Mutimedyada Uzay var.
Uzun bir süre yürüdük. Nereye gittiğimizi bile bilmiyordum. Sesimi de çıkarmıyordum. İkimiz de sakindik. Dar bir sokağa girdik. Etrafta gençler vardı. Yüksek sesle kahkaha atıyorlardı. Korkmuştum ama belli etmemeye çalışıyordum. Sonunda dayanamadım.
"Nereye gidiyoruz? " dedim. Duymamış gibi yapıyordu. Bu çok sinirimi bozmuştu. Neydim ben? Niye kale bile almıyordu beni?
"Senle bir yere gitmiyoruz öncelikle bunu kafana koy. " dedi sinirli bir şekilde. Ben de sinirlenmiştim. Ben iki dakika bile olsa konuşmak için bilmediğim yerlere geliyorum yaptığı şeye bak. O an o kadar sinirlendim ki hiçbir şey umrumda değildi.
"İyi yolculuklar o zaman sana. " diyip hızlıca yanından uzaklaştım. Tamam kardeşime benziyor olabilir ama bunları söyleme hakkına sahip değil. Aslında her şeye sahip. Hem peşinden gidiyorum, sarılıyorum ve bir de iyi davranmasını bekliyordum. Saçma.
Eve doğru yürüyordum. Yaklaşık yarım saat önce çok şey kaybetmiştim. Tek şey gibi görünen ama çok şey ifade eden. Bir daha nasıl bulurdum onu bilmiyorum. Ama sanırım eski hayatıma geri dönüyordum. Sıkıcı hayatıma.
Eve geldiğimde saat altı falandı sanırım. Dolaşmıştım. Kafamı dağıtmak için. Şu an ise sadece biraz uykuya ihtiyacım vardı. Eğer uyursam düşünmezdim. Hatalarımı, kardeşimi. Düşünmek istemiyordum ama her yatağa uzandığımda buna maruz kalıyordum. Sadece biraz, az da olsa biraz uyumak istiyordum. Kısa bir süreliğine her şeyi unutmak. Uzaklaşmak.
Dün bu olay yüzünden işe gitmemiştim. Kovulma ihtimalim yüksekti. Umrumda da değildi aslında. Başka iş de bulabilirdim.
Telefonumu elime aldım. On üç cevapsız arama. Kim olduğunu tahmin edebiliyordum, bu yüzden bakma gereği duymadım. Yatağıma uzandım. Yana doğru kıvrıldım. Gözümden yaş geliyordu. Bıraksam ağlayacaktım biliyordum. Ama ağlamayacaktım, söz vermiştim kendime. Ağlamam düzeltmezdi hiçbir şeyi. Kendimi uyumaya zorluyordum. Çok yorgun olmama rağmen uyuyamıyordum.
Telefonum titriyordu. Açmaya hiç niyetim yoktu. Ama çok ısrarcıydı. Sonunda sinirle açtım.
"Efendim? "
"Nasılsın? "
"Bunun için mi beni aradın? "
"Hayır ama- "
"Kapatıyorum, görüşürüz. " dedim ve cevap vermesini beklemeden kapattım. Anıl beni çok sıkıyordu. fazlasıyla. İyiliğimi istiyordu, biliyordum ama ondan yardım isteyen olmamıştı. Onu çok kırdığımın farkındayım ama böyle olması gerekiyor. Yoksa asla bırakmaz beni.
Bir de kuzenim var tabi. Eylül. Canımı çok sıkıyor. İyiyim ben, rahat bıraksınlar beni. Kimseyi istemiyorum. Hiç kimseyi.
---
Sabah alarmla uyandım. Akşam uyumam zor olmuştu. Ama şu an daha huzurluydum. Tabi buna huzur deniliyorsa. Okula gitmek istemiyordum. Kendimi yatağa geri attım. Bugün okulu istemiyordum, gitmeyecektim. Zaten gidip gitmememi umursayan bir anne ve babam da yoktu. Tek bildikleri işleri. Gecenin birinde eve gelsem "Nerdeydin? " bile demezler. Aslında bu işime geliyor. Bir de onlara hesap vermekle uğraşmamak en iyisi. Lokantada çalıştığımı bile bilmiyorlar. Onların paralarını istemiyorum, gerek yok. Parayla çocuk yetiştirilmiyor malesef. Verdikleri harçlıkları biriktiriyorum, harcamıyorum.
Peki madem okula gitmeyecektim, o zaman ne yapacaktım? Bu soru biraz düşünmeme sebep oldu. Sinemaya gidebilirdim. Yada bir kafede bir şeyler içerdim, temiz hava alırdım. Ama önce lokantaya gidip kovulup kovulmadığımı öğrenmem gerekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözyaşımdaki Mavi (ASKIYA ALINDI)
Roman d'amourYazmak hayatımın bir parçasıydı artık. Her şeyden herkesten çok onu seviyordum, ona sığınıyordum. Belki içimi sadece ona dökebildiğim için, belki de zevk için. Bilmiyorum ama yazmadan hayat daha zor geliyor. Bir boşluk kaplıyor içimi, sıkışıyorum ge...