Bu liseye adımımı attığım günden beri kendimi bir hayalet gibi hissediyordum. Herkes varlığımdan haberdardı, herkes benim hakkımda konuşuyordu ancak kimse beni görmüyordu hatta işlerine öyle gelecekse beni yok sayıyorlardı... Ama şu geçirdiğimiz üç günde bir şeyler değişmişti. İnsanlar benimle muhabbet ediyor, sanki birkaç gün önceye kadar beni yok saymamış gibi bana gülümsüyor ve ilgi gösteriyorlardı. Açıkçası bu yoğun ilgiden memnun değildim. Engin'in söylediğinin aksine asla memnun değildim çünkü insanların samimiyetine güvenmiyordum.
"Bilge..." Düşüncelerimin arasında boğulmamaya çalışırken Barış hocanın bana seslendiğini duymamla irkilmiş ve ona dönmüştüm "Yüzün kireç gibi ve sana dördüncüye sesleniyorum. İyi misin?"
Yavaşça bakışlarımı Barış hocadan ayırarak tüm sınıfta dolaştırmaya başlamıştım. İnsanların bakışlarındaki merakı görmek beni hem öfkelendiriyor hem de midemin bulanmasına neden oluyordu. Tam hocaya cevap vermek üzere ağzımı açıyordum ki Engin'in diğerlerinin aksine öfke dolu bakışlarını görmek beni yeniden kendime getirmişti. Tabi ki bu bahsi geçen değişimden rahatsızlık duyan tek kişi ben değildim. Engin'le üç gündür neyi yaşıyorduk hiç ama hiç bilmiyordum... Ne zaman yeni birileriyle konuşsam anında öfke dolu bakışlarını üzerimde hissediyordum, derste birbirimize pis bakışlar atıyor hatta kimi zaman meydan bile okuyorduk! Anlamsızdı, aptalcaydı ancak artık ona karşı kayıtsız kalamıyordum.
"Bir yazım var." Engin'in konuşmasıyla tüm bakışlar benim üzerimden ayrılarak ona dönmüştü ve bu rahatlamama neden olmuştu. Sırf bunu yaptığı için o kadar nefret ettiğim çocuğa minnettar bile olabilirdim ama bunu benim için yapmadığını biliyordum. O sadece kendi üzerinde olan ilginin bana kaymasına sinirleniyor ve o ilgiyi geri istiyordu "Okuyabilir miyim?"
"Tabi. Seni dinliyoruz."
Engin elindeki kağıtla sırasından kalkmış ve ağır adımlarla tahtanın önüne doğru ilerlemeye başlamıştı. Her hareketini gözümü bile kırpmadan izlerken o bir önceki derste de olduğu gibi bakışlarını doğrudan gözlerimin içine dikmişti.
"Bu yazımda tanımlardan bahsedeceğim." Bakışlarını bir an olsun benden ayırmıyordu. Güzel! Yine bana bir gönderme gelecekti ama bu sefer beni küçümsemeyecekti belli ki. Gözlerindeki öfkenin yoğunluğuna rağmen dudaklarında beliren samimi gülümsemeyi görmem kaşlarımın çatılmasına neden olmuştu. Verdiğim tepkiden sonra bakışlarını benden ayırmış ve önündeki kağıda çevirmişti "Başarılı bir gözlem her şeyden önce bilgi gerektirirdi. Sonra da başkalarının yakalayamadığı detayları fark edebilecek keskin bir göz... Eh, ilk şartın birçok insanı zorladığını söyleyebilirim. Çünkü bu sınıftaki birkaç kişi hariç hiç kimsenin 11 yıllık okul hayatı boyunca tanımlara dikkat ettiğini düşünmüyorum. Ha, şimdiden söyleyeyim o sınıfın kalanından ayırdığım birkaç kişinin içinde ben yokum. Ben de aynı sizin gibiyim. Tanımın yalnızca işime gelen kısmıyla ilgilenir gerisini yok ederim çünkü o yok ettiğim kısmın işlevsiz olduğuna inanırım. Mesela... 100 Santigrat derece deyince herkesin aklına ilk gelen tanım 'Suyun kaynadığı sıcaklık.'tır. Ancak bu tanım eksiktir çünkü siz o kaynatacağınız suyu farklı bir şehire götürdüğünüz an su farklı bir sıcaklıkta kaynayacaktır. Gerçek tanım '1 atm basınç altında saf suyun kaynama sıcaklığı.' olmalıydı. İşlevsiz sandığınız o parça başınıza bela oldu, tebrikler! Bu en basit örnekti ancak hemen hemen her tanımı aynen bu şekilde kesip küçük işlevli parçalara bölüyoruz. Tanım demek bilgi demekti, tanımlardan kesmemizin sebebi ise beynimizin kapasitesini küçümsememizdi. Fazladan gördüğümüz hiçbir bilgiyi almak istemiyorduk ve bu yüzden başarılı gibi görünen başarısız gözlemlerle yetinmeye çalıştık. Tabi bununla yetinemeyecekler de vardı içimizde. Beyninin kapasitesinin farkına varabilen, sessiz sakin olduğu için zararsız görünenlerden bahsediyorum. Belki onları da beynimizi küçümsediğimiz gibi küçümsedik ancak hiçbirimiz asıl gücün onlarda olduğunu fark edemedik. Kendilerinin bile bunu reddettiği konusunda bahse girebilirim hatta buna gerekçe olarak üzerindeki ilgiden ne kadar rahatsız olduklarını falan göstereceklerdir ancak görüyorum. Hepsini görebiliyorum."