ATİNA OKULU [ÖĞRETİ]

25 2 2
                                    



Bedenim bir idi yaşamın adımlarımı yaşarken , Ruhum bir idi yaşamda var iken , onla bir bütün olurken ; Kalbim bir idi Ruhumun ve bedenimin engin denizin dolduran enerjisini : yıkıcı , güçlü , bulanık ve Karmaşıklığıyla yaşamda denge terazisinde bir etki. Fakat bir o kadar derinlikten açıklığa ; yüzeye dokunan bir yaşam eli , yaşam bir hayat doluluğuyla dokunan bir etkenin bir anlam bulmasıyla bir akla ermesiydi. Bilincin merkezi olmasıydı.

Bilincin aktığı havza Aklımın çukurlarını ve nehrini bir araya getirdi. Aklım bir idi bütün sorgumun ve Varlığın öğretisini dinler ve yaşarken.

Bir bütündüler , her zaman bir idiler. Etkinliklerin ve eylemlerin bedelleri , yaşadıkları gerçekliğin hangi zamanın kumuna etkileyeceklerini bilerek ve düşünerek...

lakin sonucunu bir olduğu ; ayrı dünyaları olduğu bildiği bir bedene sığdırmışlardı. Hatayla dolu , ama bir o kadar doğrusu bulunurdu.

Yaşam bir doğruyla , yanlış arasındaki kararı açıklarımı ; yoksa akan nehrin yönü olmaksızın bir Sonucumu yaşatırdı.









Soru , cevabı anlatır mı ; Cevap soruyu gösterimi. Ya yaşam , Onun Görevi neydi ?

Başladığımdan beri gelen sürecimde ATİNA okulumun 2. günündeyim. ERATATUSUN sempozyumunda açık bir konu üzerindeki düşünceler konuşuluyor , bazende bir insan zihnin ürettiği espiri dalgasının bilgi kayasına çarpması gibi bizde kayaya kendi zihnimizle çarpıyorduk. Yaşam etkenliği ve yaşamın Tanrıya , Tanrınında yaşama etkinliğini konuşuyorduk. Şimdi bu konuşmaların yazıtlarını görseler sanırım dostum Platonla aynı okulu , aynı simgeyi taşıyacaktık.

Fakat buda insan medeniyetinin ateşinden nasibini almış yazıtlardır.

Eratatusun sempozyumunda konuşulmuş akşın derinliğinde , Gaia Ananın toprakları yaşama yaşam katardı. Uranosun gök yüzü yaşama başka bir pencere katardı. Tabi hepsinin açtığı Yaşam başka bir kapı açtı , kimi farklı isimlerle adlandırdı ve adlarıda başka tarihi metinleri hafızalara kazınınanların ardında yaşam olarak adını aldığımız : Mekan olarak varlığımızla bütün olduğumuz , evimiz ; Mavi Dünyanın Doğasına bir zemin daha kattı.

Bu zemin bazen Doğanın kendisinin kurduğu sahne sufleleri , kimide rol verdiği varlıkların oynadıkları oyunlardı : yazılan , bir yaşam perdesi ve alkışlarımı yoksa seni izlediğin sandığın gözleri görür insan. Başlangıç tada veya Sonda da.

Fakat eskilerin içindede bir görünen Doğa ana. Sanki Eski Anadolu'nun hakimi Kibele gibi.

Zihnin engin kıyılarını dolaştığında Doğa Anaın getirdiği Başlangıç ve Son hala zihnimin ve öğretimin derinliklerinde.

Başlangıç ve Son ha...

Bu iki kavram ve gerçeklik Atinanın salonlarında korkusuzca söylenirdi. Bir yerde daha çok fazla söylenirdi. Ölümün dost olduğu topraklarda. El-Kusorda , Luxor Tapınağının da söylenirdi. Eski Mısır ve Tanırıların ilk Savaşının başladığı yerlerden biri. Eskilerim ve ağlarım beni izlemeye hatta yaşattırmaya kadar götürmüştü. Belki zihnimin bir tezahürü veya tezahürün bana sunduğu bir bilgiydi.

