2: Gözlerindeki o ışıklı evreni.

10.5K 1K 675
                                    


"Taehyung, uzun süre boyunca bir şeylere odaklanmaman gerektiğini söylemiştik sana. Neden bizi dinlemiyorsun?"

Bana gerçekten kızsa da -sesi elbette yumuşaktı ama gerçekten sinirlendiğini biliyordum- hemen arkama uzanırcasına oturup beni bacaklarının arasına çekmiş ve şakaklarıma yasladığı parmaklarını hafifçe hareket ettirerek masaj yapmaya başlamıştı. Dudaklarım kıvrılırken sessiz kalmış ve gözlerimi kapatarak derin bir nefes vermiştim.

"Bu filme hayatını adadığını biliyorum, mükemmel olmasını istiyorsun, istemek de zaten en doğal hakkın. Ama kendine çok yüklenme lütfen. Her an-"

Durmuştu. Devamında söylemek istediği şeyin ne olduğunu biliyordum. Ama yine de içinde tutmasını istemedim. Yeterince şey atıyordu zaten içine. Hem ben bunları aşmış sayılırdım.

"Her an, ne?"

"Yok bir şey bebeğim. Dinlen biraz"

"Devamını getirmelisin Jungkook"

"Bir şey yok dedim ya-"

"Her an bana bir şey olacak diye korkuyorsun, bu korku yetmezmiş gibi ben de işini zorlaştırıyorum değil mi?"

Derin bir nefes verdiğini duymuştum. Ardından dudaklarını saçlarımın olması gereken ama olmadığı için beremsi bir şeyle örtülü olan yere değdirmişti.

"Evet" demişti kırık bir sesle. Ardından çekingen bir sesle devam etmişti. "Ama sorun değil, sadece birden sinirlendim ve korktum. İstediğini yapabilirsin. Sana karışamam biliyorum. Bu-bu tamamen senin kararın-"

"Hayır Jungkook, bana elbette karışabilir, kızabilirsin. Ayrıca biz hayatlarımızı birleştirmeye karar vermemiş miydik? Neden şimdi böyle söylüyorsun?"

Ben tam bir bipolardım gerçekten. Daha önceki söylediğim şeylerle çeliştiğimi biliyordum fakat ne bileyim, anın gereği bir şeyler söylüyordum ve pişman olsam da yapabileceğim bir şey olmuyordu.

"Haklısın sevgilim" demişti beni yumuşakça sararken. "Bu yüzden sana kızmalıyım. Ama kıyamıyorum işte. Şu haline bak, çok sevimlisin. Neden bu kadar sevimlisin?"

Bu halimle mi? Demek istemiştim ama onu daha fazla sinirlendirmemek ve üzmemek için sadece gülümsemekle yetinmiştim.

"Bugün neler yaptın? Biraz geç geldin sanki?"

"Evet, işlerim uzadı çünkü. Yine patronumla tartıştım. O adamı gerçekten sevmiyorum"

"Ne oldu yine?"

"Aynı şeyler. Yavaşmışım, uyuşuk uyuşuk dolanıyor, işten kaçıyormuşum falan filan. Götüme füze taksam yine yavaşsın diyecek, piç adam"

Küfür etmesini beklemediğim için ve aşırı sevimli olduğu için istemsizce küçük bir kahkaha atmıştım.

"O adamı ben de sevmiyorum" demiştim güldükten hemen sonra. "Ama bazen içindeki küfür eden sevimli çocuğu ortaya çıkardığı için seviyorum"

"Küfür etmemi sevdiğini söyleseydin bunun için çok uygun zamanlarımızda bolca edebilirdim"

Muzip bir ifadeyle parmaklarını yanağımdan kaydırarak boynuma indirdiğinde dudaklarım tekrar kıvrılmıştı.

"Hayır hayır, arada duymak komik olabiliyor ama küfür yok"

Parmakları boynumda dolaşmaya devam ederken diğer eliyle de yanaklarımla oynamaya başlamıştı. Gözlerimi kapatarak sessiz kaldığımda bir süre o da konuşmamıştı.

"Uyumak ister misin?" Sessizliği sessizce böldüğünde olumsuz mırıltılar çıkarmıştım. "Emin misin? Benimle vakit geçirmek istediğini biliyorum bebeğim ama yorgun düşmeni istemiyorum. Hem yarın hep yanındayım?"

Record! :taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin