçeri giren doktordu.
" Hey, Melis nasılsın? Kaybın için üzgünüz... Çok uğraştık ancak."
Bu sefer afallayan taraf ben olmuştum ve doktor annemlere bakınca susmuştu.
Doğu neredeydi, o olsa bana açıklardı... Ona ihtiyacım vardı.
" Kimi kaybettim?"
Doktor söylemek için ağzını açtı ancak annem lafa girdi.
" Bence söylemek için erken."
Beni sinirlendiriyorlardı. Hafif bağırmayla onları alt edecektim.
" Ben kimi kaybettim, doktor bey?"
Doktor pes etmişti, annemler de öyle...
" Doğu Bozman, oluşan saldırıda hayatını kaybetti, üzgünüz."
Bir anda her şey kafama tekrar oturdu. Doğu'nun vurulması, benim acım, ambulans, polis...
Doğu ölmüştü.
Doğu ölmüştü.
Ayaklandım, başım dönüyordu, karnım daha önce hiç olmadığı kadar ağrıyordu ama ayaklandım. Nereye gittiğimi bilmiyordum, sadece bu lanet yerden çıkmak istiyordum.
Diğer odaları geçtim, kafamı duvara sürterek kırmak istiyordum.
Bu kaderim miydi? Hastane odalarında kafayı mı yiyecektim? Kahkaha attım.
Canım acıyordu, canım her acıdığında gülerdim.
Ama bunun sebebi bu sefer derinlerdeydi, kalbimdi bu.
Sanki loş beyaz ışıkla aydınlatılmış bu lanet hastane koridorları, yok olmuştu. Gözyaşlarım benim koştuğum her alana yığılıyordu. Boşlukta koşuyor, boşlukta ağlıyordum. Doğu'nun yokluğu bana tek bir şey vermişti, boşluk.
Gerçek anlamda herhangi bir şeye tutunmaya ihtiyacım vardı. Annemler büyük ihtimalle arkamda olmalıydı ancak onları göremiyordum. Tek görebildiğim karıncalanmış bir siyahlıktı. Bu yüzden yapabileceğim en mantıklı yönteme başvurdum.
Yere çöktüm.
" Anne!"
Hıçkıra hıçkıra ağladığımı o an farkettim. Annem olduğunu düşündüğüm kişi sırtıma dokundu, o da ağlıyordu.
" Kızım! Kızım, geçecek hepsi... Şş, sakin olmanı istiyorum. Melis, Doğu'yu kaybetmedin sen. O senin koruyucu meleğin, evet hala öyle. Çünkü o artık gerçekten melek."
Anneme baktım, kapkara boşluğun içinde artık annem de vardı.
" Doğu gelecek, hayır hayır, o gitmedi ki!"
Biliyordum, o gitmişti. Ama insan kendini inandırmak istiyordu işte. Çocuk gibi konuşuyordum. Aslında başına gelenleri bilen ama yüzleşmek istemeyen küçük bir çocuk. Şu an başka bir şey yapamazdım ben. Şu an, tek yapabileceğim, yüzleşmemekti.
Saatlerce yatağın altında durup, sonunda sevgilimin beni kucağına alıp kahvaltı masasına oturtmasını bekleyecektim.
Doğu benden ayrılmamıştı. Ben Doğu'ydum, Doğu da bendim.
Doğu hep benimleydi...
Biz bir pusulaydık, Doğu yönü olmadan ben yolumu bulamazdım.
Ve Doğu benden hiç gitmeyecekti. Ben de onu, asıl karanlık kısımda yalnız bırakmayacaktım.
Bensiz korkardı ki o, bensiz yapamazdı.
Ben de onsuz...
|\||\\|||\\\||||\\\\|||||\\\\\|||||||\\\\\\\||||||
Selamlar!
Biraz geciktim ama henüz rakamları geçmiş okuyucuya sahip olmadığım için bunu en fazla - bölüm sayısına göre- 1 ya da 2 okuyucu farkedecektir.
Ancak ben bu işi ciddiye alıyorum ve bunun bir sorumluluk olduğunun farkındayım, bu sebeple okuyucularıma ve kendime saygımdan bölümleri daha hızlı yazmaya çalışacağım.
Eğer daha önceki kitaplarımı okuduysanız bilirsiniz ki, ben kısa süreli şeyler yazarım. Yani bu da sanıyorum, 10 bölümü geçmez.
Bu bölüm gerçekten kısa oldu, özür dilerim tekrardan ama artık asıl kısımlara girmek istiyorum.
Beklemede kalın :')
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KENDİNİ YOK ETMEK
Teen FictionBilgisayarımdan bana bakan mesaja tekrar gözümü diktim. " Selam, Melis. Benimle bir oyuna var mısın?"