🌻Sleep Dealer - The Way Home🌻
Yavaş yavaş batmakta olup gökyüzünü kızıla boyayan güneş ile beraber Namjoon gelmişti, birbirlerini Havalimanında ilk görüşleri baharın gelmesiyle kiraz çiçeklerine kavuşan ağaç misaliydi.. Utangaçlıklarına rağmen kolları birbirlerinin etrafına sıkıca dolanmıştı, Yoongi Namjoon'un düşündüğünden daha kısa ve beyaz tenliydi. Namjoon ise Yoongi'nin düşündüğünden çok daha güzel bir ten rengine ve yüz hatlarına sahipti. Ama bu ikisi için de ceviz kabuğunu doldurmayacak kadar önemsizdi, dış görünüş dediğiniz saçma bir algıdan başka neydi ki? İki genç adam beraber adımlarını atarlarken, Namjoon'un Yoongi'nin elini tutmak için elini uzatmasının üzerine Yoongi isteğini geri çevirmemiş ve onun elini kavramıştı, sıkıca.
Ve şimdi de markete gidiyorlardı, çünkü Yoongi evde neredeyse yiyecek hiçbir şey olmadığını henüz anımsamıştı...
Küçük küçük, keyifli sohbetlerle devam eden güzel yolculuğun sonunda nihayet markete gelebilmişlerdi, Yoongi bir market arabası almak üzere Namjoon'un elini bıraktı ve arabaların yanına hafifçe koşup birini alıverdi. Namjoon ise çoktan onun yanına gelmişti bile, gayet normal bir yüz ifadesiyle sordu "Yoongi, arabaya binmek ister misin?" Yoongi minik bir kahkahayı bırakıvermişti dudakları arasından, "Ne? Namjoon saçmalama lütfen. Daha önce hiç öyle bir şey yapmadım ben, yapmam da." Namjoon onun son kelimelerini dinlememişti bile, belinden ve bacaklarından tutup kucağına aldı ve Yoongi'nin tüm 'Hayır' ve 'Yapma'larına, ardından da etraftakilerin şaşkın bakışlarına rağmen onu market arabasına usulca bıraktı.
Yoongi hemen eliyle yüzünü gizledi, "Namjoon. Rezil olacağız." Namjoon hafifçe bir kahkaha attı, "Neden rezil olalım ki? Çek bakayım o ellerini güzel yüzünden, alacağımız şeyleri görmen lazım öyle değil mi?" Yoongi ellerini yüzünden çekerken derin bir iç çekti. Bu sırada Namjoon arabayı sürerken oldukça eğleniyor, her bir reyona girmeye çalışıyordu. İşin açıkçası, Yoongi de eğlenmiyor değildi.. Namjoon arabaya birkaç sigara paketi attığında Yoongi bunu görmesiyle kendisi için de birkaç paket alması gerektiğini söyledi. Namjoon'un biraz suratı aşılmıştı, "Birçok sağlık sorununa rağmen hâlâ sigara mı içiyorsun Yoon.. belki bir-iki kadeh şarap için zerre kızmazdım ama sigara... Lolipop sevmez misin? Lolipop alalım?" Yoongi gözlerini devirdi, "Namjoon, beş yaşında değilim. Ayrıca, lolipoplara bayılırım lâkin sigara istiyorum. Lütfen." Namjoon bir şey demedi, diyemedi. Ve ellerini sigara reyonuna uzatmıştı ki yüzü Yoongi'ye geri döndü "Sadece bir paket." Yoongi başını geriye attı, "Oof Namjoon! Zaten bir haftaya kadar ölmüş olacağım. Bırak da huzurlu öleyim Tanrı aşkına!" Namjoon aldığı sigara paketini arabaya atarken söylendi, "Biliyor musun Min Yoongi, bir insanın hayatta yapabileceği en büyük hata büyük konuşmaktır." Yoongi dudaklarını büzmüş, uzun bir süre Namjoon'a cevap vermemişti, gelen uykusu ve market arabasının içinde oturmaktan mayışan bedeniyle başını yeniden geriye attı, Namjoon ile göz göze geldiğindeyse her şeye rağmen hafifçe gülümsedi. Market alışverişleri neredeyse bitmişti, Namjoon'un lolipopların önünden geçerken bol bol kolalı lolipopu sepete atmayı es geçmemesi de Yoongi'nin kalbine dokunmuştu nedense.. Bu her ne kadar minik bir şey de olsa hayatında ilk defa önemsenmiş ve eğlenmiş hissediyordu. Nihayet aldıklarını ödemek için kasaya geldiklerinde Namjoon onu arabadan kucağına alıp yere bıraktı, Yoongi onu bırakmayan uyku sorunları ve anksiyetesi nedeniyle dün gece çok geç yatmış ve sabah da çok erken kalkmıştı. Bu yüzden oldukça uykulu hissediyordu kendini. Aldıklarının ücretini ödedikten sonra hemencecik evin yolunu tuttular. Pek de konuşmadan geçen yolculuğun ardından evlerine daha doğrusu Yoongi'nin evine nihayet vardıklarında Yoongi hızlıca kapıyı açmış ve Namjoon'un içeri geçmesi için kenara çekilmişti. Namjoon, elindeki poşetleri mutfak tezgahına bırakmış, ardından hemen bir şeyleri yerleştirmeye koyulmuştu. Yoongi mutfaktan içeri girmedi ve mutfağın kapısından ona seslendi, "Namjoon çok özür dilerim ama çok kötü hissediyorum ve uyumak istiyorum.. yarın seninle bol bol ilgileneceğim, olur mu? Merdivenleri çıktığın anda solda kalan odayı senin için hazırladım, hemen yanında da banyo var zaten.. Bir şey olursa beni uyandırmaktan çekinme. İyi geceler.." Yoongi gözlerini ovuşturarak gidecekken Namjoon hemen ona seslendi, "Özür dilemene gerek yok bebeğim, birbirimizi yıllardır tanıyoruz ve.. yorgun düştüğünü, hassas bünyeni biliyorum. Sen uyumasan da ben bir şekilde seni uyuturdum, iyi geceler." Yoongi giderken kısık bir sesle söyledi, "Teşekkür ederim Namjoon."Yoongi odasına çıktığında beline bağladığı gömleğini bir kenara koymuş ve üzerini bile değiştirmeden yatağına girmişti. Kendini yine düşünceler havuzunun boğucu, soğuk sularına atacakken hiç alışık olmadığı bir şekilde odasının kapısı tıklamıştı. Ve de o ses. "Girebilir miyim?" Yoongi fazlasıyla soluk sesiyle seslendi, "Evet." Namjoon içeri adımını attığında hiçbir şey söylemeden abajurun yanan ışığı sayesinde net bir şekilde görebildiği Yoongi'nin yanına uzandı ve bir süre ikisi de hiçbir şey söylememeye devam etti. Namjoon bu sessizliğin üzerine yavaşça Yoongi'ye sarıldı, "Hey Namj-" Yoongi daha cümlesini tamamlayamadan Namjoon güzel çocuğu göğsüne bastırdı ve saçlarına minik bir öpücük bıraktı, "Okyanusun zemini ikiye ayrılsa da, birisi dünyayı sallasa da, seni sevmeyi asla bırakmayacağım Yoongi."
O gece birbirlerine sarılmanın verdiği huzurla ve Yoongi'nin çiçek kokusuyla uyudu Namjoon.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
euphoria. |namgi❀
Fanfic"Ben gerçekten yarının olduğunu, ölümün ensesinde bir yaz meltemi gibi estiğini unutan acınası bir kelebektim."