<Ilgın>
"Selam..." Bilgehan'ın yemeği yalnız başına yediğini görünce kendi arkadaşlarımdan ayrılarak o tarafa doğru ilerlemiş ve tepsimi karşısına koymamla birlikte ondan ölümcül bir bakış kazanmıştım. Pekala, bu bakışı hak ettiğimi söyleyebilirdim galiba "Sana da afiyet olsun."
"Gidecek misin yoksa ben mi gideyim?" Tepsisini kaldırırken konuşmasıyla tepsisine elimi koyarak ona engel olmuştum "Amacın ne lan senin?"
"Amacım falan yok... Yalnızca... Telafi etmeye çalışıyorum."
"Telafi edeceğin hiçbir şey yok, Ilgın." Tepsisini üzerine bastığım elime rağmen kaldırmak için epey bir uğraşmıştı ama işe bakın ki ben de onun kadar inatçıydım. Geçtiğimiz yıllarda Bilge'yle pek konuşma şansımız olmasa da ona her zaman hayrandım. Derslerinde fazlasıyla başarılıydı, sorumluluk almasını biliyordu ve duygularına hepimizden daha iyi hakim olabiliyordu "Şu an yaptığının... Ne kadar çirkin olduğunun farkında mısın? Sınıfta ilk defa bir yeteneğimi sergiledim diye direk bundan faydalanmak istedin ve beni kullanmak için bana yakınlaştın. İşte tam olarak bu yüzden hiçbir derse katılmıyorum Ilgın çünkü senin gibi insanlar benim yeteneklerimden faydalanmak isteyebilir."
"Pekala, öncelikle senin yeteneğini kullandığım falan yok tamam mı? Yazdığını daha önce de biliyordum yani sandığın kadar kötü bir gözlemci değildim." Söylediği ağır şeylere rağmen son derece soğukkanlı bir şekilde konuşmamla sertliğinden ödün vermediği duruşu bozuldu ve hafifçe kaşları çatıldı. Kafasında bir şeyleri tartıyor gibi görünüyordu "Ayrıca benim hakkımda böyle düşünseydin ve bana gerçekten bu yüzden kızsaydın senden yardım istediğim zaman bana patlardın. Ama onun yerine sana olan gereksiz çıkışımdan sonra benden uzaklaştın."
Bir şey söylemek için açtığı ağzını son cümlemle kapatmış ve derin bir nefes alırken arkasına yaslanmıştı. Dikkatle beni baştan ayağa süzerken alay dolu bir gülümseme sundum ona. Daha önce edindiği arkadaşları ona her ne yaptıysa arkadaş edinmekte oldukça seçiciydi ve sanırım bunu anlayabilirdim.
"Haklıyım, değil mi?"
"Kes sesini." Konuşmamla birlikte yerinden doğrulması ve önündeki makarnayı sert hareketlerle çatallamaya başlaması bir olmuştu. Makarnaya her çatalı geçirişinde irkilmekten kendimi alamıyordum "Yalnızca anlamıyorum... Neden birden benimle arkadaş olmak için bu kadar uğraşır oldun ki?"
"Sebebi olması mı gerekiyor?"
"Evet?" Acımasızca çatalladığı makarnaları ağzına atarken konuştu "Sebebini duyalım."
"Hayır, salak gerekmiyor. İnsanlar... Birbirleriyle iletişim kurmak ister yalnızca." Ben de önümdeki makarnadan birkaç çatal alırken konuştum "Bu yüzden birbirleriyle konuşurlar ve ortak bir şeyler geliştirebilmeyi başarırlarsa arkadaş olurlar."
"Seninle ortak bir şey geliştirdik mi ki?"
"Ortak bir şey deyince öyle çok büyük bir şey bekleme. Ayrıca... Oluşturduk tabi." Kafamı önümdeki tepsiden kaldırıp bana hala şüpheyle bakan yeşillerinin içine diktiğimde ilgiyle kaşlarını kaldırmıştı "Sen bana Türkçe'de yardım ettin ben de sana Biyoloji'de yardım edeceğim. Yeterli değil mi?"
Susmuştu. Onun hakkında hayran olduğum bir başka şey ise haksız olduğunu hızla kabullenebiliyor olmasıydı. Ben dahil kimsenin yapamadığı bir şeydi bu. Herkes haklı olmak isterdi sonuçta değil mi?
"Ben de sana şunu sorayım öyleyse, sanırım benimki seninkine göre daha iyi bir soru olacak." Araya uzun bir sessizliğin daha girmesine izin vermeden konuşmamla bakışlarını bana çevirmişti "Neden benimle arkadaş olmak istemiyorsun?"