'2'

3.1K 261 124
                                    

Bölüm 2 | Ortak 

Jimin arabaya bindi, kemerini taktı ve sırtını koltuğa yasladı. Neredeyse bir saat boyunca bilekleri sırtında sabitliydi. Bahsi geçen her yer çok fazla acıyordu ve bunu bilmeden belli ediyordu. Yüzünü ekşitiyor, bileklerini okşuyor, sırtını geriyordu.

Araba yolculuğu sessizdi. Namjoon'un sessizliği neden böyle uğraştığını sorgulayarak değerlendirdi. Namjoon çocuğu gereğinden fazla korkuttuğu için bir anlığına kötü hissetse de bunun gerekli olduğunu biliyordu. Neydi onu bu kadar uğraşmaya iten şey? Neden çocuğu sokağa atmak yerine onun hayatını dinlemek istedi? Cevabı bulamadıkça direksiyondaki elleri sıkılaşmıştı.

Jimin ise kendini sakinleştirmeye çalışıyordu. Bu adam neden kendisiyle o kadar ilgileniyordu, neden onu araştırıyordu merak ediyordu. Jimin, hayatının hangi kısımlarını anlatabileceğini düşündü. Ailesinin ölümünü mü, amcası tarafından nasıl hayatının mahvedildiğini mi yoksa yurtta kalırken yaşadıklarını mı? Ya da sadece yakın geçmişi anlatmalıydı. Jimin zihninde kendi kendine onay verirken, araba kırmızı ışıklarda durdu ve boğazını temizledi. Namjoon, Jimin'e kısa bir bakış attı. "Eve gitmesek?" dedi Jimin, Namjoon'un yan profilini izleyerek. Ardından onu rahatlatabilecek tek şeyi önerdi, "Pasta yiyebiliriz beraber. Çilekli hem de!" Namjoon şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı ve bakışlarını kırmızı yanan ışıktan çekip Jimin'e çevirdi. Jimin'in ağrıdan dolayı kasılan yüzü biraz daha gevşemiş görünüyordu. Namjoon en son ne zaman tatlı yediğini düşündü ve cevabı bulamadı.Pasta onun aklına gelebilecek en son şey olabilirdi. Ama küçüğün parlayan gözleri ve ses tonundaki heyecan onun için pasta yemek için yeterli sebeplerdi. Yeşil ışığın yandığını arka arabalardan gelen korna sesleriyle anlayan Namjoon, "Olur. İstediğin bir yer var mı?" diye sordu. Jimin gülerek ellerini çırptı. Biraz daha rahatlamış hissediyordu ve "Fark etmez, çilekli pastanın kötü olabileceği bir yer yoktur." Dedi. Namjoon da onu kafa dinlemek için gittiği kafeye götürdü.

Namjoon ile Jimin'in oturduğu masaya istedikleri gibi iki çilekli pasta, bir bardak kırmızı şarap ve bir kahve getirdiklerinde Jimin sessizce teşekkür etti. Namjoon, çocuğu sıkıştırmıyor, rahat hissetmesini bekliyordu.

Jimin ise gözlerini pastaya dikmiş düşünüyordu.

Saklamalı mıyım?

Namjoon sabırla bekliyor bir bacağını diğerinin üzerine attı ve kollarını birbirine sarmıştı, bir avucunun içinde telefonu vardı fakat bunu Jimin göremiyordu. "İsmini söyleyerek başlayabilirsin." Dedi Namjoon, kafasının karışık olduğu belli olan çocuğa yardımcı olmak amacıyla. Jimin kaşlarını kaldırdı, ismini söylemediğini unutmuştu. "Jimin." Dedi gülümseyerek, "Adım Park Jimin." Namjoon gülümsedi karşısındaki çocuğa ve "Kim Namjoon." Dedi. Namjoon kollarını açtı ve gözlerini Jimin'den ayırmadan telefonuna 'Park Jimin' yazdı. Jimin "Memnun oldum Bay Kim." Dedi karakoldaki polislere gönderme yaparak. Namjoon başını eğdi ve güldü. Dudaklarını yaladı esmer olan ve "Güzel yakalamışsın." Dedi. Jimin kendiyle gurur duyduğunu göstermek için göğsünü kabarttı. "Jimin," fısıldadı Namjoon, "Kimsin sen?"

Jimin yutkundu ve pastasından bir çatal aldı. "B-Ben barmenim." Dedi Jimin ve gözlerini Namjoon dışında her yere bakmaya. Namjoon şarap bardağını parmaklarıyla kavradı ve bir yudum aldı. "Çocukluğun nasıl geçti Jimin?" diye sordu şarabından yudum almadan önce. "Ben," dedi ve gözlerini yukarı çevirdi Jimin, Namjoon çocuğun gözlerindeki yaşları görünce kötü hissetti. "Yetim misin?" diye sordu direkt olarak. Jimin, gelen ani soruyla bakışlarını Namjoon'a çevirdi, Namjoon ona bakmıyordu, pastasından bir çatal alıyordu. Bunu görünce dikkati bir anlığınla dağılan Jimin, "Evet." Dedi. "Nasıl, ne zaman öldüler?" diye sordu Namjoon, bu kadar meraklı olmaması gerektiğini bilse de kendine engel olamıyordu. "On beş yaşındaydım," dedi Jimin, dişlerini sıkmıştı, "Gözlerimin önünde." Dedi ve çatalı tutan elini yumruk yaptı.

Armi e Vino // nammin (düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin