Karşımdaki mavi gözlü çocuğa bakmaya başladım. Arkamdaki adam sanki her şeyi unutmuş gibi çocuğa bakıyordu. Sonunda konuşmam gerektiğini anladım. " Lütfen bana yardım et! Bu adam beni kaçıracak... Ne olur yardım et, çok korkuyorum."Kafası karıştığı belli olan çocuk dikkatle süzdü beni. Sonra arkamdaki o vahşi adamı süzdü. Ve bize doğru yürümeye başladı. O sırada yağmur biraz dinmişti.
Yanıma geldi sonunda ve bir anda hiç anlayamadığım bir şey yaptı. Kolumdan tuttuğu gibi koşmaya başladı. Arkamızdan adamın bağırma seslerini duyuyordum. Evet, gerçekten de şu an çok ama çok korkuyordum.
Hızlı koşuyordu ve ben de peşinden sürükleniyordum. Ama umurumda değildi. Bir ara ayağım burkuldu ve canımın acısıyla ufak bir çığlık attım. Bir kolumu o tutarken bir elimle yerden destek alıyor ve kalkmaya çalışıyordum. "Hadi, kalkman lazım. Birazdan bu sokaktan çıkacağız ve güvende olacaksın." Görmeyeceğini bilsem de başımı salladım ve hızla ayağa kalktım. Beş dakika kadar bir süre koştuk.
Gücümün tükendiğini ve artık bayılacağımı düşündüğüm bir anda gözlerimi kapattım ve kendimi bıraktım. Beni son anda belimden tutup kaldırdığında gözlerimi açamıyordum. Ondan destek aldım ve bank olduğunu düşündüğüm bir yere oturttu. Bilincim açıktı, her şeyi duyabiliyordum fakat ne gözlerimi açabiliyor ne de en ufak bir cevap verebiliyordum. Yüzüme hafifçe vurmaya başladığında oturmanın verdiği rahatlıkla birlikte gözlerimi yavaşça açmaya başladım. "İyi misin? Cevap ver, lütfen!" Öksürmeye başladım. Sonunda öksürmeyi kestiğimde ağzımdan fısıltıyla "iyiyim" sözcüğü döküldü. "Hadi, çok az kaldı." Kolumdan tutup beni kaldırdığında biraz güç toplamıştım. Ondan da destek alarak koşmaya devam ettim. Sonunda bulunduğumuz tenha sokaktan çıktık ve birkaç kişinin bulunduğu o huzurlu sokağa ulaştık.
Burayı tanıdığımı sanmıyordum fakat artık özgürdüm ama aklımdan o an çok fazla soru geçiyordu. Beni yakalamaya çalışan bir "patron" vardı ve artık ben her şeyi karıştırıyordum. Okulda yaşadıklarım ve bugün olanlar... Bir bağlantı kurmaya çalışıyordum. Ama neden beni yakalamaya çalışıyordu? Beni öldürecek miydi? Evet, büyük ihtimalle aklından bunlar geçiyordu. Ve ölmek sözcüğü aklımın ucundan geçtiği anda yüzümü buruşturdum. Biri tarafından kaçırılarak ölmek istemiyordum. Kafam çok karışmıştı ama şu an bunları düşünemezdim.
Kolumu hala tutan çocuğun masmavi gözlerine diktim gözlerimi. O sırada bana baktı. Ve yüzündeki korku ifadesiyle konuşmaya başladı. "Senin orada ne işin vardı? Issız sokaklarda gezersen olacağı buydu! Bir daha sakın yağmur yağarken ıssız bir yere girme! Sakın! Yoksa bu sefer seni ben kurtaramam. Anladın mı?" dediğinde gözlerimden yaşlar tekrar boşalmaya başladı. Sonra bir elini saçlarına daldırdı ve derin bir iç çekti. "Te-teşekkür ederim" dedim titreyerek ve kekeleyerek. Kolumu bırakırsa düşeceğim sanıyordum ve bir anda kolumu bırakınca dengemi kaybettim. İki kolumu aynı anda tuttu ve "Sen iyi misin? Özür dilerim bir anda sana bağırmamalıydım" dedi. Başımı güçlükle salladım ve artık eve gitmem gerektiğini söyledim. Başını olumlu anlamda salladıktan sonra beni bıraktı ve ben arkamı dönüp yürümeye başladım.
Bulunduğumuz sokağı tanıdığımı yeni fark ediyordum. Arkamı döndüğümde hala oradaydı ve benim ona baktığımı görünce hafifçe gülümsedi. Bende gülümsemeye çalıştım fakat olmadı sanırım.
