--- Tak tak tak... Gülcan Teyzeee... uyuyormusunuz daha? Hahahaaa.
Güne Mesutla başlamak hiç hoşuma gitmedi. Sabah sabah dikilmiş kapıya.
--- Geldim oğlum geldim. Allah Allah. Hıh geldim işte, noldu oğlum böyle sabah sabah?
--- Cem uyandı mı? Canım sıkıldı oynarız birlikte diye düşündüm. --- Yok uyuyor daha o. Gel içeri oğlum oynarsınız tabi. Kahvaltı yaptın mı? Uyandırırız şimdi Cem' i de. Hazırlıyalım mı bahçeye kahvaltıyı? Hatice teyzeyi de çağırırız güzel bir kahvaltı yaparız bu gün.
--- Çok güzel olur. Çok güzel olur. Ben de yardım edebilir miyim sana Gülcan teyze? Cem' i kaldırayım mı nerde odası?
--- Dur oğlum dur uyusun hâlâ Cem. Biz kahvaltıyı hazırlayalım da o kalkar birazdan.
--- O zaman ben babaannemi çağırayım.
--- Tamam çağır hadi.Allah' ım yarabbim nasıl heyecanlı bir çocuk ya. Hatice teyze nasıl dayanıyor buna. Neyse ben kahvaltıyı hazırlayayım.
--- Çın çın çın...
--- Cem uyandın mı oğlum?
--- Sabahın köründe Mesut' un sesi ile uyanmıştım zaten anne.
--- Evet oğlum ya. Pek bir heyecanlı. Bakma sen kalbinde kötü bir şey yok. Çocuk o daha. Çocuklar kötülük bilmez yapmaz. Sadece biraz fazla şımartmış anne babası. Seninle arkadaş olmak istiyor. Hem senin içinde iyi olur oğlum hiç arkadaşın olmadı bu güne kadar. Elini yüzünü yıka da bahçeye gel. Kahvaltıyı oraya hazırlıyorum bugün.
--- Gülcanaan.
--- Gel Hatice teyzem buyur.
--- Benim deli oğlan sabah sabah dikmiş sizi de ayağıya. Tutamadım evde bir türlü.
--- Olsun teyzem ne olacakki? Bu gün de böyle olsun. Hadi buyrun kahvaltıya.
Hayatımda yediğim en uzun, en tatsız ve en sıkıcı kahvaltıydı. Mesut' un gereksiz çıkışları, (Sanki kırk yıllık dostummuş gibi) Annemin benim adıma konuşmaları, Hatice teyzenin mahçup mahçup gülüşleri...
Allahım kabus gibiydi. Yorgunum dedim odama çekildim ama Mesut' tan kurtulmak ne mümkün. Dikildi yine tepeme.
--- Kalk hadi kalk. Çok sıkıcısın yaa.
--- Dur tamam tamam. Bırak elimi. Sen bi bahçeye geç ben birazdan gelirim.
--- Gülcan teyze. Biz bahçede Cem ile biraz oyun oynuya bilir miyiz? Biraz gezdirmek istiyorum onu.
--- Bilemedim oğlum şimdi. Bak şu telleri gördün mü? Tellerin diyer tarafı ormana doğru gider. O tarafa doğru gitmeyin sakın olur mu? Ormanlık alan tehlikeli olur. Başınıza bişey gelir. Biz kadın başımıza ne yaparız sonra?
--- Tamam tamam merak etme babaannemgilin oralarda gezicez biraz. Gel cem hadi biraz dolaşalım seninle.
--- Cem oğlum siz dolaşın. Ben banyodayım merak etme.
--- Nereye gidiyoruz Mesut?
--- Gel korkma dolaştırıcam seni azıcık. Hiç görmediğin yerlere götürücem. Hahahaaha...
--- Yine çirkinleşmeye başladın. Ben en iyisi döneyim.
--- Tamam yaa. Şaka yapıyoruz. Sende amma nazlısın. Hem babaannem söyledi seni de Allah böyle yaratmış. Ne var bunda. Kendinle barışık olmalısın ben bu yüzden yapıyorum sana bu şakaları. Eğer kırılıyorsan bir daha da yapmam.
Mesut koluma girmiş dolaşıyoruz diye sürekli yürütüyordu. Saçma sapan bir şeyler anlatıyordu. Sanki evden çok uzaklaşmıştık. Korkmaya başladım acaba Mesut beni nereye götürüyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK UMUT
General FictionBen karanlığı sevmem!!! Kaybolur karanlıkta tüm umutlarım. Bana ışık tutun!!!