Multimedyada Damla var.
Güzel bir gün. Anıl'ı bekliyorum. İlk defa bu kadar gecikmişti. Aramaya karar verdim.
"Efendim? "
"Anıl nerde kaldın? Seni bekliyorum. "
"Ya çok özür dilerim ben bugünü tamamen unutmuşum. Üzgünüm. "
"Neyse ya önemli değil. Kendim de gelebilirim. Okulda görüşürüz. "
"Görüşürüz. Tekrar özür dilerim. "
Telefonu kapattım mutsuz bir şekilde. Anıl ilk defa beni unutmuştu çünkü.
---
Okula doğru yürüyordum. Fakat keskin bir soğuk vardı. Donuyordum. Kış geliyordu anlaşılan. Okula vardığımda burnum kıpkırmızı olmuştu. Ellerim üşüyordu. Arkadan birinin beni çağırdığını duydum. Arkamı döndüğümde yüzü tanıdık geliyordu ama tanıyamamıştım.
"Damla naber? "
"İyi sen? "
"İyi. Sınıfa geçelim mi? "
"Tanışıyor muyuz? "
"Ben Emre. Serap teyzenin oğluyum. "
"Haa. Tanıyamadım kusura bakma. Burda ne işin var? "
"Sorun değil. Anlatırım sonra. Hadi sınıfa geçelim. " dedi ve kolunu omzuma attı. Geçen zamanla birlikte samimiyetim azalmıştı ona karşı. Ama aynı şeyi Emre için söylemek pek mümkün değildi sanırım. Serap teyze annemin çok yakın arkadaşıydı. Hatta annemin kafesini beraber işletiyorlardı. Ama sonra taşındılar. Geri gelmelerine sevinmiştim. Çünkü Emreyle vakit geçirmek gerçekten zevkliydi. Okul çıkışında bir şeyler planlamaya karar vermiştik. Ama ne yapacağımızı bana söylememişti. Aslında alışmıştım. Genelde böyle yapardı. Bende ona uyardım. Çıkışta arabasına doğru ilerledik.
"Nereye gideceğiz? "
"Sana kaç defa sormanın bir şey değiştirmeyeceğini söylemem lazım. " dedi gülerek.
"Sadece merak etmiştim. " dedim masumca.
"O zaman biraz daha merak etmen gerekecek." dedi ve arabanın kapısını açtı. Arabaya bindim. Hızlı bir şekilde sürmeye başladı.
"Acelemiz mi var? "
"Evet geç kaldık. "
"Biraz yavaş sür yoksa korkmaya başlayacağım."
"Korkma." dedi sadece. Bende bir şey söylememeye karar verdim.
---
Sonunda çok şık bir kafenin önünde durduk. İçeriden gelen seslere bakılırsa kutlama vardı. Yürümeye başladık, içeriye girdik.
"Kutlama mı var? " diye sordum.
"Evet, bir arkadaşımın doğum günü. " dedi ve boş bir yer bulup oturduk. O da neydi? Gözlerime inanmıyordum. Yine mi karşılaşmıştık. Önce inanamadım ama gördüğüm hayal değildi. Bu Uzay' dı. Bize doğru geliyordu.
"Hoşgeldin Emre."
"Oo doğum günü çocuğu. Hoşbulduk. Doğum günün kutlu olsun."
Uzay bana döndü.
"Sende hoşgeldin Damla." dedi. Damla' yı vurgulamıştı. Adımı ona söylememiştim, nerden biliyordu?
"Doğum günün kutlu olsun." dedim. Uzay yanımızdan uzaklaştıktan sonra Emre bana dönüp Uzay' ı nerden tanıdığımı sordu. Bende fazla ayrıntıya girmeden anlattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözyaşımdaki Mavi (ASKIYA ALINDI)
RomanceYazmak hayatımın bir parçasıydı artık. Her şeyden herkesten çok onu seviyordum, ona sığınıyordum. Belki içimi sadece ona dökebildiğim için, belki de zevk için. Bilmiyorum ama yazmadan hayat daha zor geliyor. Bir boşluk kaplıyor içimi, sıkışıyorum ge...