<Engin>
Müdürle yaptığımız o konuşmanın üzerinden üç ders geçtikten sonra derslere hiçbir şekilde odaklanamadığıma karar vererek teneffüste sınıftan ayrılmış ve montumu kaptığım gibi kendimi dışarı atmıştım. Anlaşılan oydu ki şans pek de benden yana değildi nitekim yağmur ilk damlasını ben dışarı çıktığımda düşürmüştü ne var ki fırtına çıksa bile içeri girmezdim. Montumun kapüşonunu kafama geçirirken öğrencilerin sigara içmek için kullandığı gözlerden ırak o noktaya ilerliyor bir yandan da montumun iç cebindeki sigaraya uzanıyordum. O noktaya yeterince yaklaştığıma ikna olduktan sonra paketi çıkartmadan bir dalı çekip almış ve dudaklarıma yerleştirmiştim. Tam çakmağıma da uzanırken bakışlarımı yerden kaldırmamla görmek istemeyeceğim o görüntüyle karşılaşmış ve bu beni yerime adeta çakmıştı.
Bilgehan da oradaydı. Kapüşonunu kafasına geçirme gereği bile duymamıştı, gitgide hızlanan yağmurun koyu kahverengi saçlarını ıslatmasına izin veriyor ve uzun parmaklarının arasındaki sigarayı yudumluyordu. Ne zaman görsem parlak olan kahvelerini karşısındaki rastgele bir noktaya sabitlemişti öyle ki birkaç metre ötesindeki varlığımı bile fark edemiyordu. Güzeldi... Sahip olmak için delicesine hırslandığım ve bana duygularımın varlığını hatırlatabilen yegane kişi güzelliğiyle nefesimi kesebiliyordu. Tıpkı şimdi olduğu gibi... Ne var ki bu manzaranın beni yerime çakmasının tek sebebi onun güzelliği değil aynı zamanda da bunun bir ilk oluşuydu. Bilgehan zeki bir çocuktu ve kendini riske atacak hiçbir şey yapmazdı. Tabi... Bunu istemediği sürece. Ancak sabah müdüre oldukça saldırgan bir tavırla kafa tutması ve şu an birkaç metre ötesindeki insanı fark edemeyecek kadar dalgın bir şekilde sigara içiyor olması bana hiç olmadığı kadar yoğun bir endişe vermişti. Kendini okuldan attırmak istemeseydi böyle riskli hamlelerde bulunmayacağını bilecek kadar iyi tanıyordum onu. Okuldan ayrılacak olma düşüncesi bile boğazıma bir yumru yerleştirirken gözlerimin dolmasına engel olamamıştım.
Varlığımı hissetmesi de eş zamanlı olarak gerçekleşmişti. Bakışları o noktadan ayrılır ayrılmaz benim dolu gözlerimi bulmuş ve bakışlarındaki o sert ifadenin anlık yumuşayışına tanık olmuştum. İçinde tuttuğu dumanı dışarı verirken kaşlarının çatılmasıyla dolu gözlerimi ondan kaçırmış, avcumda sıktığım çakmağı çıkartarak dudaklarımın arasındaki sigarayı ateşlemiştim. Bakışlarının ağırlığı üzerime fazla geldiğinden olsa gerek aramızdaki mesafeyi birkaç adımda kapatarak kapüşonunu kafasına geçirirken bile yüzüne bakamıyordum. Bir damla yaş göz pınarlarımdan kurtulup yanağımdan süzülürken o damlayı silme gereği bile duymadan sigaramı yudumlamaya devam etmiştim, şimdi o rastgele noktayı izleyen kişi bendim ancak onun aksine dalıp gitmemiştim, o bana öyle bakarken böyle bir şey mümkün olamazdı zaten.
"Gözyaşların yağan yağmur arasına karışıp gidemeyecek kadar alışılmadık." Sigara içtiğinden dolayı hafif hırıltılı çıkan sesi tüm dikkatimi ona çevirmeme neden olmuştu. Kaşları hala çatılıydı, gözleri ise yanağımdan ıslak bir yol bırakarak ayrılan gözyaşımı takip ediyordu "Ağlamak için yağmuru bekleyemezsin."
"Yağmur yağdığı için mi ağladığımı düşünüyorsun gerçekten?" Öfkeyle karışık alaylı bir kıkırtının dudaklarımdan dökülmesine engel olamamıştım ne var ki bu öfke beni güçsüz hatta çaresiz hissettiren cinstendi çünkü ona karşı fazlasıyla çaresizdim. Bilgehan etrafındaki her şeyi kontrol edebilirdi, bir işi yapıyorsa bunun sonuçlarını hepimizden daha iyi düşünür ve o işin sonuçlarına katlanamayacağına inanıyorsa o işi yapmazdı. Onun için her şey bu kadar basitti; sorumluluk alabiliyorsan, sonuçlarıyla baş edebileceğine inanıyorsan ne bok yersen ye kimse sana hiçbir şey söylemezdi. O mükemmelliyetçiydi hatta hayır, o mükemmelin beden bulmuş haliydi. İstemediği müddetçe kendinden asla taviz vermezdi, duygularına hakim olabiliyordu ve anın büyüsüne asla kapılıp gitmezdi. Tam olarak bu yüzden çaresizdim aslında. İstese ona karşı beslediğim bu duyguların gerçekliğini, çocuksu bir hırstan daha fazlası olduğunu görebilirdi ne var ki canının yanma riskini almak istemediğinden beni yok saymayı tercih ediyordu "Ben gözyaşlarımı saklamam."