-7-

2.2K 197 154
                                    

Yine büyükbabamın düzenlediği büyük davetlerin birindeyken, balkonda şarabımı yudumluyordum.

İnsanların birbirlerine karşı olan samimiyetsiz konuşmaları ve gülüşmeleri midemi bulandırdığı için balkona kaçmıştım. İçeride ki herkes birbirine rakipti ve birbirlerinin kuyusunu kazıyorlardı. Ama kamera önüne geçtiklerinde birbirlerine kırk yıllık dostmuş gibi davranıyorlardı.

Sinirle gülüp şarabı tek yudumda bitirdim ve bardağı masaya bıraktım. Jimin ile üç gündür konuşmuyorduk. Hatta birbirimizi sadece kahvaltı ve akşam yemeğinde görüyorduk. Ufak bakışmalar haricinde hiçbir iletişimimiz yoktu.

"Jungkook? "

Babamın sesiyle başımı hızla ona çevirdim. Bana uzun bir süre baktıktan sonra yanıma gelmiş ve sigarasını yakmıştı. Bakışlarımı ondan alamıyordum çünkü ilk defa kendi isteğiyle gelmişti yanıma. Ve ilk defa bakışlarında nefreti görememiştim.

"Sabit bir yere bakıyorsun fakat kafan o kadar karışık ki nereye baktığını bile bilmiyorsun. Gökyüzüne bakıp derin nefesler alıyorsun ama o nefesler yetmiyor, tıkanıyorsun. Durup dururken gözlerin doluyor. " dedikten sonra bakışlarını bana çevirdi ve hafifçe gülümsedi. Gözyaşlarım yanaklarıma süzülürken elini uzatıp onları sildi ve elini omzuma koydu. "Aşk denen illete düştün değil mi? "

Cevabımı başımı eğerek verdiğimde, hiç beklemediğim şeyi yapıp bana sarıldı. Kollarını sımsıkı bana dolarken, samimiyetini hissetmiştim. Belki de rol yapıyordu fakat şimdilik umrumda değildi. Yıllardır yapmasını beklediğim şeyi yapmıştı.

Titreyen ellerimi omuzlarına yerleştirdim ve babamın kolları arasında hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Ben sürekli 'nasıl baş edeceğim' diye sayıklarken, babam  kulağıma 'geçecek' diye fısıldıyordu.

"Ne oluyor burada? "

Annemin sesini duyduğumda babamın kollarının arasından çıktım ve gözyaşlarımı sildim hızla. Annem kollarını göğsünde birleştirmiş, şaşkınlıkla bize bakıyordu.

"Yine neye ağlıyorsun sen çocuk gibi? "

"Yeter artık. " diyerek sesimi yükselttim. Annem ilk başta irkilse de sonradan sinirle kaşlarını çattı. Ağzını açmasına fırsat vermeden konuşmaya devam ettim. "Bana neden ağlıyorsun diye sorma, seni kim ağlattı diye sor. Bana buna mı kızdın deme, seni bu raddeye ne getirdi diye sor. Asla takılmayacağım şeylere dönüp dönüp bakıyorsam bana içinde ne birikti diye sor. Anlatmaya çalışırken sesim yükseliyorsa bana kaç defa susturuldun diye sor. Bana efendilik taslayacağına, annelik yap. Beni yargılamak yerine, yanımda ol. "

Annem uzun bir süre sessiz kaldığında ona arkamı döndüm. Babam ile balkondan çıktıklarında ellerimi yumruk yaptım. Ağlamak istiyordum fakat balkonda yalnız olmadığımı da biliyordum. Sessizdi fakat arkamda olduğunu biliyordum. Kokusu etrafı sarmıştı, nasıl fark etmezdim onu?

"Artık yanına yaklaşmayacağım dedikten hemen sonra kendimi senin yanında buluyorum. Sana karşı ördüğüm duvarlar yıkılıyor birer birer. " dedi yanıma geldikten hemen sonra. Bakışlarının bende olduğunu bilsem de ona dönmedim.

Dudaklarım hafifçe yukarı kıvrıldı. "İkimiz de birbirimizin hayatından çıkamıyoruz bu bir gerçek ama aradaki bağ her neyse bizi birleştirmiyor da. Garip değil mi? "

Jimin hafifçe gülüp sırtını demire yasladı ve bana bakmaya başladı. Dizlerimin titrediğini hissetsem de, kalbim hızlansa da ona dönmedim. Ona bakmak sadece kendime eziyetti.

"Oyunları sürdürecek miyiz? " diye sorduğunda dudaklarımı birbirine bastırdım sımsıkı. Düşündüğü şeyin bu olması beni sinirlendirmişti.

Hell 2 ||jikook||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin