Bölüm sözü☁️
Bazen yolunu bulmak için kaybolman gerek.
(Sometimes you need to get lost to find your way.)Hayatın benden aldıklarını acı içinde karşılıyordum. Sahi ne çok şey almıştı benden. En çok da benliğimi. Benden giden kapkaranlık olan şeyi...
Ruhum gibi her şeyim acı içinde ölüyordu yavaş ve sessizce. Umudum, gün geçtikçe daha da yitiriyordu kendisini. Ben ise sadece boynumu büküyordum bütün olanlara karşı. İzin veriyordum bedenimden ruhumu çalmalarına umutlarımı yitirmelerine. Susturup kitliyordum bedenimi ve izin veriyordum benim olan her şeyin onların olmasına.
Sahi ne çok şey çalmıştı hayat benden. Peki neden benden çalmıştı bir sürü insan varken dünyada. Neden... Ne yapmıştım ki ben bunları yaşıyordum. Niye dayanamayacağımı bilir gibi yaşattırıyordu ki bunları bana. Neden beni bu içinden çıkamayacağım kuyuya atıyordu ki. Neden bile bile yakıyordu ki beni.
Ruhumda ki ateş yavaş yavaş bedenimi çürütürken aklımda ki sorular daha da karmaşıklanıyor ve ister istemez bedenim kasılıyordu ama ben yine aynı suskunluğumu paylaşıyordum. Sahi ne yapacaktım susmaktan başka. Yakıp yıksam bağırsam ne değişicekti. Bir tek bildiğim şey olurdu yine o da hiçbir şey!
Hem de koca bir hiçbir şey. Ne komik değil mi?
Hayatta hiç bir şeyden başka bir şey bilmemek.Güneş ışığının yüzüme vurmasıyla gözlerimi zar zor açıp üstümdeki pikeyi ayaklarım sayesinde ittim. Ellerimle gözlerimi ovuşturup etrafı daha net görmeye çalıştım. Ayaklarımı koltuktan indirip yere bıraktım ve kollarım yardımıyla ayağa kalktım. Sonra hemen yattığım koltuğu toplamaya başladım çünkü burdan gidene kadar soğukkanlı adama yük olmak istemiyordum. Yattığım koltuğu toplarken arkamda hissettiğim nefesle hemen arkama döndüğüm anda soğukkanlı adamı gördüm. Yumuşak bir tonla
"Günaydın" diyerek yatağımı toplamaya devam ettim. O da benim kadar olmasa da sertliğini koruyarak
"Günaydın" diyerek yanımdan giderken bir şeyi söylemeye unutmuş da şimdi hatırlamış gibi arkasını dönerek
"Bu arada kahvaltı yapacaksan dışarıda hazır. İstersen gidip yiyebilirsin." dediğinde içten sıcak bir gülüşle gülüp
"Teşekkür ederim" dedim. O da hiç bir şey dememişim gibi bir cevap bile vermeden arkasını dönerek dışarı çıktı.Bu beni sinir etsede kendi kendime sabır diledim ve içimden suratsıza da bu yaşadıklarıma da saydırarak yattığım koltuğu toparlamaya devam ettim.Yatağım koltuğu toparladıktan sonra lavaboya girip işlerimi hallettikten sonra yavaşça sanki göreceklerimden korkarmışçasına yüzümü aynaya çevirdim. Merak ediyordum da acaba ben nasıl biriydim? Evinde kaldığım suratsız gibi cevap vermekten aciz mi yoksa sevecen mi? Gerçi şu halime bi bakınca da sevecen ihtimali kafamdan uçup gidiyordu. Dağılmış bakır renkli uzun saçlar, çökmüş göz altları ve bir ölüden farksız umutsuz bakan kehribar renkli gözler... Evet adımı hatırlamıştım. Mira... Acaba bana bu ismi kim vermişti? Bu İsmin anlamı neydi? Bunları bile hatırlayamamak gerçekten çok üzücüydü. Kafamdaki olumsuz düşünceleri ve aynaya bakmayı keserek tuvaletten çıkıp kahvaltı masasına doğru ilerledim ve oturdum. Sıradan kahvaltılıklar ve bir omlet bile olsada o suratsızın bana bunları hazırlamasına şükrettim. Kafamdan geçen "suratsız" kelimesine takılı kaldım ve dudaklarım hafifçe yukarıya doğru kıvrıldı tam kafamı kaldırdım ve o sırada suratsızla gözgöze geldim. Bana "komik olan ne?" bakışları atsada umursamazca omuz silktim ve kahvaltıma odaklandım. Uzun zamandır bir şey yememenin etkisinden olsa gerek masadakileri tabiri caizse silip süpürdüm. Suratsız Bey bana kıtlıktan mı çıktın bakışları atsada çok acıkmıştım. Artık masada yenilecek bir şey kalmadığından sofrayı toplamaya başladım. Suratsız Bey, gelen seslerden anladığım kadarıyla odun kesiyordu ve balta sesi nedense o baltayla beni de kesecek hissi versede kendi kendime "Sakin ol Mira" komutları veriyordum nasıl olsa kesecek olsa beni geldiğim ilk an keserdi değil mi? Aklımda boğuştuğum düşüncelerle sofrayı kaldırdım ve suratsız ile konuşmam gerektiğimi aklıma kazıdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhumdaki Mavi
Mystery / ThrillerDalgalanıyor maviler içinde ruhum, kurtarılmayı bekler gibi. Kahramanının onu elbet bir gün kurtaracağını bilir gibi.