Daha sonra eve doğru giderken elimde ekmek poşetinin olmadığını fark ettim. Parkta kalmış olmalıydı. Anneme şimdi yalan söylemeliydim. Ekmek kalmadığını o yüzden alamadığımı söylemeliydim ve annemin bugün yaşadıklarımdan haberi olmamalıydı. Koşarak eve gittim. Kapı açıldığında derin bir nefes aldım ve merdivenlerden çıkmaya başladım. Kapının önüne geldiğimde sırılsıklam olan ayakkabılarımı içeri aldım ve direkt banyoya götürdüm. Annemin şüphelenmesini sağlayacak bir detay bırakmıştım kendimde. Üstüm başım çamurdu! Annem beni hemen sorguya çekti. "Ekmek nerede? Neredeyse bir saat oluyor ve sen neredesin? Neden üstün başın çamur içinde?" dediğinde bakışlarıyla beni süzüyordu. "Ekmek kalmamış. Yağmur yağdığını görünce dayanamadım ve yağmurun altında durdum. Yanlışlıkla su birikintilerine bastığım için üstüm çamur oldu" dedim ve annem birkaç saniye dediklerimi düşündü. Peki dercesine başını salladı. Bense annemin sorgusundan kurtulduğum an odama gittim.
Sırılsıklam olan kıyafetlerimi çıkardım ve direkt çamaşır makinesine koydum. Üstüme dışarı çıkmadan önce giydiğim ve beni rahatlatan kıyafetleri giydim. Hızlıca banyoya gittim ve elimi yüzümü yıkadım. Sonra saçlarımı hızlıca kurutup kendimi en güvende bulduğum yere, odama, gittim.
Ağlamayacağım...
Birkaç saat sonra babam geldiğinde babamın işyerine gitmeyi özlediğimi fark ettim. Evet, oraya sürekli gidemezdim çünkü babam askerdi ama bazen gitmemizi de pek sorun etmiyorlardı. Bir an onları düşündüm. Aybüke ablayı, bizi hep güldüren Berna ablayı, Rıfat amcayı ve benim kafa dengim olan Semih'i çok özlemiştim.
Babamın yanına gittim. Oturduğu koltuğa oturdum ve televizyona baktım. "Ne oldu Papatya?" dedi babam -bana genellikle Papatya der- "Şey, ben Semihleri özledim baba. Yarın ben de seninle gelebilir miyim?" Kurduğum cümleye bakın "Semihleri özledim" neden sadece Semihleri dedim ben salak gibi! Babam güldü ve biraz düşündü. " Taşınmamıza bir hafta, okulların açılmasına ise iki hafta var değil mi?" "Evet" dedim gülümseyerek. "Eh ben bu papatyayı kıramam sanırım. Gidebiliriz Papatya" dedi babam gülerek. Oturduğum yerde sıçradım ve babamın yanağına teşekkür öpücüğü kondurarak odama çıktım.
Yarın için ne giyeceğime karar verdim öncelikle. Gri kotumu, siyah beyaz tişörtümü ve gri ceketimi giyecektim. Ne de olsa sabahları hava soğuk olabilir. Kıyafetlerimi hazırladıktan sonra bir saat kitap okudum ve düşünmeye başladım. Evet, başıma gelen şeyler kolay değildi ve ben bunu kimseye anlatamayarak iyice mahvoluyordum. Ama bir şeye karar vermem lazım. Ya her şeyi okul başlayana kadar unutup okulda yine o şeyler başıma gelirse birine anlatacağım ya da hiçbir şeyi unutmayıp kafayı yiyeceğim! Yattığım yatakta doğruldum. "Kararımı verdim!" diye bağırdım istemsizce. İkisini de seçmedim. Benim seçtiğim şu: Ne olursa olsun okul başlayınca birilerine anlatacağım. Sınıfta arkadaş olduğum ilk kişiye anlatacağım!
Düşünmek iyi geldi sanırım. Şimdi uyuyabilirim. Başımı yastığa koyduğum an uyuyacağım sanırım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Papatya Vakti
AdventureBu normal bir Papatya'nın hikayesi değil. Bu solacağını bilen ama bunu bile bile yaşama tutunmaya çalışan bir Papatya'nın öyküsü. "O" neden olduğunu bile bilmediği bir intikamı alıyor. "Ona" verilen şeyler bir Papatya'nın yapraklarının tek tek s...