Bildiğim zamanın yaşamı aynı gidiyordu. Sempozyumların ardında tapınakta bana eşlik eden kardeşlerimde katılmıştı bu yola.

Aitras ve Eoranın sempozyumu herzaman daha eğlenceli olurdu. Sempozyumlarımız arasında uzun bir mesafe olsada İki kardeşin sınıfı öğretmenin öfkesi , sınıfın kakaları ve öğretileriyle doluydu.

Benim sınıfım ise çekingenlik ve sevgi doluydu. En azından kalbimin bana gösterdiği yön böyleydi.





[ Size Mutlu olmayı Tavsiye ediyorun , çünkü bu gökkubbenin altındaki insan için yemek , içmek ve mutlu olmaktan daha iyisi yoktur. Bu , Tanrının insana gökkubenşn altında yaşaması için verdiği günlere dayanağı olacaktır]

Kral Süleyman Bilinç III(3)






Ortak salonda Toplandığımızda Aitras ve Eoranın arasındaki konuşmaya dahil olmamamın mümkünatı yoktu. Uzun mermer oturakların olduğu yerde uzanarak elde ettiğimiz aylak ve uzun sohbetlerin tadı daha başka ve daha zevkli idi.

Bu zevkin arasındaki bir konumuz değerliydi. Aitrasın cümlelerin ardında " Akan yaşam bu kayaların arasından geçiyor , nihaiyi eylem bir sonuç getirecek mi sizce , Kılıç bu sefer nereye dönecek ? "

Sorunun kaynağını anlamaya çalışırken iki kardeş arasındaki konuşma başlamıştı bile. Eoradan " Kılıcın döneceği yönü döndürecek el ve onu etkiye alacak ele ihtiyacı var. Bir el yalancı bir el her zaman doğruyu söyler " demişti

Bu iki kardeş arasındaki ortadaki kardeş olarak anlamımı bulduğumda söylediğim cümlem "Kılıç döneceği yönde yönünü bulur yada başkasının müdahalesinde yol olur , fakat kılcın gücünü nihayette erdirecek kişi kılıcı kulan anlardır" dediğimde kardeşler gülümsüyordu. Ama tapınağın gözü herzaman bizlerin üzerinde memnun ama endişeli bakışları bulunuyordu.

Bu bakşılar arasındaki en gülünç muhabbetimiz ise Usta Nabahın koca çıkmış çenesi ve geveze ağzıydı. Çocukluğun aptal ama akıl öğretisi inanılmazdı.

Salondan , Atina bahçesine ordan nehire ve birçok yere gidiyorduk bu Titanın okulunda.

Öğretimiz gerçekliğin bilgisi olan Matematiğin aritmetiği ve şekillere yansımış olan Geometriye kadar uzanıyordu. Öncel erim ve sonraların öğretisi olan Euler , Pisagor gibi dostlarımın öğretileri çocuk bedenimin Yanan Atinasında fark etmemesi mümkün değildi.

Kimsenin inanmayacağı ve hala bilinmeyen icatlara şahitliğim olmuştu.

Bir akşamımızı. İleride ortağım olacak Kartaria , grubumuzun uysalı Monfis ve kardeşlerim Aitras ve Eora ile oturduğumuz yıldızlı gecede kıvılcım alan bir konuya denk gelmiştik.

Gözlerim hafif kısılmış onu düşünüyordum. Grubum ve kardeşlerim gülüyordu , ama sevinçleri ve çocuklukları destekleyiciydi. Ona ulaşmam zaman alacaktı ve aldı da fakat onla olan kardeşlerim arasında olacaktı.

Gecem gündüzüm gibi parlak , Güneşim gecem gibi gözle , zihnin bütünlüğünü kaplayan bir parçaydı. Olgunun devamı yolda gizli olacaktı.

Sonrasında Zaman bizler için çok uzun ve uzun akacaktı

DANTENİN GÜNLÜĞÜ ŞEYTANLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin