Mutlimedyada Beyza var.
Tekrar sınıfa girdim ve aynı pozisyonda kafamı sıraya koydum. İki dakika geçmemişti ki biri okul formamdan çekip beni kaldırdı. Kafamı çevirmemle 30-35 yaşlarında bir adamla karşılaştım.
"Benim dersimde uyumak yok. " dedi. Tarihçi mi değişmişti yine? Önceki tarihçi ne güzeldi ya. Gürültü yapmayın istediğinizi yapın diyordu ve bende uyuyordum genelde. Sanırım artık uyumak yoktu.
---
Okul başladığından beri ilk defa gün bu kadar hızlı geçmişti. Çıkışta Anıl' a söz vermiştim. Çantamı alıp sınıftan çıktım. Okul kapısında Uzay' ı gördüm, onun da beni gördüğüne eminim. Ama bakışlarını kaçırıyordu. Uzay' ın hemen ilerisindeyse ona doğru gelen bir adet Beyza gördüm. Uzay' a yaklaştı ve sarıldı. Bense salak gibi onları izliyordum. Anıl' ın yanıma geldiğinin farkına bile varmamıştım.
"Hadi gidelim." dedi Anıl gülümseyerek.
"Tamam." dedim ve peşine takıldım. Son kez arkama baktığımda Uzay da bana bakıyordu. Kısa bir süre birbirimize baktık. Sonra tekrar önüme döndüm ve Anıl' la kafeye doğru yürümeye başladım.
Uzay' dan
Bugün yine görmüştüm onu. Beyza' nın okulundaydı. Okul çıkışına Beyza' yı almak için gittiğimde kısa bir süre bakıştık. Sonra yanındaki çocukla birlikte uzaklaştı.
İlk karşılaşmamızda bana sarılmıştı. Neye uğradığımı bile şaşırmıştım. Onu hafifçe ittirdiğimde "İyi misin? " diye sormuştum. İyi olmadığını görebiliyordum, gözleri dolmuştu. Ağlamak üzereydi. Ağlayan kızlardan nefret ederdim, ağlamasını görmek istemiyordum. Aniden ona sarılırken buldum kendimi. Sadece susması içindi. Ama şimdide o bana sarılmıyordu. Sebebini bilmiyordum. Sonra bir anda bana sarıldı. Kulağıma bir şeyler fısıldamıştı, duymamıştım. Umursamıyordum bile.
Anlamadığım bir duygu vardı içimde. Ağlaması kesilince ona tekrar iyi olup olmadığını sormuştum. İyi olduğunu söyleyince gitmem gerektiğinin farkına varmıştım. Çantamı yerden alıp uzaklaşıyordum ama beni takip ediyordu. Niye? Bir anda nereye gittiğimizi sormuştu. Biz birlikte hiçbir yere gitmiyorduk. Bunu neden anlamıyordu? Ona cevabını verip peşimi bırakmasını sağlamıştım.
Bir daha karşılaşacağımızı sanmıyordum ama Beyza' nın okulundaydı. Buda karşılaşma ihmimalimizi epey arttırıyordu. Niye karşılaşmak istemiyordum? Tekrar sarılmasından mı korkuyordum yoksa? Hiçbir fikrim yoktu.
Beyza' yı eve bıraktım ve kendimi huzurlu hissedeceğim bir yere gitmeye karar verdim.
Damla' dan
Anıl' la yol boyunca konuşmadık. Benimle neden buluşmak istediğini bilmiyordum. Belki de bir sebebi yoktu, öylesineydi. Kafeye gelmiştik. Cam kenarında iki kişilik bir masaya oturduk. Siparişleri de verdikten sonra konuşmaya başladık.
"Birkaç gündür farklısın, daha fazla gülüyorsun."
"Üzülmekten vazgeçtim, ondandır."
"Bu halini daha çok sevdim." dedi gülümsedim. Ama acı bir gülümsemeydi. Peki ben seviyor muydum bu halimi? Mutlu muydum bu halimden? Ya da memnun?
"Anıl beni niye çağırdın? " dedim biraz bıkkın bir şekilde.
"Aslında sana bir şey soracaktım ama aramızda kalması lazım çünkü daha kesin bir şey yok. Kimse bilmiyor."
"Tamam söyle." dedim merakla.
"Biliyorsun ki dayım okul müdürü. Bana yakın zamanda gezi yapacaklarını söyledi."
"Evet? " dedim ve devamını getirmesini bekledim.
"İşte gezinin son günü bir parti yapılacakmış ve çiftler şeklinde katılınıcakmış geziye. Benimde aklıma sen geldin. Yani beraber gidelim mi? " dedi.
Böyle bir şeyi beklemiyordum açıkçası. Benim de eğlenmeye hakkım vardı. Zaten ailemden izin alma konusunda sıkıntım da yoktu.
"Olur." dedim. Kafede biraz daha oturduktan sonra kalktık. Anıl' la birlikte eve doğru yürümeye başladık.
Sadece düşünüyordum. Hayatımı, Uzay' ı. Uzay' ı neden düşünüyordum bilmiyorum. Ama onu düşününce içimde bir mutluluk hissediyorum. Ben bunları düşünürken Anıl' ın bana baktığını farkettim.
"Ne düşünüyorsun? " diye sordu. Aslında ben bile bilmiyordum. Anıl' yüzüne boş ve anlamsız bir şekilde baktım. Bir anda gülmeye başladı. Onu öyle gülünce ben de gülmeye başladım. Şimdi ise kahkaha atıyorduk.
Gülmemiz kesilince "Hiç." dedim. Yüzüyorduk, hiç konuşmadan.
Eve vardığımızda Anıl' a hoşçakal diyerek eve girdim. Direk odama çıktım. Şimdi de hiç bir şey düşünemiyordum. Gözlerimi kapattım. Uykuya dalmışım.
---
Telefonumun sesiyle uyandım. Arayan Eylül' dü.
"Efendim? " diyerek açtım telefonu.
"Naber kız? dedi Eylül pis pis gülerek. Sanki bir şeyler söyleyecek de geçiştirmek için naber diye sormuş gibiydi.
"İyi. Senden naber?" diye sordum.
"İyi iyi. Kız bak ne diyeceğim. Dün Anıl' la kafede ne işin vardı? " dedi sanki bir şey ima edercesine.
"Çağırdı, bir şeyler içip konuştuk." diyerek sıradan bir cevap verdim. Fakat Eylül rahat durmuyordu. Sürekli gülüyordu.
"Tabi tabi." dedi sinir bozucu bir şekilde. İşimin olduğunu söyleyip telefonu kapattım.
Bugün okul yoktu. Cumartesiydi. Bende kahvaltımı yapıp parka gitmeye karar verdim. Aşağı inip kahvaltımı yaptım. Sıradan bir gündü. Her zamanki gibi annemle babam ben yokmuşum gibi davranıyorlardı. Odama çıktım. Defterimi çantama yerleştirdim ve merdivenlerden inmeye başladım. Dışarı çıktığımda sıcak havayla karşılaştım. Gerçekten çok sıcaktı ama bunaltıcı değildi. Parka doğru yürümeye başladım.
Gözüme bir bankı kestirdim ve oturdum. Dizlerimi karnıma çektim defterimi dizlerime koyup yazmaya başladım.
"Hava bugün güzel, sıcak ama rahatsız edici derecede değil. Cumartesi olmasından dolayı ayrı bir mutluluk var üstümde. Bugün hüzünlü şeyler yazmak ve yaşamak istemiyorum. Tüm gün boyunca pozitif olacağım. Gülümseyeceğim. İçimden geliyor. Anlamadığım bir mutluluktayım- "
"Ciddi olamasın. Bu deftere bunları mı yaıyordun? " dedi arkamdan bir ses. Arkamı dönünce Uzay' la karşılaştım. Ne zaman gelmişti? Ne kadarını okumuştu? Rezil mi olmuştum? Of yaa.
"Bunun özel olduğunun farkındasın değil mi? "
"Dışardan öyle durmuyor." dedi gayet sakin bir şekilde ve yanıma oturdu.
"İyi artık öğrenmiş oldun." dedim. Ben trip mi atıyordum? Hani gülecektim? Planına sadık kal Damla!
"Burda ne yapıyorsun?" dedi. Benle konuşuyor muydu bu yoksa bana mı öyle geliyordu? Yok yok konuşuyordu.
"Hava alıyorum. "
"Seni hiç burda görmemiştim daha önce." dedi. Sanki kendi mekanı.
"Gelmek için Uzay bak ben geliyorum haberin olsun demem mi yazım anlamadım yani."
Küçük bir kahkaha attı. Gülünce çok tatlı oluyordu.
"Tamam haklısın susuyorum." dedi sırıtarak. Ben de güldüm.
"Yanımda oturmana sevgilin kızmıyor mu? "
Kusura bakmayın kısa oldu. Sınavlar falan vardı. İdare edin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözyaşımdaki Mavi (ASKIYA ALINDI)
RomanceYazmak hayatımın bir parçasıydı artık. Her şeyden herkesten çok onu seviyordum, ona sığınıyordum. Belki içimi sadece ona dökebildiğim için, belki de zevk için. Bilmiyorum ama yazmadan hayat daha zor geliyor. Bir boşluk kaplıyor içimi, sıkışıyorum ge...