Sarayda herkes içkilerini içerek muhabbet ederken, mutfak tezgahına yaslanmış etrafı izliyordum.
Salon ve bahçe tamamen doluydu ve bende kalabalıktan nefret ettiğim için kendimi buraya atmıştım. Kendine içki almak isteyenler hariç buraya gelen olmadığı için halimden memnundum.
Mutfağa Jimin girdiğinde bakışlarımı kısaca onda gezdirip kalabalığı izlemeye devam ettim. Bugün yaptığı şeyler için hala sinirliydim ve görünüşe bakılırsa o da sinirliydi. Arabasını bebeği gibi seven bir manyak olduğuna bakacak olursak kızgın olmakta oldukça haklıydı.
Jimin karşıma geçtiğinde bakışlarımı ona çevirdim. Gözlerini benden ayırmadan dibime kadar geldi ve arkamda ki tezgahtan yeni bir içki alıp benden tekrar uzaklaştı. Sarhoş değildi fakat sersem gibiydi. Birkaç bardak sonra sarhoş olacağını tahmin edebiliyordum.
"Amcam seni arıyordu. " dediğinde omuz silktim. Göz önünde olmamı isteyecekti büyük ihtimalle ama bunu istemiyordum. İnsanlarla samimiyetsiz diyaloglar kurup göz önünde olmak istemiyordum.
"Sen sinirli misin? " diye sorduğunda bir şey dememek için dilimi ısırdım. Beni deli ediyordu. Sanki bugün hiçbir şey olmamış gibi davranması çok çok çok sinir bozucuydu!
"Değilim." diye mırıldandım sadece. Onunla laf dalaşına giremeyecek kadar bitkin hissediyordum.
"Babam bebeğimi elimden aldı ve bir hafta vermeyeceğini söyledi. Senin bebeklerinden birini alacağım bir haftalığına."
Bakışlarımı Jimin'e çevirip "Çok beklersin." dediğimde kaşlarını çattı.
"Arabam elimden alındı? "
"Bu benim sorunum değil Jimin. Altına aldığın kızların birinden iste. İkinizde kazançlı çıkarsınız." dedim gözlerimi devirerek ve mutfaktan ayrıldım.
Jimin arkamdan gelip kolumu tuttuğunda kaşlarımı çatarak ona baktım ve kolumu sinirle elinden kurtardım. Jimin ile sinirle birbirimize bakarken büyükbabamın sesi duyuldu.
"Ah bende torunlarımı arıyordum. Yanıma gelin lütfen çocuklar. "
Jimin'e bakmayı kesip büyükbabama yürümeye başladım. Bahçedekiler salona girerken, herkes sessizleşmişti. Jimin ile büyükbabamın iki yanında durduğumuzda, büyükbabam gülümseyerek ellerini omuzlarımıza yerleştirdi.
"Jungkook ve Jimin benim en değerlilerim. Mirasın hangi aileye gideceği çok tartışılan bir konu. Ben mirası beni mutlu ve memnun eden torunuma bırakacağım. Bu saray, banka hesaplarımda ki tüm paralar, holding, arabalarım.. Tüm servetimi tek bir torunuma bırakacağım. Aslında eşit olarak paylaştırmayı düşündüm fakat hak edenin kazanması daha iyi. Torunlarım benim için özel olsa da aileleri için aynı şey geçerli değil nasıl olsa. "
Büyükbabam kendi kendine güldüğünde gülmemek için yanağımın içini ısırdım. Büyükbabamın sürekli anne ve babalarımıza laf sokmasını seviyordum.
"Jungkook ve Jimin. Aileleriniz gibi düşman olmadığınızı biliyorum. Lütfen herkesin önünde sarılın. "
Büyükbabam aramızdan çekildiğinde Jimin'in gözlerine baktım. Dudakları yukarı kıvrıldığında, bende gülümsedim. Bu gülümsemenin anlamını biz ve okul arkadaşlarımız hariç kimse bilmiyordu.
Yavaşça bir adım öne gittim ve kollarımı Jimin'e doladım. Jimin de ellerini belime sararken kulağıma eğilip "Sarayda ki son günlerini güzel geçir. Mirası elde ettikten sonra sarayın yakınına bile yaklaştırmacağım seni." dediğinde sırıttım.
"Kendini böyle kandırmaya devam et." dedim ve gülümseyerek geri çekildim. Büyükbabam bize eğlenmeye geri dönebileceğimizi söylediğinde Jimin'e son kez küçümseyici bakış attım ve Hoseok'un yanına ilerledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hell 2 ||jikook||
Teen FictionHayatımda yapmaktan gurur duymadığım şeyler yaptım, ama ilk defa cehennemin gerçek tehlikesini hissediyorum.