3.BÖLÜM SAVAŞ

239 19 46
                                    

Balmorhea - Remembrance

Keyifli okumalar...

Keyifli okumalar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

SAVAŞ

Beynimin uç kıvrımlarında bir ses vardı. Ekseri bir çoğunluğun mustarip sesi... Var ile yok arası... Yok ile var... Ağlarını her tarafa uzatmış, bir nehir yatağı. Kelimler usul usul üzerinden akıp gidiyor. O sesi duyuyorum ama algılayamıyorum. Duyuyorum ama bilmiyorum. Kuşlar uçuşuyor kelimelerin üzerinde, açılmış gagaları yutuyor kelimeleri incecik boğazlarından aşağıya doğru. Sesler var. Kulaklarım tırmanıyor. Belki bir mil uzağımda belki kilometrelerce... Bir şeylerin hülyası zihnimde, bir yel akıp götürüyor fikirlerimi. Gözlerim açılmamak için direniyordu. Sesin kalburu gözlerimi birbirinden ayırdı. Yorgun bir titreme vardı aciz bedenimin kaleminde. Koyu gözlerimi birkaç defa kırpmam gerekmişti kirpiklerimin üzerinden ölü toprağı atabilmek için. Yattığım yerden doğrularak sesi anlamaya çalıştım, bu sırada parmaklarımı gözlerime bastırmış acısını dindirmeye çalışıyordum.

Yattığım yataktan sürüklenerek kalktım. Kendime birkaç saniye verdim sesi anlayabilmek için. Ses o kadar tizdi ki kafamın içine yerleştirilmiş bir bozuk bir plağın çınlamasını andırıyordu. Kafamın doluluğu bana beklediğimden çok daha fazla zaman kaybettirdi. O zaman zarfından sonra ancak anlayabilmiştim bazı seslerin iç içe olduğunu. Fakat bir ses daha baskındı, daha yoğundu... Çürük bir düşünce ölü denizin derin sularında yeşeriyordu. Kor gibi bir ateş ruhu adette yeniden canlandırıyordu.

"Dinle beni hain köpek! Her şey mutlak bir gün özüne döner. Özümüze döneceğiz ve büyüyeceğiz, soyumuz adımızı unutmayacak. Bizlerde unutmayacağız eğer ki bir gün unutursak dostlarımız alacak canlarımızı. Unutulanlar ayıplanacak senin ise ihanetin ayıplananlardan olacak, soyunu şahlandıracak bu kasaba. Ardından gelenleri tanı, onlar bir hainin dostları. Kanlı yağmurlar sulayacak topraklarımızı, tohumlarımız filizlenecek bu topraklarda, ant içecekler bizim için, dostları için... Sen ise ayıplananlardan olacaksın köpek oğlu, ben ise ant içenlerden. Ant içiyorum, Peyman'ımdan dönersem dostlarım dillimi koparıp atsın. Ant içiyorum, eğer ki unutursam Kuvazzar'ın topraklarına düşmesin bir damla kanım. Ant içiyorum hain, seni unutmayacağım. Kanlı şerbetini sadakatle yudumlayacağım." Bir kadın feryat fidan bir acının sesiyle konuşuyordu aynı zaman da has bir nefret dökülüyordu kelimelerinden. "Döktüğün kan, döktüğümüz kanın karşısında diz çökecek. O gün geldiğinde..." kadının dudaklarından canhıraş bir feryat döküldü. "O gün geldiğinde yeminimi unutma yeminini unuttuğun gibi..." Kadın ağlayışı yarıda kesildi. Bir silah sesi duyuldu... Yatağımda doğrulduğumda delicesine düşünmeye başladım. Bu da neydi böyle? Odanın dört bir yanını sarmış çığlıklar kulağımı tırmalıyor ve acıtıyordu. Beyaz odanın havası kararmıştı bir anda. Aynı sesi bir daha duydum, odanın hangi tarafından geldiğini bilmediğim bu ses ilk dileyişimden sonra garip hissettirdi. Kadının çığlıkları ve nefreti bir kez daha doldurdu içinde büzüştüğüm odanın içerisini, boş duvarlarda yankılanan ses kulaklarımı dolduruyordu. Etrafa boş bir şekilde bakmaktan başka hiçbir şey gelmiyordu bu aciz ellerimden. Dakikalarca boş duvarları inceledim, duvarlar gözlerimin ardında inceldikçe aynı anda zihnimde inceliyordu. Şeffaf bir zara dönüşen bedenim sallanmaya başladı. Bu sesi neden kesmiyorlardı?

AKDORAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin